Sayfalar

Boncuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Boncuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2015 Çarşamba

Karisik kaset gibi biraz..

Bahar artık sadece ağaçlara, çiçeklere, böceklere, kuşlara değil bizede hissettiriyor kendini. Üzerimdeki elbiselerde bile çiçekler açtı. Çiçek deyince, bugün çiçek tohumu aldım. Tohumların önünde bi hayli vakit geçirdim. Benim aradığım tohum yoktu. Geçen sene bir saksıda adını bilmediğim şu çiçek vardı, 

Hem uzun oluyorlar, hemde sürekli açıyorlar.. Sonbahara kadar hiç bitmiyor çiçekleri. Bu sene her saksıya o aynı çiçeği ekmek, dikmek istemiştim. Ama yoktu işte. O zaman bende gelincik çiçeği tohumları aldım. Bir paket tohumu, (100 tane) bir saksıya boca ettim. Hele bi çıksınlarda olmazsa ayrı saksılara aktarırım.. 
Istahli istahli nereye bakiyor acaba??
Bizim kediye bi haller oldu bu ara. Yıllardır evin bi köşesinde duran bir çiçeğe dadandı. Çiçek dediysem çiçek açmayan, suda yetişen bir bitki. İnce dallı bir palmiye gibi. Daha önce hiç farkında değildi bu bitkinin.. 3-4 gündür sürekli gözünü dikmiş ona bakıyor, bakmakla kalmıyor yapraklarını yiyor. Günlerdir parmak göstererek "hayır" diyorum.. Burnuna dokunduğumda oluyor:) sonra pısıyor. Bu sefer acıyorum.. Ama o çiçeğide çok seviyorum. Hatırası büyük. Şöyle ki; bizim çocuklar ilkokula giderken 4. Sınıfta Öğretmenleri bi dal vermiş, bu dalı suyun içine ters bi şekilde koyun, biraz toprak, bol su verin, yeşerip fışkıracaktır. Tıpkı sizler gibi, demiş.. Sanki o çiçeğin bi uğuru var gibi hissediyorum.. Lise bitiyor bu sene, çiçek hala fışkırıyor.. Şimdi hal böyleyken o çiçeği yedirtmem sana Boncuk!! 
Bugün evden balkona çıkıp girerken, o çiçeğide koltuğumda götürüp getirdim.. Boncukta peşimde.. Çiçeğe bi bakışı var, sanki ona aşeriyor. Gözümün önünde bi dalını kaptı. Bu son olsun, dedim.. 

Güya karsima oturdu, ama beyninde binbir tilki..
Kasla göz arasinda bir hamle yapar, bir dal alabilirmiyim diye..
Ve bir dal koparir.. ama hala gözü cicekte..

Bir kedi mi sorun? ohooo.. Eee, bahar gelirde kilo sorunu başlamaz mı? Bundan iki ay önceydi galiba.. Perşembe kadınlarına bu konudan bahsettim. Bakın dedim, Eylül'de Selimiye plajlarında boy göstericez, şu fazlalıkları atmaya var mısınız?  Her hafta 500 gr. Ayda 2 kg.  Her Perşembe tartılacağız, kilo veremeyen 5.- Fr. Tatil kasasına ceza ödeyecek. Tamamdır dedi herkes. Bugüne kadar kimse ceza ödemedi. Tatlı rekabetler güzeldir. Insan kendi başına yapamıyor bunu. En azından ben. 68 kg ile başladım, bugün 63 üm. Hedef 60. Ne yapıyorum kilo vermek için, işte bilinen karbonhidratı mümkün olduğunca azaltmak, hatta hiç yememek. Akşamları 10 dakika bisiklet, 10 dakika egzersiz.. Tatlı falan pek sevmediğim için sorun olmuyor. Şimdiye kadar böyle yaptım. Ama sanki bundan sonrası zor gibi. O zaman 10 dakika sporu 15 e sonrada 20 ye çıkaracağım. 
Birde bundan bizim uzaktaki kızlara bahsetmiştim. Onlarda katıldılar. Her Salı onlarla tartılmış fotomuzu gönderiyoruz birbirimize whatsapptan. Yani ben hem Salı hem Perşembe için motive oluyorum. Öneririm herkese bu yöntemi. Bi kaç kişi birlikte yapın. En güzel yöntem. Ama çok istekli olmak şart. 
Pantolonlarım bol gelmeye başladı, böylede yan etkileri var:) 

