Sayfalar

10 Nisan 2022 Pazar

Selamünaleyküüüüm:))

Bloğum bana bir Bolu türküsüyle seslendi adeta, “haydi yavrum dön dolaş yine bana geeel” dedi.

Geldim…

İki yıllık covid döneminde önümüzü görmeden yaşamak, gezememek, görememek her günün tekrarını yaşamak mı uzaklaştırdı beni buradan, yoksa resime ve tiyatroya yöneldiğim için mi uzaklaştım, ya da yazmaya yazmaya köreldim mi bilemem. Ama tam kopmadım. Bir kaç ayda bir yazıyorum. Okumayı daha sık yapıyorum. Yani blogdaşlarımı okuyorum.

Covid bitti mi bitmedi mi bilmiyorum, artık gündemimizde yok. Covid önlemlerini kaldıran ilk ülkelerden biri İsviçreydi . Aşılılar, aşısızlar hepimiz aynı durumdayız. Üç aşı olduğumla kaldım, demiyorum. Ben bilime inandım ve yaptırdım. Aşı olmak istemeyenlerde öyle tercih etmişler. Bu arada ailecek Covirginiz hala. Yada geçirdik farketmedik, bilemiyorum.

Mart kazma kürek yaktırmadı, aksine takvimlerden önce gerdirdi baharı. Ağaçlar çiçeğe durdu, manolyalar açtı. Bunun yalancı bahar olduğunu hepimiz biliyorduk bilmesine de, bu kadarını beklemiyorduk. Kışın bile o kadar çok yağmayan kar, 1 Nisanla birlikte şakanın alasını yaşattı. Bugün bile yağdı, ama sanırım bu sondu. Yarından itibaren güneşli günler görünüyor meteorolojide.
Neyse ki, Mart ayında gelmişlerdi İstanbul’dan arkadaşlarım. Güneşli günlerde gezdirmeyi çok seviyorum arkadaşlarımı. Yine her zamanki gibi çok güzeldi de, farklı olarak bir dağ gezimizde tesadüfen helikopter turuna denk geldik. Beyaz, tek motorlu küçücük bir helikopter. Beyaz bir güvercin gibi havalanıyor, karlı Alpler’in üzerinde tur atıp tekrar süzülerek iniyor. Çok pahalı olacağını düşündük. Yürüyüş rotamızda olan standına gelince bi soralım dedik. O güne dair bi kampanya varmış, kişi başı 62 Frank. Bizim ağzımız kulaklarımızda. Hiç planda olmayan helikopter turu bizim o gün gündemimiz 1 numarasına oturdu. Çok farklı bi deneyimdi. Elbette uçaktan da görüyoruz o dağları ama bu çok farklı. Dağlara dokunuverecek gibi yakın uçmak ve hemen pilotun yanında oturmak sanki ben kullanıyormuşum gibi heyecanlandırdı beni. 



Mart ayında beni heyecanlandıran diğer konu ise üçüncü resim sergimizi yapmış olmamızdı.
“Kadın” konulu konseptimiz bir hafta sürdü. Bir Amerikalı, bir İsviçreli ve bir Türkiyeli kadın olarak resimlerimizi sergiledik. Vernisaj, yani açılışımız kalabalıktı ve çok güzeldi. O gün de hep ağzım kulaklarımda dolaşmışım. İnsanların senin yaptığın bir resmimi incelemesi, yorum yapması çok güzel bi duygu. Ve alıcı bulması çok farklı duygular yaşatıyor. Çünkü resimler tektir. Fotoğraf gibi çoğaltılamaz. Ha benzerini yapabilirsin ama aynını bi daha asla yapamazsın. O nedenle özel oluyor zaten. O yaptığın resmi biri beğenerek alıyor, evinin bi duvarına asıyor, ve sen o resmi bi daha hiç görmüyorsun. Tuhaf bi duygu. Sevdiğim iki tablom vardı onların fiyatlarını yüksek tuttum kimse almasın diye:) biri nerdeyse gidiyordu son anda kurtuldu:) sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim:) nasip kısmet be.. Bir tane küçük bir tablom alıcı buldu. Diğer arkadaşlarımında bazı resimleri satıldı
.



Bayan Susi’yi merak edenler varsa, iyi sayılır. Her perşembe, perşembe kadınları buluşmasından önce ona gidiyoruz. Evini silip süpürüyoruz. Sonrasında yuvarlak masasında bizi şarapla bekliyor oluyor. Her hafta bizi dört gözle bekliyor. Bi saat sohbet ediyoruz, bu onun çok hoşuna gidiyor, bizim de. Sonra bizim perşembemiz başlıyor.


Perşembe kadınları hala buluşuyor evet, ve tatil kasalarına her hafta 20 şer frank biriktirmeye devam ediyorlar. Venedik, Fas, İstanbul, Marmaris-Selimiye tatillerimizden sonra covid döneminden sonra para epey birikti:) O nedenle çok çılgın bir rota oluşturduk, rezervasyonlarımızı yaptık. Bizi heyecanlandıran Mayıs ayının başlarında yapacağımız o çok çılgın rota şöyle; Zürih-Mardin-Urfa-Adıyaman, Nemrut- Kapadokya-Denizli,Pamukkale- İzmir, Efes, Bergama-İstanbul-Zürih. Bu geziyi bağımsız, yani bir tur şirketiyle değil de kendi başımıza yapacağız. Umarım bi aksilik çıkmaz ve İsviçreli arkadaşlarımla gider ülkemizi bi güzel gezeriz.

Şimdilik kalın sağlıcakla.