Sayfalar

12 Ekim 2023 Perşembe

Fötr Şapkalarının Altındaki Sırlar

Soldan sağa fotoğrafdakiler ön sıra:
Therese, Mürebbiye Helga, Viktoria,Helena, Vali Friedrich
Ikinci sıra: 
Karolin, Pierre, Rahip Peder Josef, Ingiliz askeri Henry, Seyis Dimitri, Avukat Hermann
üçüncü sira:
Belediye Baskani Ludwig, Valinin oglu Willhelm, Banker Henrik
En arkdada duran M. K Atatürk

1930’lu yılların Münih’i, karla kaplıydı ve hafif bir beyaz örtü, tüm kentin üzerine romantik bir hava katıyordu. Beyazlar içindeki Münih'e aristokrat aileler, varlıklı tüccarlar ve siyasetçiler şehrin geleneksel kış eğlencelerine davet edilirdi. O günde öyle olmuştu. Bu sefer Vali Friedrich'in davetlileri arasında kimi Münih'in en seçkin ailelerinden, kimi de sıradışı yabancılardan oluşuyordu. Kar altındaki konağın içerisi, sırlar ve gizli ilişkilerle doluydu. Fotoğraf çekimi sırasında, tüm bu ihtiraslar, kıskançlıklar ve rekabetlerin etkisiyle, her bir bireyin yüzündeki ifade, fotoğrafın arkasında yatan derin hikayeleri anlatıyordu. Her biri, Anna Karenina'nın sayfalarından fırlamışçasına tutkulu ve karmaşık bir hayat yaşıyordu. Ancak hepsi de bu anın tarihe tanıklık edeceğini biliyordu.

Ludwig ve Theresa da, Münih’in tanınmış ailelerinden biriydi. Ludwig, kentin belediye başkanıydı ve saygın bir konuma sahipti. Karısı Theresa, bir gün kocasının Vali Friedrich'in karısı Wiktoria'ya olan özel ilgisini öğrenmişti. İşte bu yüzden elegant fötr şapka ve kürkle ava çıktıkları sırada aralarında büyük bir kavga yaşanmıştı. Deyim yerindeyse elindeki tüfeğin saçmalarıyla Ludwig’i delik deşik etme isteği ile yanıp tutuşuyordu. Ludwig sürekli olarak inkar ediyordu bu iddiayı, ancak Theresa'nın gözlerindeki kıskançlık ve öfke, Ludwig'in tüm inkârlarını boşa çıkartıyordu. Fotoğrafta da zaten yan yana durmamışlardı. Theresa elindeki tüfeği ile içindeki kini bastırmaya çalışır gibi görüntü vererek en önde solda duruyordu.

Ön sırada ve en sağda oturan ise Vali Friedrich’ti. Friedrich, iki eliyle sevimli bir oyuncak ayı tutarken çekilmişti. Fotoğrafın karesine gülümseyerek girmiş, oyuncağını kucaklamış, sanki bu oyuncakla geçmişte yaşadığı masum günlerini hatırlamış gibi bir ifade takınmıştı. Ancak fotoğrafta tam ortada, dik duruşuyla oturan Valinin karısı Viktoria, kocasının köyün rahibi Peder Josef'e olan özel ilgisini öğrenmişti ve kocasına söyleyecek bir şeyi olmadığını, sadece bakışlarıyla ve gözlerindeki bu derin ifade ile Vali'nin yıllardır sakladığı bir sırrın farkında olduğunu belirtiyordu. Bu sessizlik ortamdaki gerilimi daha da artırıyordu. Belki de bu oyuncak ayı, Rahip Peder ve Vali Friedrich'in aralarındaki sırrın bir sembolüydü. Aralarındaki bu gizli ilişkinin başlangıcı mıydı yoksa sonu mu, zaman gösterecekti.

Vali ve karısı Viktoria'nın ortalarında oturan güzeller güzeli kızları Helena'ydı. Helena'nın elinde tuttuğu çiçek buketi ile gülümsemesi, her ne kadar içten gibi görünse de, aslında içinde kopan fırtınaları gizlemeye yetmiyordu. Fotoğrafta hemen arkasında duran seyis Dimitri'ye duyduğu aşk, Avukat Hermann'dan hamile olduğu gerçeğini örtbas edemiyordu. Kaderin cilvesine bakın ki, avukat Hermann, seyis Dimitri'nin hemen yanında, beyaz kazağıyla soğuk bir ifadeyle yer alıyordu. Bir de Helena’nin elinde tuttuğu bu kurumuş çiçek buketinin hikayesi ise bir bilinmezdi…

