Sayfalar

29 Mart 2020 Pazar

Içinde Corona olmayacaktı..

Üç ay önceydi. Oğlanlardan Zürichte okuyanı kirada  oturduğu evinin çıkışını verdi. Sınavlarını verecek artık çok sık gitmesine gerek kalmayacaktı. Zaten masterini ya Bern’de yada Basel’de yapmak istiyordu. Evdeki hesap çarşıya uymadı, sınavların bazılarını veremedi. E şimdi ne olacak, evden de çıkışını aldın, dedim. Artık trenle gidip gelcem onca yolu, dedi. Evet, akılsız başın derdini ayaklar çeker, dedim. Ama içimden. Dışımdan sadece “hay allah, eh napalım, sağlık olsun” diyebildim. Aradan 1,5 ay geçti bu Corona Avrupa’ya ulaştı. Her hafta hatta her gün başka önlemler alınıyordu. Önce üniversiteler ve okullar kapandı. Uzaktan eğitime geçildi. Ne iyi etmişim de evin çıkışını vermişim, dedi bu sefer. Evet dedim, şansızlığın içindeki şans bu. 
İşte bu üç ay bugün doldu. Taşınma işi vardı. Diğer oğlanın odası taaa çocukluktan kalmaydı. Ranzalı yatak falan. Çalışma masası dökülüyordu resmen. Bugün onlar söküldü ve atıldı. Ve bir sürü çöp. Toz yumakları löp löp. Corona girmeye korkar, o kadar diyorum. Camlar silindi, yerler silindi süpürüldü. Kapılar, süpürgelikler silindi. Duvarlardaki tozlar alındı. Yeni yatağı ve çalışma masası yerleştirildi. Zürih’ten gelen eşyalarda diğer odaya yerleştirildi. Aynı temizlik oradada yapıldı. Az eşya ne güzelmiş. Ranzalı yataklar çıkınca odalar geniş ve duvarlar boş kaldı. Şimdi o duvarlara yaptığım resimleri asmaz mıyım? Zaten sergi iptal, evde sergilerim bende:) Yoruldum bugün ama değdi. Şimdi tatlı yorgunluğumu odalara baktıkça ve temizlik kokusu aldıkça ve şarabımı içerek ve yazarak atıyorum.  Hem, bir şeyler yaparak yorulmak, hiç bir şey yapmadan yorulmaktan çok daha güzel. 

****

Aslında Bugün “Göçmen anneler İsviçre” grubu Basel’de toplanacaktı. Büyük buluşmaydı bu. Tıpkı geçen Ağustos ta Bern'de yaptığımız gibi. Ama işte Corona nedeniyle bu da iptal oldu. Sağlık olsun. 
Fakat bu kadınlar o kadar aktif ki; birbirlerine dokunmayı çok seviyorlar. Her biri eğitimli oldukları konularda, bir diğerine aktarıp bu günleri nasıl atlatabiliriz derdinde. Kimi Almanca, kimi Fransızca kimi İngilizce, kurs verecek. Kimi psikolojik destek, kimi dans dersleri verecek. Bunlar online olacak hep. Mesela yarın online dans olacak, ve ona katılacağım.

****

Bu akşam bi arkadaşımla gribi, coronayı konuşurken aklıma geldi. Ben çocukken bu tip hastalıklarda ninem bana şöyle bir uygulama yapardı. 
Bir tasa kolonya doldururdu. İçinde bir tane Gripini eritirdi. Kocaman bi şeydi. Baş, dişe, ateşe her bi şeye iyi gelirdi. Hala varmış herhalde. 
Beni soyardı, bu karışımı bütün bedenime sürerdi. Varsa kalabak denilen bir bitkinin kocaman yaprakları ile bedenimi sarar, yoksa sadece kalınca giydirirdi. Sonra yatırır, üstümü kendi diktiği yün yorganlarla sıkıca örterdi. Terlerdim sabaha kadar. Üzerimi değiştirdi. Sabah cin gibi kalkardım. Acaba bu coronaya’da iyi gelir mi ki? Zararıda olacağını düşünmüyorum açıkçası. Kolonya ile gripin. Sadece dışarıdan sürüyorsun. Çocukluğumda günlerce hasta olduğumu hiç hatırlamam. Bir kez kuşpalazı olmuştum, oradada ninemin yanında değildim. Az daha ölüyormuşum. Öyle demişti Adapazarı’ndaki devlet hastanesi doktorları. 9 yaşımda ilk 9 gün hastanede kalmıştım yalnız başıma. Hemşireler çok tatlıydı öyle hatırlıyorum. Şimdi düşündümde benim bu kıl payı kurtulmalarım hep Adapazarı’nda olmuş. Bi kez de çocukken kaybolmuştum orada biliyorsunuz. Bilmiyor musunuz yoksa? Belediye reisinin evinde kalmıştım ve eşi hemşireydi.. 

****

Biz Avrupalılar bu gece yaz saati uygulamasına geçiyoruz. Artık Türkiye ile aramızda sadece 1 saat fark olacak. Artı günler uzun, geceler kısa olacak. Hele burada güneş akşam 22 lerde batıyor yazın. Çok güzel oluyor. Oluyorda, bu Corona zımbırtısı hayatımızın her yerinde. Sadece balkonlardan mı göreceğiz acep bu güneşi? Dört farklı konu yazdım. Her konuda bende buradayım dedi bu Corona. 

Bir mani ile bitireyim. 

Corona
Artık çok oldun ama
.........

Gerisini getiremedim.


26 Mart 2020 Perşembe

Covid19 Şah Çekti.

Satranç oynayanlar bilir Şah çekmemin ne demek olduğunu. Şahı çaresiz bırakmak. Bi hamle yapamazsa mat olur. Bunada şah mat denir. Şah ölür, yani oyun biter. 
İşte bu Covid19 u bu oyuna benzetiyorum. Şah çekti dünyaya. Sardı etrafımızı, çaresiz bıraktı. Şimdi dünyaca mat olmamanın derdindeyiz. 

Öyle hızlı çekti ki şahı, şok olduk, apışıp kaldık. Mat edemeyecek o belli, çok kayıp vermeden nasıl bi hamle yapmalıyız bunu düşünüyoruz derin derin. 

Şöyle bi şeyede benzetiyorum bu durumu. Dar, virajlı, karanlık bir yolda freni patlamış bir arabanın içinde gider gibiyiz. Ne durabiliyoruz, ne dönebiliyoruz, ne inebiliyoruz, nede önümüzü görebiliyoruz. “Bindik bi alamete, gidiyoz gıyamete” der gibi. 

Elbet virajlı yollar biter düzlüğe çıkılır, karanlık aydınlanır, fren tutmasada, elbet arabanın benzini biter. Mühim olan direksiyona hakim olmak. Bütün derdimiz bu. Bu zorlu günler, aylar geçtiğinde göreceğiz ne kadar hakim olmuşuz direksiyona. 

Şimdi bu yeni tip Corona virüsü yani Covid19 bana bi yandan da sempatik gelmiyor değil:) 
Neden dersen, çünkü rasist değil, insan, din, dil, ırk, kan, zengin, fakir ayırt etmiyor. Eşit dağılıyor herkese. Çocuklara ve gençlere pek dokunmuyor:) sağlıklı insanlarada bi şey yapmıyor. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”der gibi. Devrimci bi yapısı var:) Temizliğin önemini yeniden hatırlattı. Birbirine dokunmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Herkesi eve kapatıp, bi durun, bi düşünün, heeey nereye koşturuyorsunuz? Dedi. Normal rutin yaşamımızın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Komşuluğu, pazara gitmeyi, dışarda dolaşabilmeyi, sağlığın önemini, azla yetinmeyi, şımarık olmamayı öğretti. 
Gözle bile görülmeyen bir mikro organizma dünyayı dize getirdi mi? Getirdi. 

Bi çok komplo teorileri var bu konuda. Bu konuda bi fikrim yok. Her şey olabilir. Doğal virüste olabilir, biyolojik silahta olabilir, bunlara aklım ermez pek. İç sesim doğal virüs diyor. Olmayada bilir diyor. Biri demiş ki; İsrail’de ölüm sayısı 10 ü aşarsa biter bu virüs:) diyenlerin yalancısıyım, bilemiyorum. Pek inandırıcı gelmesede henüz 4 ölüm varmış orada. Yarın ne olur bilmem. 

Şimdi yaşadığım ülkede yani İsviçrede durum nedir derseniz? Bir İtalya kadar olmasada 8 milyonluk bir ülkede bugün 10 600 civarı vaka sayısı. Ölen 153. Diğer bütün ülkeler gibi kısmi OHAL var. Sadece marketler, eczaneler, postaneler, bankalar açık. İnşaat ve üretim iş yerleride açık. 

Benim hayatımda önemli bir değişiklik olmadı. İşe gidip geliyorum. Ofiste iki kişiyiz ve uzağız birbirimize. Toplu taşıma ile gitmediğim için rahatım biraz. Oturduğum yer şehrin kıyısında. İnsanı az. Ormanda hala günlük yürüyüşlerimi yapabiliyorum. Perşembe buluşmalarımızı geçen haftaya kadar yapıyorduk. Yarın ne olur bilmiyorum. İki kişiyiz zaten, havalarda bahar havası, bahçede birbirimizden uzak, tokalaşmadan, kucaklaşmadan buluşuyorduk. 
Hayatım kısıtlanmadı yani. Zaten hep böyle yaşıyordum. Evcimendim. 
Mayıs ayında iki etkinliğim vardı, sanırım onlar iptal olacak. Biri Perşembe kadınları ile 5 günlük Kapadokya g
ezisi, diğeri ilk kez bi resim sergim olacaktı:) “Sağlık olsun” demek sanırım ilk kez cuk oturacak. Ölmezde sağ kalırsak, yine yapabiliriz belki. 

Panik değilim garip bi şekilde. Korkum, endişemde yok. Önünde sonunda bi selam çakacak bu virüs hepimize. Tanışacağız. Sağlık sisteminin çökmediği bi anda tanışmak tüm çabamız. İşte eskisinden daha çok hijyenik olmak, dokunmamak, sarılmamak. 

Yürüyüşte insanlarla karşılaşıyorum tek tük. Herkes birbirine uzak duruyor. Sanki yanından geçerken nefes bile almadan geçiyoruz. Evde biri hapşırsa, n’oluyo be diyoruz. Eskiden iyi yaşa, çok yaşa derdik:) şimdi herkes birbirinden kaçıyor:) 

Yürüyüşte bi şeyi daha fark ediyorum. Kuşlar, ağaçlar, ve toprak bizim bu yaşadığımız kaygıdan bi haberler. Kuşlar yine cıvıl cıvıl, ağaçların bazıları çiçeğe, bazıları yeşillenmeye durmuş. Topraktan yine fışkırıyor otlar, sümbüller, sarı papatyalar. Hayat onlar için aynen devam ediyor. Biz insanlar ise her zaman yürüdüğümüz yollarda bi insan görünce sanki bizi dövecek gibi bi omzumuzu kaldırıp, kafayı aksi yöne çevirip hızlı hızlı gitmeler çok komik geliyor bana. Sonra kuşların cıvıltısına karşılık veriyorum, evet diyorum ÇOK HAKLISINIZ! Doğa çok güçlü.

Sizin bize ihtiyacınız yok, ama bizim size çok ihtiyacımız var!!!