Bizim gençler geçen Avusturya'ya kayağa gitmişti. Dayı, kuzenler ve diğer 40 Kişilik bir grupla. Çocuklukta ve ergenlikte yaşanan güzel anılar kalıyor geriye. Bence yaşamın ilerki yetişkin zamanlarına ışık tutan hareketler bunlar. Örneğin ben, bu aralar çocukluğumun geçtiği köy resimlerine rastladım. Resimlerede bakmaya gelmiyor, insanı geçmişe götürüyor, özlemi yatıştırmak isterken iyice depreşiyor. Bu ara sürekli ig'de o resimlerden paylaşıyorum. Bu biraz hüzünlü gibi görünsede aslında güzel anılar. Yaşadıklarım o kadar işlemişki beynime, o yüzden o yörenin şivesi ile uyduruk hikayeler bile yazıyorum kendimce. O Yüzden önemli buluyorum çocukların, gençlerin birlikte güzel zamanlar geçirmelerini.  Buradan, tekrar buna vesile olan Çocuklarımın dayısına çok çok teşekkür ediyorum.. 

Buralarda hala Paskalya tatili (okullar için) olduğu için haftaya pazartesi günü Taylan sınıfla son gezileri için İspanya, Valencia ya gidiyor. Ben trenle gideceklerini biliyordum. Dün sorduğumda Uçakla gidiyoruz deyince, ister istemez geçenlerde düşen İspanya- Düsseldorf seferini yapan Germanwings uçağı aklıma geldi. Öğrencilerin çoğunlukta olduğu uçaktı. Fransa alplerinde paramparça oldu hani:( oysa yıllardır uçaklarla ulaşım sağlıyoruz.. Hiçte korkmadım bugüne kadar aslında.. Konu İspanya, konu uçak, konu okul gezisi gibi bir paydada buluşunca ve birde ana olunca korkular büyüyor.  Güle güle gidip gelirler inşallah. 

İşte böyle.. Bahar ayları gibi duygularım. Patlamaya hazır tomurcuk gibi. Her renkte açan çiçek gibi, bazen yağmurlu, bazen rüzgârlı, bazen soğuk, bazen güneşli.. Aslında bi garibim bu günlerde. Belki yazarsam sağalırım dedim ama.. Sanki gene olmadı.. 

16 Kasım 2014 Pazar

Onu çok özlüyorummm..

her sabah basucumda uyanirdim..
Hayvan sevgisini abartarlanlara içimden "deli mi ne, bunlar, hiç başka dertleri yok mu? derdim. Öyle değilmiş meğer. Ben bir kediyi çok sevdim.. Hatta aşık oldum.. Şaşıranlarınız olabilir. Olsun.. 

Kedileri zaten severdim de, bu kediyi başka sevdim. Hatta daha önce Almanya'dan kaçak yollardan getirdiğim Zeytine (Zeytinin Hikayesi) bile bu kadar bağlanmamıştım.. Ev kedisi olmak istemiyordu Zeytin, özgür ruhluydu.. O gittiğinde bu kadar özlememiştim. Sanırım sevgimiz karşılıklıymış. 

Ama Boncuk kendi isteği ile çıktı geldi balkondan. Önce ürkek ve şaşkındı. Sonra hemen alıştı.. Hergün bizdeydi. Bacaklarımıza sürtünüyordu, kafasını kaldırıp yukarıya "seni seviyorum bakışları" ile bakıyordu. Oğlanların kapısını çalıp bekliyordu kapı önünde. Onlar ders yada bilgisayar başındalarsa gidip çalışma masalarının üstüne yatıyordu.. Taylan matura tezini ona anlatarak çalıştı.. Sınav günü arkasından gitmişti, hatta baya uzağa gitmişti. "Taylan, bu kedi peşimden geliyor, napiyim? Diye bana mesaj atmıştı. Sana bol şans diliyor, gelir o geri, dedim. Sonra bir hafta falan gelmedi.. Taylan kendini suçladı, keşke o sabah geri getirseydim, kesin başına bir şey geldi, diyordu. Üzülmüştük hakkaten. Sonra bir hafta sonra çıktı geldi.. Nasıl mutlu etti bizi. Bizi nasıl seveceğini bilemiyordu. Başını öyle sıkı sürtüyordu ki, başımıza, ayağımıza, sanki yapışmak istiyordu. Sıra ile hepimize ayrı ayrı. Sonrada oyuncak fareleri işe şımarıyordu. O günden sonra balkon kapısını hep açık bıraktım. İstediği gibi girsin çıksın diye. Havalar yavaştan soğuyordu, balkon açık olduğu için üşüyorduk ama kedi sevgisi ile ısınıyorduk. Biz uyurken gelip yanımıza kıvrılıyordu. Uyuyanı hiç rahatsız etmiyordu. Zeytin öylemiydi, korkardık biz ondan. Uyuyanın üstüne atlardı panter gibi:) kapıyı, pencereyi sıkı sıkı kapatır öyle yatardık o varken.. 

Çok sevdik biz bu Boncuk kediyi. Yani öyle böyle değil. Adını bilmiyorduk ama biz ona ninemin akıllı kedisinin adını verdik. Boncuk. Ninemin cenazesinde bulunamadım, ama orada olanlar anlatır, ninemin tabutunun başından hiç ayrılmamış:( bi dahada gören olmamış.. 

İşte bizim bu kapımızı çalan Boncuk, nerdeyse 2 haftadır gelmiyor yine. Ilk günler oralı olmadık. Çünkü bi ara aynı şeyi yaptı ve kendimizi suçlamıştık.. Geri gelmişti ya, oh bi daha gelmesede olurdu, diyorduk. Ama arada bir mutlaka uğrardı. Çünkü bizim onu sevdiğimiz gibi, oda bizi çok seviyordu. Dili olsa bu kadar anlamlı söyleyemezdi. 

Evlerine bakıyorum, cam pencere kapalı.. Jelozinler dahi kapalı. Taşınmış olabileceklerini düşündüm. Gittim kapı zillerine baktım, isim duruyordu.. Bugün aşağıda siteden sorumlu olan "hausmeister" i gördüm. Ondan habersiz kuş uçmaz çünkü.. Görür görmez, tuttum kolundan, "size bişi sorcam" dedim. Akşam üzeri, iki dirhem bir çekirdek giyinmişler karı koca, ellerinde çiçekler, kızlarına yemeğe gidiyorlar. Normalde selamlaşır, geyik yaparız. Beni ciddi görünce, gözlerini açtı, kafasını birden geri çekti, hayırdır der gibi. 

Bİze bir kedi geliyordu balkondan bir kaç aydır.. Artık gelmiyor, bu siteden taşınan oldu mu? dedim. Siyah kedi mi dedi? Yok dedim. Ha küçük tiger gibi olan, dedi.. Evet, evet işte o dedim. Siyah kedide, diğer tiger gibi olanda aynı kişiye ait, dedi.  Bak nasıl biliyor herşeyi, dedim içimden. Adam herşeye hakim sitede, ama iyiki öyle diye sevindim. Dedi ki, hayır taşınmadılar. Ohh bi sevindim bi ara. Ama, dedi.. Aha, dedim şimdi kötü bir şey söyleyecek.. Sahipleride arıyor iki haftadır, siyah kedileri duruyor ama o küçük sevimli kedi yok, dedi.. İçim cızz ederken, kedi yiyen insanlar var, dedi şak diye. Keşke tokat atsaydı. Benim şimdi gitmem lazım, dedi ve gitti. Ben dişarı çıktım. Hava yağmurlu, sisli, soğuk.. Bakındım etrafa.. Boncuuk, diye seslendim, arandım.. Yok. Yok.. :((

Eve geldim, onunla oynarken çektiğim fotolara, videolara baktım. Evet, ağladım.. Ben bir kedi için ağladım. Evet, dünyada çok daha kötü şeyler oluyor.. Farkındayım.. Ama bu benim birebir yaşadığım, dokunduğum, hissedebildiğim, sevdiğim yaşayan bir canlıydı. Benim gibi, senin gibi, bir ağaç gibi, bir çiçek gibi, bir ot gibi hatta, onunda yaşam hakkı vardı.. Umarım hala var. Umarım macera peşindedir. Umarım bir gün yine çıkar gelir. Umudum çok az aslında. Çünkü buralarda sokak hayvanları hiç yok. Başı boş ne bir köpek, ne bir kedi, nede başka türlü hayvan yok.  Başı boş dolaşan sadece sinekler, sivrisinekler, kuşlar, ve arılar. 

Sadece bir hayvan, sadece bir kedi deyip geçemiyorum ben bu sefer.. 
Benim boncukla hayalerim vardı. Çocuklarım büyüdü. Kızkardeşimin yeni bebeği oldu.. Adı Mila. O biraz büyüyünce bize geldiğinde sevineceği bir şey var diyordum. Annesine, teyzeme gidelim, diye tutturur diyordum. Bunu, Boncuk yapacaktı benim için. Ben şimdi artı bir emek vermem gerekecek:)) şimdi bu satırları yazarken gülümsedim:) Mila bebek artık benimle oynayacak:) ama kedi ile üç kişi olacaktık:( 

Böyle işte.. Hakkaten üzgünüm.. O kedi, o Boncuk yine gelir dimi? Gelmese bile en azından yaşıyordur dimi??? 
Oyuncak fareleri ve ben kapi acik bekliyoruz. hava soguk, ayklarim buz gibi.. olsun.. belki gelir..


18 Ekim 2014 Cumartesi

Boncuk'lu hayat...

Yaklaşık bir iki aydır evimize bir kedi dadandı. Önce siyah bir kedi gelip gidiyordu. Yıllar önce Almanya'dan kaçak yollarla mülteci ettiğim ettiğim Zeytin'i anımsattı bana. Sonra gelmez oldu. Sanırım ben kara kedilerle anlaşamıyorum. Hemen bir kaç hafta sonra başka sevimli bir kedi çıktı geldi yine balkondan. Zemin katta oturmuyoruz. Nasıl oluyorsa bir yolunu bulup geliyor. Bütün odaların balkona açılan kapılarını patisiyle bir bir çalıyor, olmadı miyavlıyor.. Ee gelde açma kapıyı? Önceleri ürkek ürkek, sadece etrafı koklayarak, dikkatli dolaşıp gidiyordu.. Sonra yanımıza yaklaşıp, bacaklarınıza sürtünerek bizi sevdiğini söyledi kedice ve kendince..  Artık sonsuz bir güveni oluştu. Bizim gençlerli çok sevdi.. Balkondan girer girmez doğru onların kapılarına miyavladı, patileriyle kapılarını çaldı, ve açılmasını bekledi.. Onu izlemek ve fotoğraflamak benim yeni hobim oldu. Nasıl şapşal, nasıl sevimli, nasıl güzel anlatamam. Benide çok seviyor, hissediyorum. Sürekli ayak altımda dolanıyor. Ama oğlanlara aşık. Onlarla başka türlü oynuyor. 
Bu sabah saat 6.30. oğlanlara kahvaltı hazırlıyorum.. Bir miyav sesi.. Dedim, salak mısın ne kalktın? Sende mi okula gideceksin? Git yat.. Açmadım kapıyı.. Sonra oğlanlar gitti, bende vurdum kafayı yattım.. Ayy kaldı kapılarda. Miyavda miyav.. Kaktım, açtım kapıyı. Gel, dedim gel, gel başımın belası.. He ne var? Napcaz şimdi sabahın köründe? Gözümün içine bakıyor. Miyavliyor.. Boynunu büküyor, ayaklarıma sürtünüyor.. Küçücük bir hayvanın sevgisi nasıl mutlu ediyor. Ben bu kadar erken sadece çocuklarım için kalktım. Şimdi bir kedi için kalkıyorum!! Hani büyüklerimiz hep der ya, "cocuk ceviz, torun ceviz içi"diye. Ve ben bunu anlamakta zorlanırım. Torun sevgisine mi hazırlıyorum kendimi acaba? Hayır, buna hiç hazır değilim açıkçası. Bugün Migros'tan ona oyuncak fare ve kedi topu aldım.. Nasıl mutlu oldu, saatlerce oynadı onlarla:) onu izlerken hani aşık olduğunuzda içte duyulan bir haz, parmak uçlarında hissedilen uyuşukluk var ya? Işte ona yakın bir şey hissettim ben.. Ben bu kediye aşık oldum.. Tam istediğimiz türden bir sevgi bu. Kediler'de sadece istediği zaman sevilmek isterler ya, işte öyle bizim sevgimiz. Sorumluluğu bende olmayan, mamasını, tuvalet ihtiyacını sahibinde gideren, buraya sadece oynamaya gelen bir kedimiz var:)) Ha, dünden beri güvenle uyuyorda burada.  Tabiki oğlanların yatağında!! Kapı mı çalmış? Biri mi gelmiş? Hiiiiç oralı değil., artık evin bir ferdi oldu. Gerçek adı ne bimiyorum, ama ben ona ninemin kedisinin adını, yani "boncuk" koydum.. Erkek mi, dişi mi? Onuda bilmiyorum. Sanki dişi gibi geliyor bana.. O cilveleri falan.. Bilmiyorum. Aslına bakarsanız oda önemli değil. Benim için sadece sevimli bir kedi. Yaşama hakkı olan bir canlı.. Sevgimiz yetiyor birbirimize.. 

Birde şu konuya girmeden çıkmayım. Bazı insanlar vardır, kimyası uymaz hayvanlarla. Kimi korkar, kimi alerji duyar, sevmez.. Bu çok normal. Sevgi karşılıklıdır. Zaten bunu o hayvan çok önceden hisseder.. Yani ben hayvanları sevmeyen insanı yargılamam. Mutlaka bir nedeni vardır! Ama sevmediği için hayvanlara  eziyet edene karşıyım!! Sevmiyorsan uzak dur! Ama bi kere sevgiyle dokunsanız belkide çok şaşıracaksınız?? Korkunun asıl nedeni zaten bilmemek, tanımamak değil mi? 

Bakın, güvenle neler çıkıyor ortaya? İşte belgeleri;) 

Böyle geldi balkondan tanri misafirimiz..




Sonra Taylan'in kapisini caldi pat pat..
Taylan'la yakin temaslar..

Taylan'la yerelrde yuvarlanmalar..
Sonra ciddi takildilar Taylan'la..


O Fare buraya gelecek!!!
Biraaaaaaaaaaaaak!!!!

Vazodaki cickleride düzene sokayim, evet..
Ama sizden iki tane var.. Deniz misin, Taylan'misin bilimiyorum, utaniyorumm:))