Karolin, Belediye başkanı Ludwig ve Therese'nin kızları her kış, Fransa'nın romantik sokaklarından, Almanya'nın karla kaplı tepeciklerine doğru yola çıkar, trenle Münih'e gelirdi. Ancak bu yıl farklıydı; yanında, genç ve karizmatik Pierre vardı. Karolin, onu ailesiyle tanıştırmak için Münih'e getirmişti. Fakat, Münih'teki bu resmi davette, Valinin oğlu Wilhelm'in çekiciliğine kapılan Karolin, Pierre'ye olan ilgisini kaybetti. Wilhelm, Karolin'in dikkatini çekmek için elinden gelen her şeyi yapmaya başladı. Ancak bu durum, Pierre'nin işine gelmişti. Çünkü Pierre, aslında Münih'e gelme sebebini Karolin'den gizliyordu. Münih'teki asıl amacı, Valinin bankacısı Henrik ile gizli görüşmekti. İkisi arasında, yalnızca işle ilgili olmayan derin bağlantılar vardı.Bir gece Karolin, Wilhelm ile birlikte Münih'in ışıl ışıl caddelerinde dolaşırken, bir restoranın köşesinde Pierre'yi ve Henrik'i el ele gördü. Gözlerine inanamadı. Bu onun için büyük bir şoktu. Ancak bu durum, onun Wilhelm'e olan ilgisini daha da pekiştirdi. Karolin ve Wilhelm, birbirlerine daha da yakınlaştılar. Pierre ve Henrik ise, Münih'in karlı gecelerinde birbirlerini keşfettiler. Herkes kendi seçimini yapmıştı ve Münih, bu dört gencin sırlarla dolu hikayesine tanıklık etti.

En önde, soldan ikinci sırada oturan Mürebbiye Helga'nın sırları da yenilir yutulur gibi değildi. Fotoğraftaki konumu, Belediye Başkanı'nın zarif eşi Therese ve Vali'nin stil sahibi eşi Viktorian'ın arasındaydı. Ancak, ikisini de günahı kadar sevmezdi. Helga'nın kol kürkünün içerisine daldırılmış elleri ve hüzünlü gözleri, Vali Friedrich'e duyduğu gizli aşkı ifade ediyordu. Malikânede sert ve disiplinli bir kadın olarak tanınan Helga, aslında içinde kırık bir kalp taşıyordu. Vali'nin, köyün hüzünlü rahibi Peder Josef'e olan ilgisini kısa süre önce öğrenmişti. Peder Josef ise trajik bir biçimde, Helga'nın içten içe verdiği sinyallere kayıtsız kalamayarak ona aşık olmuştu. Hatta fotoğrafta bile Helga'nın hemen arkasında yer almıştı. Bu iç içe geçmiş aşk üçgeni, malikânede hüzün ve kırık dökük kalplerin efsanesi olarak anılacaktı.

Bütün bu sırların ve ilişkilerin ortasında durup dururken İngiliz askeri Henry'nin gelişiyle birlikte ailede gergin bir hava esmeye başladı. Herkes onun ajan olduğundan şüpheleniyordu, ama kimse bir şey söylemeye cesaret edemiyordu. Henry de bu fotoğrafa dahil olmuştu, hatta fotoğrafta en ortada elinde bir av tüfeği ile konumlanmıştı. Aslında sadece Mürebbiye Helga, Henry'nin kayıp oğlu olduğunu biliyordu. Bu sır, Helga'nın odasında bulunan bir mektupla ortaya çıkacaktı.

Enteresan bir şekilde Atatürk, vali Friedrich'in özel davetlisi olarak bu trajik olaylardan habersiz fotoğrafta en arka sırada yer alsa da, sonrasında bu acı gerçekleri öğrenince derin bir üzüntü ve pişmanlık hissetti. O dönem Türkiye'de devletin ve milletin kalkınması için birçok kritik görevle meşgul olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu yaşananlar sonrasında bir daha Almanya'ya adım atmama kararı aldı.

Bir gün, Mürebbiye Helga'nın odasında, sırlarla dolu bir mektup bulundu. Mektupta, herkesin en derin sırları gün yüzüne çıkınca tüm ailenin dengesi bozuldu ve kısa bir süre sonra trajik olaylar başladı. Ludwig ve Theresa, bir kaza sonucu hayatlarını kaybettiler. Karoline ve Wilhelm Fransa'ya dönerken bir tren kazasında öldüler. Pierre o günlerde Münih'te tanıştığı banker Henrik ile sırra kadem bastılar. Helena'nin doğum sırasında hayatını kaybettiğini öğrenen seyis Dimitri, atlarıyla birlikte bir uçurumdan atladi. Avukat Hermann, bir bar kavgasında öldürüldü. Vali Friedrich ve Rahip Peder Josef, bir seyahatte uçağın düşmesi sonucu yanarak can verdiler. Valinin eşi Viktoria üzüntüden intihar etti. Mürebbiye Helga ve oğlu Henry'nin akibeti hala bilinmemektedir. Aslında herkes Mürebbiye Helga'nın bu blogun yazarı olduğundan şüphelense de henüz kanıtlanabilmiş değil.

Bugün bu fotoğraf, "Fötr Şapkalarının Altındaki Sırlar" olarak Münih'teki tarih müzesinde sergilenmektedir. 


Not: Oktoberfest'te geçirdiğimiz o neşeli anları yansıtan bu fotoğrafa, tatlı bir hikaye eklemek istedim. Gülümsemenin kıymetini daha iyi anladığımız şu günlerde, hikayeyi tebessümle karşılamanız dileğimle. 



13 yorum:

  1. Nasıl bir fantezi 💜 çok leziz, tebrikler 🎊🎉🍾🎈

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lezzetin sırrı, bir tutam fantezi, bir yudum hayal gücü, Saadetcim :)) Tesekkür ederim.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Senin gibi harika okurlar için yazıyorum zaten:) Bayımana bayıldım :)

      Sil
  3. Canımıniçi, kahkaha ile okudum... :) Kimin eli kimin cebinde belli :) Çok güzel geldi sabah sabah :) .. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Therese, hikayede güldüremedim seni ama okurken kahkaha attırabılmışım, ne güzel. Mürebbiye Helganin senin ve Viktoria icin düşündüğünü yazarken bende cok gülmüştüm. "aslında ikisini de günahı kadar sevmezdi" Ben yazarken çok eğlendim, siz de okurken eğlenin. Hatta bu yazının çıktısını alıp duvarlarımıza astığımız bu fotoya eklemeli:))

    YanıtlaSil
  5. Aaaa:)))Valla neredeyse gerçek sandım. Sen senaryo yazarı olmalısın Berfincim. Biliyorsun benim de uzun yıllardır hayalimdi. Ben hayalime kavuşamadım sektör malum tanıdık, eş, dost, akraba, vs olmadan dışarıdan yazarları istemiyor ama inşallah sen kavuşursun. Mis gibi hikaye olmuş. 2 sezonluk pembe dizi çıkar bundan. Eline sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin yorumunu okurken bi an bir yapımcının bana pembe dizi teklifinde bulunduğunu hayal ettim. Eğer bir gün gerçekten senaryo yazmaya karar verirsem, ilk bölümün adını sana ithaf edecegim😄 Kim bilir, belki birlikte sektörde fırtına estiririz 😄  Yorumun için çok teşekkür ederim, Müjde ablacim. Sevgili Arkadaşin Naz'a da teşekkür ederim. 

      Sil
  6. Sahi, Karpuz Apartmanı'nı yeni okuyan bir sevgili arkadaşım; Naz; sana teşekkürlerini bildirmişti. Haber vereyim dedim. Onun da çok hoşuna gitmiş Huriye kaynanaya can kattın. :) (Benim bloğumda çizgi romanlarım isimli paylaşımımın son yorumlarında )

    YanıtlaSil
  7. Ay canım yaa ne kadar güzel bir düşünce bu, şimdiden çok teşekkür ediyorum. ♥ Ünlü senaryo yazarları genellikle ikili olarak sektöre adımını atıyorlar. Şu an isimleri aklımda değil ama dört tane böyle yazar vardı, dördü de kadın, ikisi de ikili olarak çalışıyorlardı. Uzun yıllar da o şekilde hep senaryo yazdıklarını hatırlıyorum sonradan çok ünlü oldular. Valla çok isterim seninle çalışmak. Keşke olsa. :)

    YanıtlaSil
  8. Çok eğlenceliydi, sonu hüzünlü ama aynı anda komik.
    Kıyafetlere bayıldım:) Anna Karenina’ dan fırlamış gibi her bir karakter.
    En çok güldüğüm Atatürk’ ün hikayesi ve atı ile uçurumdan atlayan arkadaş:)

    Sevgiler, Serpil

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serpilcim, birde o ani yasarken bizi düsün... kiyafetlerimiz giydirilirken, birbirimize bakip bakip gülmelerimiz, var ya belkide altina kaciranlar bile olmustur:) en azindan gözlerimiz yasarmisti, o derece güldük.

      Sil