Sayfalar

25 Şubat 2017 Cumartesi

Apartman sohbetleıri.. #7 #8 #9, Zevkler, Çılgınlıklar, Korkular

Meydan okumalara devam..

7-En saçma zevkin? 

Termosta pembe sarap:)
Bir şey yapmaktan zevk alıyorsam ve kimseye bir zararı yoksa bu zevkimin, keyfimin saçma olduğunu düşünmüyorum. Fotoğraf çekmek için yürüyüşe çıkarım mesela, millet yanında termosa çay, kahve falan koyar, ben termosa soğuk kalması için pembe şarap koyarım. Saçma olabilir, ama keyifli. Sonra kendime güzel bir yer seçer orada oturup an ve an fotoğraf çekmeye bayılırım. Çünkü her çektiğim fotoğraf farklı çıkar. O farkı görmek beni mutlu eder. Gittiğim bir gizli bahçe vardır, ağaç nehire yatay büyümüş, ağaç kovuğunda otururken ayaklarımın suda olması değilde, o anda sigara içerken sigara izmaritini atacak yer bulamam. Doğadayım, kimse yok. At gitsin işte nehire değil mi? Ama atamam. 
Seyyar küllük:)
Bi ara bir sigara standında bir kutucuk dağıtıyorlardı. Kapağın üstüne basıyorsun tık kapak açılıyor. Nedir bu? Dedim. Çanta kültablası, dedi. Aman bi mutlu oldum. Hep çantamda. Mesela o gizli bahçede otururken ve ben izmariti atacak yer bulamazken, çantamdan çıkardığım o kutucuk beni mutlu eder. Sigara içmek gibi saçma bir zevk işte. 

Başka saçma zevklerim, akşam yatmamayı sabah kalkmamayı severim, saçma olduğunu bile bile üstelik. 

Gizli bahcem
Başkada vardır elbette bazı saçma zevkler, güvendiğin bir arkadaşınla dedikodu yapmak gibi mesela,  veya tuvalette otururken, fayansları parmakla silmek gibi, şimdi herşeyi dökmeyelim buraya:) insanların türlü türlü saçma zevkleri olabiliyor diğmi. Herkes açık açık yazamıyor o başka. Otokontrol izin vermiyor. 








8-En büyük çılgınlığın? 

Çılgınlık deyince, Bungee Jumping, paraşüt atlama, bisikletle dünya turuna çıkma, veya Himalaya dağlarına tırmanma veya işte böyle ekstrem şeyler geliyor akla. Hayır, bunların hiç birini yapmadım, eskiden yapabilirdim belki ama artık yapamam. Çünkü eskiden olmayan bir yükseklik korkusu belirdi bende. Bu yaşla orantılı mı bilmiyorum. 

Ama geçmişte görece çılgınlıklarım oldu. Gençliğimde çok severdim çılgınlık yapmayı. Köyde yaşarken, abime alınan bisiklet sürmeyi bile bilmeden yokuş aşağı sürüp, direksiyonun kasığıma saplanması, kız kısmı ne işin var bisiklet tepelerinde diye azarlamayı göze alarak bisiklet sürmeyi inatla öğrenmiştim. (köyde ilk kız olarak tarihe geçmeliyim:) Ha, şimdi kullanabiliyor muyum? Düz yolda evet, ama trafikte kullanamam. 

Sonra, köyden kente göçmedim, ülke değiştirdim. Dilini bilmiyorsun, kültürünü bilmiyorsun. 80'li -90'lı yıllarıydı. Bu dönemin ergenlik dönemim olduğunu hiç bilmedim. Ergenliğimizi unutturacak bir dolu şey yaşadık. Bildiğim tek şey, tamam yaşandı, bitti. Yaşam devam ediyor, bi ucundan tutucaz. Böylede oldu. Tekrar tutunduk hayata. Tamam annem göç ederken bir bebek bıraktı. Onada baktık, bakabildiğimiz kadarı ile, yaşayabildiğimiz kadarı ile gençliğimizide yaşadık. Bize sunulan hayat buydu. Ama eksik, ama tamam. Bu kısıtlı yaşamımda belki ergenliğin verdiği enerji ile, belki yaşadığım ülkeyi tanıyacağım diye, belkide arkadaşlarıma adapte olacağım diye, punk gibi gezerdim. Geçmiş kültürüm sözsel el vermediği için görünüşte yapıyordum belkide. Saçlar bir tarafı uzun, bi tarafı kısaydı. Bazen mavi-siyah, bazen kızıldı. Bazen 3 numaraya vurulmuş kirpi gibiydi. Bunlar o dönem çılgıncaydı bence. 

