Sayfalar

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Sana İkinci mektubum..

Sana en son iki yıl önce ilk şu (sana ilk mektubum) u yazmıştım. Rüyalarıma gelde, ana kız iki laf edelim demiştim.. Gelmedin.. Gelmedin ama yine her zaman olduğu gibi hissettirdin. Sen mi kendini bu kadar hissettirmeyi beceriyorsun, biz algılarımızı öyle mi programladık bilmiyorum ama, benim/ bizim işimize geliyor bu durum. Bir çok örnek varda, en son olani anlatayim.  
Bundan bir kaç ay falan önceydi.. Almanya'ya diğer çocuklarının, yani kardeşlerimin yanına gitmiştim. Bir kaç güzel günden sonra dönüş yoluna girdiğimizde, Arabanın  tekerinin patlak olduğunu farkettim. Geri dönüp abimden yardım istemiştim. Bu seferde hep birlikte apartmandan  asansörle  inerken, asansör bozuldu, ve içinde kalmistik. Herseye soğukkanlı yaklaşan ben, tuhaf bir panikle ve o sabah sabah yenilen sucuklu tostların kokusuyla, fenalık geçirmek üzereyken, hani senin üç günlükken bırakıp gittiğin oğlun var ya, bir Hulk gibi diyecem, anlamayacaksın, zor karşısında gömleklerini yırtıp, çok güçlü bir adama dönüşen bi film karakteri vardı, ondan bahsediyorum, işte tam o anda bir Hulk'a dönüştü senin küçük oğlun, asansörün kapısını biz fenalık geçirmeden kırdı.. Dışarıya çıktığımızda nefes alabilmenin önemini gördüm. O senin küçük oğlun ne dedi biliyor musun? Bu annemin bi mesajı, daha ne kadar sesli konuşabilir ki? Sizin bugün yola çıkmanızı istemiyor, anlamıyor musunuz? dedi.. O oğlun seninle farkı şekilde bir iletişim kuruyor, buna inanıyorum artık. Çıkmadık artık o saatlerde yola.  İşte buna benzer olaylar çok oluyor. 

Sen yoksun diye acı çekmek yerine yokken bile seni hep hissetmeyi seçtik biz. Bu bir tesadüf olamaz, ne zaman bir dardan çıksam, yada güzel bir anım olsa, arkadaşlarım bunu senin annen başardı, farkında değil misin? derler. Bilmem, her zaman farkına varmam. Daha sonra farkına varmak istediğimde farkında olurum.. Yani, her olayda senden beslenmek istemiyorum. Sensizde hayatın devam ettiğini biliyorum. Seni, seninle özel içimde yaşamayı seviyorum ben.  Onun dışında yoksun, sana dokunamıyorum, seni koklalayamayorum, sana sarılamıyorum diye yırtmıyorum kendimi. Sonuçta somut olarak yoksun işte. Neyse ya. Sana iki yıl önce yazdığım mektubu okuyanlar çok üzülmüş ve hüzünlenmişti. Bu aslında istemediğim bir şeydi. O zaman güzelleştirelim.. 

Bak ne diycem; Akşam oturuyordum, torunların büyüdü, akşamları helede Cumartesi gecesi evde tutabilene aşkolsun.. Gerçi hep evde olsalar tuhaf bi durum olurdu.. Senin zamanındaki gibi değil artık hiç bir şey. Görece her şey çok daha güzel sanki. Yada değil mi? Herşey bi ayrıksa işte:) güzel tarafından bakınca oluyor.. Neyse ben sana başka bir şey anlaticam.. İşte akşam oturuyordum, bu senin ikinci kız nerde bi ölüm haberi var, hemen bildirir whatsapptan.. Whatsapp ne onuda bilmezsin sen şimdi.. Dedim ya çok değişti buralar çok. Yani, haber verdi diyim, sen anla.. Kenan Evren, Mortingenstrasse, diye yazmış. Bunu anlarsın ama, o zamanlar almancan bizden daha iyiydi:) Das ist da hier Mortingenstrasse desem, zaten hemen anlarsın:)) ay canım annem, seninle şakalaşabiliyorumda yav:) 

Kenan Evren kim mi? Ya anne ciddi olamazsın? Şöyle anlatayım o zaman. 

Hani sen 1980 de bize veda etmiştin ya, işte o sene aslında neler olmuş neler? Sadece sen değilmişsin bize veda eden. Meğer ne çok insan varmış.. Çocuk, genç, erkek, kadın. Biz o zamanlar hiç bir şeyin farkında değildik anne ya. Yenice Almanya'ya gelmiştik, olmayan ergenliğimize girmek üzereydik, kim takar Kenan Evren'i o dönemlerde. Fakat biz onu takmamışızda o baya bi takmış o dönem herkese. Darmaduman etmiş, çocukları,gençleri, anaları, babaları, dayıları, amcaları, teyzeleri, gazetecileri, politikacıları.. Kitaplarını yakmak zorunda kalanlar olmuş, düşünebiliyor musun? Senden sonra işte biz o olanlara şöyle baktıkta küçük dilimizi yutayazdık.. Bu belkide hayata sarılmamıza neden oldu. Bak daha ne kederler varmış, deyip kendi kederimizi hafiflettik. 

