Sayfalar

19 Aralık 2021 Pazar

Son 7 Ayın Özeti

7 Ay aradan sonra bloğumun tozunu almaya geldim anam bi de ne göreyim? Her yerini örümcek ağı kaplamış. Hiç mi kayda değer bir şey yaşamadın da buraları ihmal ettin diye sormazlar mı insana? He sorarlar, milletin hiç başka derdi yok çünkü:)

Neyse dertleri, sıkıntıları bi kenara bırakayım bu sene bitmeden son 7 aydır neler oldu kısaca yazıp bu yılı kapatayım. En son Mayıs'ta yazdığıma göre Haziran'dan başlıyorum.

Dağcı grubu 2021, Doubs
Haziran’da geleneksel dağcı grubumuzla hafta sonu kampı için her zamankinin aksine Berner Oberland değilde Jura kantonuna gittik. Çünkü her zaman gittiğimiz, artık akraba gibi olduğumuz otel sahipleri pandemiden dolayı iflas ettiklerini söyleyince bu etkinlikleri organize eden arkadaşımız farklı bir yer olarak Les Brenets ye,  Doubs nehrinin hemen kıyısında bir hotel organize etti. Fransa’ya sınır Fransızca konuşulan bir kanton. Nedense ben İsviçre’ye yerleştiğimden beri Fransız kantonlarını sevemedim. Hep soğuk geldi bana bu bölgeler. Neyse grubumuz eğlenceliydi en azından. İki gün kaldık. Evet güzeldi, ama grupça bi daha oralara gitmemeye karar verdik. Bakalım 2022 haziranında nereye gideceğiz?

Temmuz’da Almanya’dan kardeşlerim geldi cümbür cemaat. Bir tek en küçük kardeşim Serdar yoktu. Hep birlikte bir arkadaşımın Tessin kantonundaki yazlığına gittik. Dört günlüğüne gidip bir hafta kaldık. Lugano, Morcote
Ponte dei Salti, Ponte Tibetano, Ascona, ve Locarnoyu gezdik. Çok sevdik oraları. O yüzden de uzattıkça uzattık günleri. Arkadaşıma telefon edip bi gün daha kalabilir miyiz diye soruyordum hep. Tabi diyordu. Son aramam şöyle oldu; bir cuma günüydü. Sabah kahvaltıyı yaptık, evi sildik süpürdük, nevresimleri falan değiştik kapıyı kilitleyip çıkacağız. Abimler Almanya’ya bizde Serpillerle Bern’e yola çıkacağız. Abimlerin yolu uzun olduğu için, siz çıkın isterseniz, bizde bir kahve içer son yapılması gerekenleri yapar çıkarız dedik. Onlar çıktı yola. Bizde birer kahve içtik. Hava da ne kadar güzel. Yolumuz kısa nasıl olsa diyerek, çocuklarda yüzmek isteyince hemen yakınındaki dereye gittik. Bi iki saat geçirince bi şarap içsek mi olduk. Eve gidip şarap alıp geldim. Sohbet muhabbet derken, ikinciyi açsak mı dedik? Hem niye gidiyoruz ki, zaten yarın hafta sonu pazara kadar kalsak ya dedik. Dedik ama arkadaşıma tekrar aramaya yüzüm yok. Aman nolcak ki, en fazla hayır der, isteyenin bi yüzü vermeyeninin iki yüzü deyip yüzsüzlüğe vurup aldım telefonu elime, başladım aramaya. Yok arayamadım, yazdım. Dedim böyle böyle. Biz pazara kadar kalabilir miyiz? 🙈 “ ne kadar kalıyorsanız kalın, sadece çıkarken şofbeni kapatmayı unutmayın“ dedi. Ne bok yiyorsanız yiyin der gibi:)) evet işin bokunu çıkarmıştık. Sonra ikinci şişe şarabı getirdik ve cıbıldak cıbıldak suya girdik. Bizden başka kimse yoktu. Akşam eve geldiğimizde evet tekrar nevresim değişti falan ama değdi. Harika bir hafta geçirdik Tessin’de. 
Tessin'de 
Ates böcegini hem gördüm hem tuttum.
 
Ağustos’ta ikinci resim sergimizi açtık. Yine açık havada, yine aynı yerde. İki günlük bir sergiydi. Onur konuğum elbette Bayan Suziydi. Bir taksi girmişti sergi alanına. O ince yüzündeki maskesi kaymış, taksi şoförü bastonunu eline tutuştururken gördüm onu. Hemen koştum yanına. Koluna girip sergiyi gezdirdim. Yoruluyordu gezerken. Sık dinlenerek gezdik. Sonra oturup birer kadeh proseco tokuşturduk. Çok sevindim, çok değerliydi bu benim için. 
 