Bir gece Almanya'dan İsviçre'ye 600 km yolu, bana gelme diyen sevgilime rağmen, uzaktanda olsa görme pahasına gitmişliğim vardır. Belki onu uzaktan görürüm diye. Ve evet, Basel sokaklarında bisikletle gördüm onu. Ben arabanın içindeydim.. Bu kadarı bile yetmişken bana, beni gördü. Çılgınsın sen dedi. Evet, seviyorum çılgın olmayı dedim. Gel hadi, dedi. Bir kaç saatlğine eski bir kafede görüşüp, ayrılmıştık. Ben tekkrar geri Almanya'ya. Gençlik başka bir şey. Çılgınlıkta öyle. Şimdi mi? Şimdi evde keyifliyim. Şimdiki çılgınlığım, evde ütü suyu mu bitmiş, bir Pazar günü ütü suyu aramak benzinlikte:) işte bunlar hep durulmaktan. Bulanık olmak güzel, ama sular hep bulanık akmıyor. Zamanı geliyor duruluyor. Felsefesi böyle bu işin. 
Başka çılgınlıklarımda varda, onlarda bende saklı kalsın:) 

9-Çocukken en çok korktuğun şey? 

Ya çok komik ama "purputli"den korkardım. Sadece ben mi, bütün kuzenler. Ananem bizi uyutmak için cama vurur, bak purputli geliyor derdi. Purputli kimdir, nedir bilmiyoruz? Bir korku kahramanı! Çocukken ondan korkardım. 

Birde, çocukkende ve halen korktuğum tek şey şimşek çakması ve gökgürültüsü. Ne zaman şimşek çaksa ürkerim, ve bir fefleksle tırsarım. Gariptir, küçükken köyde gök gürlediğinde dışarıya çıkardım, şimdi ise balkonda bile oturamıyor, içeri giriyorum. Ve bütün pencereleri kapatıyorum. Evlerde yıldırımsavarların olduğunu biliyorum ya  ondan. Köyde böyle bir şey yoktu. Hala yokta, ben aslında korkudan kendimce doğru bulduğum bir şeyi yanlış yapıyormuşum. Evde durmak yerine dışarı çıkıp dut ağacının altında beklerdim. Yıldırım düşüp ölen insanları duyardık. Korkum ondandı. Ölmeyi istemiyordum. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. 
Yani cinden- peri'den, nazardan-azardan,ondan-bundan korkmam. İnanmam çünkü öyle şeylere. Purputliyede:) Ama doğadan tırsarım. Doğa çok güçlü, çok güzel ama bi o kadar acımasız. Doğal afetlerden çok korkarım. 

6 yorum:

  1. Yükseklik fobine çok güldüm, kendimi ayarlarımla oynanmış hissediyordum zira :)) Yalnız değilmişim ahahaaa :))) Yüksekten korkmayan ben son senelerde iç akma boyutuna ulaştı feci halde, tırsıyorum bende :)))

    Eğlenerek okuyorum yine yazdıklarını, çılgınlık boyutlarında çok eğlendim hele :)))

    Mutlu hafta sonların olsun arkadaşım ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkularımızla yüzleşsek mi ne yapsak?😍 Sanada güzel bir hafta sonu dilerim arkadaşım🍀💜

      Sil
  2. Bayağı çılgınmışsın çılgın kız:)))punk saçlar filan:)bu arada sigara izmaritini suya atmamana çok sevindim, balıklar yiyebilir ya da belki kurbağalar ya da su kuşları...çok iyi yapmışsın, bu düşünceliliğin, hassasiyetin için tebrik ediyorum. Gökgürültüsü daha doğrusu eve yıldırım çarpma olasılığından ben de çok korkarım, masa altlarına giriyor ahşap diye:))ne yapiiim burası Türkiye paratoner yok:(((olsa korkmam..:(

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğayı sevip korursak oda bizi sever ve korur diye düşünürüm hep. Dedim ya, doğa çok güçlü kızdırmamak kazım. Güzel bir pazar günü dilerim🍀

      Sil
  3. Heeyt bee ;) en saçma zevklerimiz birebir aynı, fayanslar hariç ;)) Romantik punkçı kız seni ;) Yahu insan kendine benzeyenleri bi ayrı severmiş ya, seviyorum seni ;)
    Annem de bizi deli Cüneyt'le korkuturdu.Challangelara devam demek... En keyifli yazılarından biri olmuş canim.Gülümserken son cümleyle vurdun noktayı. "Doğa çok güçlü, çok güzel ama bi o kadar acımasız."

    YanıtlaSil
  4. Ne bir eksik ne bir fazla, biz bize benzeriz, diye bir şarkı mırıldandım.

    Hahaha, deli Cüneyt 😀 En azından adı var, sıfatı var. Putputli ne ya?

    YanıtlaSil