Anne biliyor musun, bu adam daha neler yapmış? Bilme daha iyi.. Yada bil ya, senin gibi anneler var orada, bide onları dinle, inan kendi acını unutursun.. Biz öyle yaptık mesela.. Bak daha anlaşılır bi şekilde yazayım, bu herifin yediği naneleri. Yok, nane güzel bir kokulu bir bitki, şöyle diyeyim o zaman, Yediği bokları. Hah bu oldu işte. 12 Eylül 1980, bir cuma, sabaha karşı, telafisi olmayan çok büyük darbeler yapmış. Niye mi yapmış? Korkudan. Anarşiklerlerden korkmuş. Bakmiş politikacılar bu işin içinden çıkamayacak, yönetime gelmiş el koymuş.. Sıkı yönetim ilan etmiş. Sonrada istisnasız her eve baskın. Milyonlarca kişi fişlenmiş, binlerce kişi gözaltına alınmış, yüzlerce kişi idam edilmiş, binlercesi vatandaşlıktan çıkarılmış, yüzlerce kişi işkencede ölmüş anne ya.. Daha birmedi, onlarca intihar, onlarca açlık grevinde ölenler, çatışmalarda ölenler, binlerce yurtdışına kaçanlar, işte o zaman yurtdışına iltica eden abiler, ablalar dernekler kurdular, Yaşadıkları acıları paylaştılar, bizde onlardan duyduk öğrendik işte herşeyi. Binlece gözaltında kayıplar olmuş. Onlar hala kayıp.. Cumartesi anneleri var hala biliyor musun? Berfo ana var mesela. Tanırsın. En son oda sizin yanınıza gelmişti. Annene, yani ananeme benziyordu uzun burnuyla hafiften. Ama çok tatlı bir anaydı, nineydi. Oğlu varmış bu Berfo Ana'nın. Adı Cemil'miş. İşte o senin öldüğün yıl, onuda almışlar anasının yanından, o gün bu gün haber alamamış o Berfo ana. En son ölmeden önce hala oğlunun mezarını aradığını söylemişti. Yani öldüğünü zaten kabullenmiş. Bari mezarını gösterin diyordu, günümüzün politikacılarına.. Bir şey yapabildiler mi? Tabi ki hayır. Çok üzüldüler mi? Tabi kide hayır.. Ama seçim propagandası için kullanıyorlar işte. Bir fırsatçılar, bir fırsatçılar inanamazsın.. 

Birde Erdal Eren vardı. O'da senden bir kaç gün gitmiş senin gittiğin yere. Bilmiyorum orada tanıştın mı? Kimi 16 diyor, kimi 17. 18 olmadığı kesin. Ama bugün ölen o kişi (Kenan Evren) o küçük Genç'ten korkmuş, farklı düşünüyor diye.. Öyle korkmuş ki, yaşını büyütüp, ibret-i alem için asalım"  demiş. Birde ne demiş biliyor musun? "Asmayalımda besleyelim mi?" Demiş.. Ha, birde " o idamları imzalarken elim hiç titremedi" demiş. Eli değilde, sonraki yıllarda yüreği korkudan titremiştir, diye umud ediyorum.. 98 Yaşında ölmüş anne ya. İşte buna isyan ediyorum, sen 36 Yaşında giderken, o 98.. 

Hadi gel bunada güzel tarafından bakalım. Sen genç öldün ve hep öyle genç ve güzel kaldın. O öyle mi? Yıllardır hastalıklı yaşadı. Kimi geberse dedi, kimi gebermesln bokunda boğulsun dedi. E daha ne kadar yaşayacaktı? 98 yani. Gebermesinde beslese miydik? Ne acı bi durum.. Hakkında iyi konuşan, yazan hiç kimseye denkgelmedlm. Millet zil takıp oynayacak, halaya duracak, herkes bir sevinç içinde.. O cehennemde olacağı için karşılaşmazsınız, ama işte orada bu konu hakkında laf açılırsa bil diye yazıyorum bunları.. 

İşin aslına bakılacak olursa ülke hiç bir zaman güllük gülistanlık olmamış. Her gelen kendini düşünmüş, kafasına göre yasalar çıkarıp, biraz farklı olanı susturmuş, katletmiş. Şimdi farklı mı sanki? Dahada berbat.. Kronik bi hastalığa yakalandı o güzelim ülke. 
Bunu tedavi edebilecek çok iyi uzman bir hekim lazım.. 
Oda çok zor.. Bi kaç hafta sonra genel seçim var yine. Heyecanlıyız bakalım.. Belki bi sürpriz olur.. Sizde oralarda birlik olunda, buralara enerji menerji neyiniz varsa gönderin işte.. 

Bu güzel güne bu çirkin insanı yazmak istemezdim. Ama bende, bir Cumartesi günü öldüğü için, Cumartesi anneleri adına, birde "anneler günü" olduğu için diğer nice güzel analar adına herkes gibi bende çok manidar buldum. Ilahi adalete inanası geliyor insanın işte bazen.. 

Başkada bir şey yok anacığım. Haa, bi torunun daha oldu.. Ikinci kızından. Görsen nasıl şeker bir şey. Adı Mila. Aynı anasına benziyor. Yani çok güzel.. 

Bak rüyalarıma gelirsen daha neler anlatacağım sana? Sendede bi naz bir naz.. Ne olur yani bi kere gelsen? Neyse sen nasıl istersen öyle olsun.. Anneler günün kutlu olsun. Ordaki güzel analara selam olsun. Bu gece bekliyorum ha. Seni seviyorum. 


Bak ikinci kizinin ikinci kizi.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder