Sayfalar

3 Aralık 2016 Cumartesi

Kısa Kısa Her Telden Nağmeler..

Her yıl olduğu gibi kasımın son pazartesi günü Bern'in meşhur Soğan pazarı vardı yine. Çok eski bir gelenek. Gelin çiçeği gibi süslü soğan ve sarımsağa dair her şey, görsel bir şölen. "Alt tarafı soğan işte hanııım" diyemiyorsun. Allayıp pullayıp 3 kuruşluk soğanı 15 kuruşa satıyorlar. Hiç almadım. Alsam kıyamam o soğanları yemeye, çürür giderler. Sadece bakıyorum ben.  O gün göz doktoru randevum olmasaydı belkide gitmezdim. Ne zaman gitsem zehir gibi soğuk öper yüzümü. Sabahın 5 inde gidilirmiş asıl, en romantik hali öyle imiş. Sanırım bunu hiç bir zaman başaramayacağım. Sabahın köründe sıcacık yatağımı terkedip niye buz gibi havada soğan görmeye gideyim ayol? Aklımı soğan ekmekle yemedim henüz. 
Göz doktorundan randevu aldığımda bana hatırlatmıştı asistan kız, isterseniz başka güne vereyim, park sorunu yaşamak istemiyorsanız, demişti. Aaa evet, dedim önce sonra vazgeçtim, özellikle o gün istedim. Göz doktoruna gittimde nooldu sanki? Sağ gözüm uzun zamandır sürekli sulanıyor. Elimde bir mendil sürekli göz pınarımı kurulama halindeydim İngiliz kraliyet ailesinin hüzünlü kızı gibi.  Doktor baktı etti, sizi gözyaşı spesyalistine havale edeceğim, dedi. Göz doktoru ayrı, gözyaşına bakan ayrı, göz bebeğine bakan ayrı. 
Elimden gitseydim, başparmak, işaret, orta, yüzük ve serçe parmak olmak üzere beş ayrı spesyaliste gönderecekti herhalde. İyiki dişimden gitmedim, 32 ayrı doktor:) olur mu olur! İşte bütün bunlar dünya ülkesi olma şımarıklıklarından. Taaa Ocak ayına randevu aldım, gözyaşına bakan doktordan. 

Sogan pazarindan fotograflar..



**************

Yine pazartesi akşamı Arte kanalında "Kış Uykusu" filmi vardı. Kız kardeşim haber etti. Daha önce Türkçe izlemiştim. Ve çok sevmiştim, ne güzel dialoglardı. Ve o bazı soyut kavramları öyle uzun ama sıkmayan bir filme nasıl aktarmıştı Nuri Bilge Ceylan.  Hemen İsviçreli arkadaşıma söyledim bende, akşam ne yapacağını bilmiyorsan Arte kanalında Türk filmi var, tavsiye ederim dedim. Hiç abartmadım, uzun bir film falan hiç bir şey demedim. Çünkü bilirim ki, bir filmi çok översen farklı beklentilere giriyor insanlar. Yani en azından ben öyleyim. Perşembe buluşmamızda, bu filmden bahsetti. Harika bir filmdi dedi. Tek tek dialogları anlattı. Haluk Bilginer'in oyunculuğunu ve diğerlerinide alkışladı. Haluk Bilginer için "schöner Mann" dedi. Film için " Ein film mit Hüzün" dedi. Hüznün ne anlama geldiğini Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabından okumuş. Öyle güzel bir kelime ki, Türkçe ile ifadesi Almancada uzunca bir paragrafa anca sığıyor, dedi. Hüzün kelimesini çok seviyor. Doğru söylüyor, Türkçe çok kısır bir dil olmasına rağmen bazı kelimeler çok anlamlı ve Almancada karşılığı yok. Hüzün mesela.  Örneğin, Gönül. Almanca karşılığı sadece kalp. Yani "Herz" bu değil ki. Gönül var, yürek var, kalp var. Gönül ile kalp aynı şeymiş görünsede bir hüzün var arasında:) birde dedi ki; Türkler böyle hüzünlü filmleri çok güzel işliyorlar, örneğin bir Amerikan filmi dramada olsa aynı hissi asla vermiyor, genelde bu var Türkiyelilerde, sendede var dedi. Doğrudur, hüzünlü bir kültürümüz olduğundandır, dedim. 

**************

Bu yıl şirketin yılbaşı kartlarını benim çektiğim bir fotoğraftan tasarladığımı söylemiştim. İş arkadaşlarım tarafındanda çok beğenilince sipariş vermiştim. İşte onlar geldi bu hafta içinde. Basılı halide güzel. Lakin çok fazla sipariş etmişim. Akıllı davranıp yıl belirtmemişim. Yani seneye bile göndersek 2016 ya ait değil. Zamansız. E her yılda aynı kart olmaz. Sanırım yakınlarıma göndereceğim kartta bu olacak. Firma logolu ama olsun. İçine özel şeyler yazarsam özel karta dönüşür. Blogcu arkadaşlarım, posta kutunuzda böyle bir kart görürseniz, "bu ne be" demeyin olur mu? Fotograf sag üstte görünen Günün Fotografi altinda..

***************

Advent zamanı geçen pazar başladı. Advent çelenkinin dört mumundan biri yanıyor.. bu pazar ikincisi yanacak. Yani noele geri sayım başladı. Tatlı ve huzurlu bir telaş var sokaklarda. Birde evlerden dışarıya taşan Noel kurabiyeleri ve çöreklerin kokusu. Noel pazarları kuruldu. Henüz gitmedim. Kar yağmasını bekliyorum, klasik olması adına. Meteoroloji hala kardan haber vermiyor. Ama çok soğuk. Ayaz var. Geçen pazar Almanların "Lebkuchen" dedikleri, Türkçesinin "zencefilli çörek" olduğunu Google'dan öğrendiğim o çöreği yaptım. Çok güzel oldu. Zor bir şey bilirdim, öyle basit bir tarifi varmışki. Çok güzel kokularını bende hem eve, hem balkondan sokaklara saldım. Hemen bir tabak Martin amcaya götürdüm. Yine ışıl ışıl gülen gözleriyle karşıladı beni kapıda. Bir kutu ofise götürdüm. Bitti bile. Yarın yine yaparım belki. 





















***************

Dün 1 Aralıktı. Benim için özel bir gün. Bu günün özelliğini daha önceki yıllarda yazdım. Ja, ich will, Evet istiyorum yazim burada.. Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak istemiyorum. 
1 Aralık günü "Evet" dediğimizin devlet tarafından onaylandığı gündü. Yoksa biz daha önce o "evet" i birbirimize çoktan söylemiştik. O yüzden unuttuğumuz oluyor bu günü. Çok günlerimiz var. Bu şu anlamda iyi oluyor, birimiz unutursa ve diğerimiz hatırlatırsa, "biz o gün mü evlendik, 1 Aralık'ta sadece onaylattık" diye kolayca kıvırabiliyoruz. Neyseki bu konuda ikimizde aynı düşünüyoruz, ve aynı pencereden bakıyoruz. Tıpkı şu fotoğrafta ki gibiyiz biz. Bazen güle oynaya, bazen itiş tepiş bakıyoruz aynı pencereden. Bu fotoğrafı bizim Deniz çekmişti geçen yıl Avusturya'da. Seviyorum bu fotoğrafı. Aynı biz😀 

Ayni pencereden bakiyoruz 21 yildir..

*******************
Elbette ülkeden ve dünyadan haberdarım. 
Elbette yine hüzünlü bir haftayı daha geride bıraktık ülke olarak. Birde uçak kazası var Kolombiya'dan. Fidel'in külleri ülkeyi bi baştan bir başa geziyor. Mine Söğüt'ün şu yazısını çok sevdim. 
O yıkık ama dirençli yoksul hayatı küçümsemekte istedikleri kadar ısrar etsinler... 
Artılarla eksiler birbirinden çıkarıldığında elde kalanın değerini; 
Bu değerin, eksileri artıya çevirebilmek için sistemin kendini geliştirmesinde nasıl pozitif bir rol oynayabileceğini hiç hesaba katmasınlar; 
Sağın yıkıcı ve mutlak galibiyetine inatla direnen küçücük bir adaya burun kıvırarak baksınlar ve Fidel ölünce sosyalizm de ölür sansınlar; 
Ölünün arkasından istedikleri kadar sövüp saysınlar. 
Boş ver. 
Fidel ölür; sen uçuşu hatırla.
Yazı Mine Söğüt'ün sayfasında mevcut. İsteyen oradan okuyabilir. Birde şu cümlesi çok hoşuma gitti.. "Allanıp pullanmış bir yoksulluğun zenginlik diye pazarlandığı bu koca kapitalist dünyada;.... diye girizgahından sonra yazdıkları var..  

Sonra Adana'daki kız öğrenci yurdunda olanlar var. Hüzünden öleceğiz artık. Bi keyiften ölmek var, birde hüzünden. İkiside öldürmüyor insanı. Biri pozitif, diğeri negatif etkiliyor sadece. Artık negatif etkilediğindende şüpheliyim. 
"ülkemde her gün başka başka dertler yaşanıyor. Ve üzülmekten bir tuhaflaştık aslında. Duyarlılıklarımızı da kaybettik" diye yazmış arkadaşım bana. Haklıda üstelik. Ve artık hazırız yarına kötü bir habere uyanmaya demiş "Günün Çorbası" blogçusu. Çok doğru, yarına acaba hangi kötü habere uyanacağız diye yatıyoruz. Uyuyoruz yani. O kadar alıştırılmışız. Kösele gibi olmuş yüreklerimiz. Bugün üzüldüğümüz şey yarına başka kötü şeylere bırakıyor kendini. Neye üzüleceğimizi şaşırmış durumdayız. Küçükte olsa mutluluklarınızı yaşamaktan utanır hale gelmişiz. Sanki utanması gereken bizmişiz gibi? 

Birde herkesin kendine göre küçük büyük sıkıntiları oluyor. Olmuyor mu? Kiminin çocuğu, kiminin okulu, kiminin işi, kiminin ilişkisi, kiminin maddi, kiminin manevi.. herkesin bir derdi mutlaka var. Hep dert, hep hüzün. Hüzünden beslenen milletiz vesselam. Bu türkülerimize, filmlerimize, yaşamımıza, kültürümüze işlemiş. 

Böyle işte.. 

4 yorum:

  1. İnsanoğlunun uykusu, virüs gibi çoğalıp, böyle derinleşerek sürdükçe uyancak bir sabahımız da kalmayacak korkusundayız.Ama rağmen, aydınlığa olan umudumuza sarılmaktan, daha sıkı sarılmaktan başka bir şey gelmiyor elden.
    Evlilik yıl dönümünüz kutlu aynı pencereden bakan gözlerinizde hep mutlu bir gülümseme olsun...

    YanıtlaSil
  2. En son umut biter, bunu biliyoruz değil mi Aytülcüm?

    YanıtlaSil
  3. Merhaba Berfin hanım, değerli sayfanızı takipteyim, bana da beklerim.

    http://gezgicciftler.blogspot.com/

    YanıtlaSil