Sayfalar

23 Mayıs 2019 Perşembe

Akşam Akşam Neler Yaşadım?

Belki bir film izlerim, belki resim yaparım diye çayı alıp balkona çıkıyorum. Elimde telefon. Şu günlerdir beklenen YSK nın “gerekçeli kararı” açıklanmış. Twitter yine coşmuş. Neler görüyor, neler okuyor insan şu twitter aleminde be. Çok eğlenceli bu türk twitleri. Hele hele seçim dönemlerinde. Arada çok salakça şeylerde oluyor. Bugünkü ennn ama ennn “saçma açıklama ödülü” goes to Ece.. Eurovision yorumunu okudum. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. En iyisi gül, dedim kendime. Güldüm. Hatta baya bi güldüm. 

Bu abartılı gülüşüm iyi gelmedi bana. Sonra yüzüm ciddileşti. Miri nerde ya, dedim.
Evet birden bire, kedim Miri’nin yokluğunu hissettim. Diğer balkona çıkmıştı. Çıktım balkona sessizce çağırdım, Miri, Miri diye. ama yok. Birazdan gelir dedim. Çünkü gider gezer gelir. Baktım hala yok. Dedim herhalde bu yine aşağıya atladı. Zemin katın bi üstünde oturuyoruz. Yani atlarsa çıkamıyor yukarı.
Hava kararmış, saat 21.30 gibi. İyice gece olmadan çıkıp arayayım diyorum. Evin etrafında adını çağrarak bi tur atmayı düşünüyorum. Daha o turu atamadan sesini duyuyorum. Miri diyorum, miyav diye cevap veriyor. Sese doğru gidiyorum. Karanlıkta göremiyorum. Yerde mi,  gökte mi belli değil. Telefonumun ışığını açıyorum. Evin önündeki çalılıklara, evlerin pencerelerine tutuyorum. Bi gören olsa sapık damgası yiyeceğimden korkuyorum. O da ne? Telefonun ışığı ile bir pencerede jaluzilerin arasından parlayan iki göz görüyorum. O evde oturanlar taşındı yakın zamanda. Ev boş. Hani rüyada bi şeye çok yakınsındır ama ulaşamasın ya aynen öyle hissediyorum kendimi. 




“Miri gel” dedikçe miyavlıyor ama hareket edemiyor. Zemin katın bi üstü olduğu için, ulaşabileceğim yükseklikten fazla. Bizim oğlanlardan birini çağırıyorum. 1.80 boyuyla oda ulaşamıyor. Garajda bi uzun bir merdiven gördüğümü hatırlıyorum. Garaja gidiyoruz. Evet merdiven duvarda asılı. Seviniyoruz. Merdivene kilit vurduklarını görünce sevincimiz kursağımızda kalıyor. Sonra uzunca bi demir görüyoruz. Onu alıp tekrar yukarı pencerenin önüne geliyoruz. Taylan, demir ile jaluzileri yukarı kaldırmaya çalışıyor, fakat Miri sürekli kafasını jaluzilerin arasına soktuğu için canını acıtmaktan korkuyoruz. Böylece iki saat geçiyor. Polisi arayıp, durumu bildiriyorum. Nasıl bir yer orası, gözümde nasıl canlandırmalıyım diye soruyor. Anlatıyorum. “Oraya girebildiyse, çıkmasınıda bilir” diyor. İki saat geçti ama, diyorum. Bi iki saat daha bekleyin sonra tekrar arayabilirsiniz, itfaiyeye haber ederiz ama size çok pahalıya gelir diyor. Ne kadara gelir diyorum? Bi şey diyemem diyor. Çaresizce kapatıyorum telefonu. 
Sonra ev yönetici idarenin acil telefonunu arıyorum. Durumu onada anlatıyorum. Bu acil telefon hattı bir insanın canına veya eve zarar geldiğinde aranır, bir kedi için gelemeyiz demez mi? Kedininde bi canı var diyorum. İyi de biz ne yapabiliz? diyo. En azından gelip, garajda asılı duran merdiven kilidini açarsınız, diyorum. Hayır gelemem diyor. Adınızı alabilir miyim, diyorum. Neden? Diyor. Kiminle konuştuğumu bilmek istiyorum, diyorum. Söylemeden kapatıyor telefonu. Avrupa’nın göbeğinde bu yaşadıklarıma inanamıyorum. 
Sinirden elim ayağım titriyor. Gece yarısını geçmiş. Eve geliyoruz. En azından Miri acı çekmiyor, onu biliyorum. Düşünüyorum, sabah erken ev yönetimini ararım, normal mesai saatinde kayıtsız kalamazlar, diyorum. Ama bu yaşadıklarımdan sonra güvenimide yitirmiş durumdayım. Sabahı nasıl edeceğimi bilmiyorum. 
Balkon kapısını açık bırakıyorum. Son sigaramı içip yatacağım. Bir tıkırtı duyuyorum. Bu tıkırtı Miri kuru mamasını yerken çıkardığı tıkırtı. Ben tam küçük balkona yönelirken, Miri de bana doğru koşuyor. Gözlerime inanamıyorum. Sarmaş dolaş oluyoruz. Uykuya gidenler birer birer kalkıp geliyor benim sevincime. Dizlerim yerde, kedi kucağımda kafamı kaldırarak Polis haklıymış be, hııı? diyorum, bizimkilere. 

Artık rahatça uyuyabilirim. Hatta gülmeye devam edebilirim.. Madonna, Madonna😂