Sayfalar

11 Eylül 2016 Pazar

Alamanya anılarım..


Mudurnulu Fatma nine va ye, yaşadıklarını günnük gibi yazıyo. Bide gözel yazıyo, insan imreniyo gı, öne deme. Marmaris'e tadile gitmişidi bi ara onuda yazıvediydi.

Nispet ede gibi olacak emme, benimde bir Alamanya maceram va.. Bundan teeee 30 yıl gada önce gittiydim. Bende onu yazıverecem. Dilim pek dönmez, lafın birini go ötekine giderin, emme siz anlayın galan.

Hinci bizim hıra (küçük) gelin ameden (aniden) ölüverince, Allahın Takdir-i öneymiş dedim.  Ecelden sual olunmaz hani. Neye öldü, nüçün öldü, deye kesmişle, biçmişle, yorgan gapla gibi dikmişle gesgeri. Ee, nooodu? Gelinim geri mi geedi? Yooo! Yada bir Doktur hatası deye lapor mu verdiniz? Oda yok! Heva yere kestiniz biçtiniz. Eceli öneymiş dedim ben emme, kimseye dinnetemedim. Allah taksiratını affetsin.  İşte be'm hıra gelin ölünce, torunlada yalınız galınca, beni Alamamaya götürdü bizim oğlan. İlk uçağa u zaman bindimdi. İkincisini hacca gideken yaptım. Allah gabıl edese.. Dedim ya, lafın birini gor ötekine giderin deye. Neyse gonuyu dağatmayın..

Ben yaşımı bilmem, zaman benim üçün günde beş vakitten ibaret. Bide mevsimler. İlkyazı bilirin bide güzü. Cemrele düşünce ekeriz. Güzün toplarız. Yazın gış için, gışın yaz için çalışırız. Köyde zamanımız bundan ibaret. Bide yarın ölecek gibi ahiret için çalışırın.. Zaman'ın dakik olduğunuda İstanbul, havalimanından uçağa bindiğimde öğrendim. Herşey dakik olacak. Sehetinden birez geç mi geldin, gatiyen o uçağa amayolla. Neyse biz ucu ucuna denkleldik.  O gosgoca demir parçası nası oluyorda guş gibi uçuyo, hala aklım sırrım ermeyo. Mani dua ettim varıncaya gada. Hiç bir şeyden gorkmam, emme gökyüzünde bir demir parçasının içinde pilotun elinde yaşamın. Allah'ıma sığındım gene. O istemezse yaprak bile düşmez. Mudurnudan İstanbul'a 5 sehette ge'dik, İstanbul'dan Alamanya'ya 3 sehette.

Mudurnu yeşillik ye, ulla pek bi daha yeşillik. Eve vardık, ev dediysem gocaman bir aportuman. Gafamı galdırıp bakamayon. Gökyüzüne merdiven gurmuşla.. Girdik ilk gapı'dan içeri, bu seferde asansör deyolla, kutu gibi bir şeye binip yokarı dooru çıkacaz. O asansöre binince, göynüm bi baynıdı. Noldum ben demeye gamadan, durdu ve gapısı açıldı. Baktım torunna bekleşibatı gapıda, hoş geldin, beş gittin derken bir yıla yakın galdım ollada. Almancayı bile sula selle gibi öğrendim. "Guntag, dankeşön, çüüs, vigets, ih habe hunga, şöön, ilk öğrendiğim kelimelerdi. Bi sene sonunda köyümü özlemeyipte galaydım Alamanya'da hinciye yeminli tercümen olurdum şartosun.