Su iki resim alici buldu:)
Yine Ağustos ayı içinde bizim gençler mezun oldu. Diploma töreninde duygusal anlar yaşadım. Şimdi yüksek lisans için okumaya devam ediyorlar. 

Eylül’de neredeyse iki yıldır İsviçre sınırları dışına çıkmadığımdan artık bir memleket havası almanın zamanı gelmişti. İstanbul’da en yakın arkadaşımızın düğünü olacaktı. Marmaris-Selimiye’yi çok özlemiştik. E ben diğer yakınlarımı da özlemiştim. Evet, biz her perşembe hala buluşuyoruz ve hala tatil kasamıza her hafta 20şer Frank yatırıyoruz. Nasılsa tatil paramız birikmişti. 
Bir plan yaptık, önce bir haftalık deniz tatili yapacak, ardından İstanbul’da ki düğüne katılıp, arkadaşım geri dönecekti ve ben bir hafta daha kalıp yakınlarımı ziyaret edecektim. Evet, öyle de oldu. Selimiye her zamanki gibi mükemmeldi. Deniz ve güneşe doyum olmuyordu. Son gün cüzdanımı kaybedip çok üzüldüm. Sonra bulunca keyfim yeniden yerine geldi. Ardından Dalaman havaalanına giderken telefonumu takside unutmam yeniden moralimi bozdu. Dalaman havaalanın dışında bir kafede otururken taksici telefonumu bana getirirken taksiciyi kucaklayasım geldi. Her tatilde mutlaka bi şeyleri kaybetme ve bulma hikayelerim artık olmazsa olmazım. Benimle tatil hep çok heyecanlı oluyor, öyle diyorlar:)
14 saat sonra otele varisimiz ve denizin icinde o ilk biranin tadi hala damagimda
İstanbul’da arkadaşımız Ayça evlendi. İlk kez nikah şahidi oldum. Almanya’dan abim ve kız kardeşimde gelmişti. Düğünde tesadüfen karşılaştık desem yeridir. Harika bir düğün oldu. Kadıköy’de Dalyan diye bir tesiste açık havada mükemmeldi. Hakkaten çok eğlendik. Gelin ve damat,  Boney .M in Rasputin şarkısıyla konukları selamlayarak ve bu hareketli şarkıya raks ederek merdivenlerden inerken bizim masa iki gözü iki çeşme sanki ağıt yakıyorduk:) Ayça beyaz gelinlik içinde kuğu gibiydi. Onu öyle görmek bizi çok duygulandırdı. Sonra noluyor bize be deyip silkelendik, yedik, içtik ha babam göbek attık. 
"bi dakka ben bi evlenip geleyim:)"

Düğünden sonra Abimle birlikte köye gittik. Çocukluğumdan beri hiç değişmeyen perdeleri, minderleri, örtüleri, kilimleri, yatakları, yorganları, evin kokusunu, ninemin dikiş kutusunu, bağı bahçeyi, konuyu komşuyu her şeyi çok ama çok özlemiştim. 

   
Köyden resimler

Ekim’de babam öldü. Ölmüş yani, biz sonradan öğrendik. 23 yıldır görüşmüyorduk zaten. O çok uzaklara gitmiş istediği hayatı yaşıyordu. Hakettiği gibi yaşadı ve öldü. Bu konuda daha fazla bişey yazmak istemiyorum. Allah rahmet eylesin, deyip konuyu kapatıyorum. 

Kasım, bir yıl önce online olarak başladığımız tiyatro eğitimine artık fiziksel olarak başladık. Ayda iki pazar Zürich’te çalışmalar yapıyoruz, şimdilik çok eğlenceli geçiyor. Sahnelemek için bir oyun bile yazdık. Hocamız bizden çok umutlu da, nedense ben bi türlü inanamıyorum o oyunu bi gün sahnede oynayacağımıza... hayırlısı bakalım. 
Maya Tiyatro grubumuz
Aralık… az bir zaman kaldı bitmesine. Çok soğuk buralar. Karlı, sisli, gri. Yinede günlük 10bin adımı yürümeye çalışıyorum. Yürürken Storytel den kitap dinlemeye başlamıştım Mart ayından itibaren. Dinlemeyi pek tercih etmiyordum başta, ama sonra alıştım. Hele bazı seslendirme sanatçılarından dinlemek çok güzel. Storytel senelik istatistik yapmış benim için. 

48 kitap bitirmişim. En çok , Ayşe Kulin, Nermin Yıldırım ve Zülfü Livaneli kitaplarını dinlemişim.
Kitap dinlemek ile kitap okumak arasında fark var mıdır sizce?
İşte böyle… bu satırları okuyan herkese, nasıl olacak bilmiyorum ama, hevesli, umutlu, sağlıklı güzel bir yıl  diliyorum. 

Yeni yılda tekrar görüşmek üzere 👋