Misefirlik bitti. Uşakların kimi okula gidibatı, kimi işe. evde bişeyle yapmak istiyom hani, çamaşır yumak gibi, hamır işi gibi, temizlik gibi. Çamaşırları makine yıkayıp duru, ortalığı elattırikli süpürge süpürüyo, bılaşıkşarı gene makineye dıkıpatla. Ee, beni ne getirdiniz bu gavurellene, öyle ye! Ben makinelere bakıyon, onlar bana. Düğmelere bası basıveyolla. Emme gene zamanları yok. Dolap beygiri gibi dönüyolla, ortada bi şey yok. Yaptığn işi erişli argaçlı yapmayınca makine olsa ne fayda? Hiç makinelere güvenmedim, hep elimde yudum çamaşırları, bulaşıkları içime sine sine. 

Ezeli biz ırmağa ataş yaka, bir gün çamaşır yıkardık. Gar gibi akcacık yapardık. Tokaçlardık, çiğnerdik, gaynatırdık. Elbezi, peşkir, esvaplar
ayrı yunurdu, taharet bezi ayrı. Mekruh duru. Hepsi aynı yerde yunur mu? Gerçi bunnada teharet bezi yok galan, kağıdından siliyolla.. Bide ıslak mendil dedikleri şeyi gomuşla bi kenere, eyce şöne suyunan teharetlenmeyince ne namaz gabul olu, ne ebdest. Eyce gavullaşmış bunla.

Bi gün Bremen'e götürdüle beni. Brem mızıkçılıkları varımış. Bi eşşek, üstünde bir köpek, onun üstünde bir kedi, en üstünde horuz.. Nine, bak bu çok ünlü deyolla. Eee ne va bunda? Ben her gün eşşeğinen, kedi köpeğinen, sığır sıpayınan canlı haşır neşir omuş biriyin. Bremen'de onun heykelini gömek, cansız cansız neyin nesi anamadım ben.. Neyse köylümüz varıdı, unları ziyaret etdik de gittiğimize değdi bayrı.

Bi günde Horlandaya götürdüle beni. Hem Amistardam hem Zaandam'a. Şeytan arabasından geçilmeyo.. Her yer bisiklet. Evlede hiç perde yok. Dışardan ayna gibi görünabatı. Herşey aşikare. Namahrem deye bir şey yok. Hani allahın bildiğini guldan mı saklayacan, deriz ya.. Biz sadece deyomuşuz meğer..

Bu gavulla çok erken galkıyor ve çok disiplinlile. En çok bunu sevdim. "Erken galkan yol alır" derler ya, hakkaten yol almışla.. Bizimkile önemi? Aşam
yatmayı bilmeyolla, sabah galkmayı.

Bide sokakları çok temiz. Kenerde köşede, şurda, burda hiç çöp yok. Evlere ayakkabıynan girdikleri gada var. 
Alıştım oralara emme, altın gafese gonan bülbül gibi illede köyüm, illede evim dedim. Ahşap evimin gokusunu almadan, toprağınanan haşır neşir olmadan, çorbama bahçamdan maydenizi, naneyi goparmadan edemedim. Köyümü, Mudurnumu, memlakatımı hiç değişmen oralara.. 

(Mudurnuca yazilmistir)


2 yorum:

  1. :D Şive harika! Bayıldım, sırıta sırıta okudum. Sanki biri anlatıyomuş da dinliyomuşum gibi hissettim, o kadar doğal ve akıcı. Tebrik ederim. Şiveli yazmak risklidir çünkü. ;)

    Bu arada seni bilmeme rağmen takibe almayı atlamışım. Şimdi farkettim ve aldım. Beklerim ben de, son yazılarım Çin'le ilgili. ;) Her ne kadar senin gibi dadından yenmez bi dille olmasa da fena olmadı sanırım. :)

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O şive ile büyüdüğüm için zor olmuyor. Kendimi çok rahat hissediyorum o şiveyi yazarken ve buda yazıma yansıyor sanırım. Çok teşekkür ederim.
      Seni severek takipteyim zaten. Her yazını oluyorum. Bakma sesiz kalıyorum. Aslında yazılara yorum bırakılmalı. Dokunmalı insanlar birbirine. Okudum Çin gezini ve maceralarını:) Eğlenceli ve akıcı yazıyorsun. Seviyorum.

      Sil