Sesler.. Sesler geldi aklıma..
Ohaaa diye bağıran sığırtmaç narasıyla uyandınız mı hiç? Bu çok kaba saba gibi görünen nara nasıl sevimli gelir kulağa bilirmisiniz?
Ahşap bir evin üst katında, yün yer döşeklerinin üstünde, yün yorganlarının altınada sabah güneşi kızıllığının cama vurduğunu düşünün... Kuşların cıvıltısı geliyor kulaklarınıza değil mi? Pencerenin tam karşısında iki koldan oluğa akan pınarın çıkardığı su sesini hatırlayın.. Birde ordan oraya uçan bir sinek sesi..
İşte tam böyle bir zamanda yani günün en taze en çıtır anında, o sabahı "oooooooohaaaaaaaaa" diye bağıran bir sığırtmaç narası yırtar..
Yaz aylarında köy işi çok olduğu için, harmandı, bahçeydi, bostandı vs. Büyükbaş hayvanları gütmesi, yani otlatması için köye sezonluk sığırtmaç tutulurdu eskiden.. Sığırtmaç köyün bütün sığırlarını güden kişidir.. Sabah o attığı nara ile herkes sığırlarını köyün merasına yani çayırına toplardı.. Sabah götürür, akşam getirirdi köyün sığırını. Ve bütün sığırlar evini yada ahırını bulur ve girerdi.. Her hane, yani ev sıra ile günlük yemeğini temin ederdi sığırtmacın. Çıkısına köy ekmeği, katık olarak peynir konurdu.. O güttüğü ineklerin peyniridir, tereyağıdır çıkınındaki.. Akşam ise bir tepside sıcak yemeği giderdi. Elbette karın tokluğuna yapmazlardı bu işi sığırtmaçlar.. Herkesin payına düşen para toplanır sezon sonunda verilirdi..
İşte o sığırtmacın attığı "ooha" narası ile başlardı gün.. Daha ne sesler, ne sesler.. Onun öncesinde horoz sesleri.. Kadın sesleri.. Köyün en sesli ve en eğlenceli kadınlarından gelirdi.. Eminaaların tatlı dilli, güler yüzlü, tombiş (rahmetli) Fakriye hala ile aşaevlerin minyon, o tayır tayır Nezaket halanın sevimli küfürleri ile uyanmak, köye bir canlılık bir enerji katardı.. O dört köşe, yukarıya doğru kalkan pencereden kimi oğluna seslenir, kimi torununa.. Horozlar bile saygısından susarlardı onların karşısında.. Sığırların möööh sesleri, davarların meee sesleri... Esenkaya filarmoni orkestrası çok sesli korosu:))
Ve gün başlamış olurdu.. Kimi bahçe sulamaya, kimi fasulye sırığı dikmeye, kimi çapaya, kimi tırpana, kimi dırmığa, kimi şehere, (Mudurnunun bir köyü olduğu için, Mudurnu'ya "Şeher" denirdi. Şehir anlamımda yani.)
Yazın sığıtmacın ohaa narasıyla başlayan gün, uzaktan yaklaşan sığırların çan sesleri ile biterdi.. Gece, o güzel sessizliği bozan şey ise çekirgelerin ötüşü, ve uzaklardan gelen köpek sesleri..
Çocukluğuma ait ne kadar güzel sesler var kulaklarımda.. çekirgeler, pınardan akan sular, uzaktan gelen köpek sesleri, çan sesleri, teyyare sesi, çekirgeler, kuşlar, kavak yapraklarının rüzgarda çıkardığı ses, her evin kendine has kapı çan sesi, traktör sesi, hangi traktör kime ait sesinden bilirdik.. Hele hele bir otomobil sesi.. Çok seyrek gelen sesler daha çekici gelirdi.. Yani bir taksi sesi.. Evet şeherden birileri geliyor demekti.. Acaba kime? İçten içe inşallah bize geliyordur, dilekleri..
Düşünüyorumda duyu organlarımızla hissederek yaşamışız. Bir çok ses hala kulağımda.. her evin kendine has kokuları hala burnumda... Gözlerim kapalı tanırım evleri kokusundan, yada kapı çanından.. evlerde o değişmeyen perdeler, minderler, yorganlar, ocakbaşını örten örtüler hala gözümün önünde.. Tatlar.. Kaşık sapını yemişmiydiniz hiç?
Yine yaz mevsiminde köyde bir güne uyanışım geldide aklıma, paylaşmak istedim.. Sığırtmacı bilmeyenlerde bilsin istedim..
Ohaaa diye bağıran sığırtmaç narasıyla uyandınız mı hiç? Bu çok kaba saba gibi görünen nara nasıl sevimli gelir kulağa bilirmisiniz?
Ahşap bir evin üst katında, yün yer döşeklerinin üstünde, yün yorganlarının altınada sabah güneşi kızıllığının cama vurduğunu düşünün... Kuşların cıvıltısı geliyor kulaklarınıza değil mi? Pencerenin tam karşısında iki koldan oluğa akan pınarın çıkardığı su sesini hatırlayın.. Birde ordan oraya uçan bir sinek sesi..
İşte tam böyle bir zamanda yani günün en taze en çıtır anında, o sabahı "oooooooohaaaaaaaaa" diye bağıran bir sığırtmaç narası yırtar..
Yaz aylarında köy işi çok olduğu için, harmandı, bahçeydi, bostandı vs. Büyükbaş hayvanları gütmesi, yani otlatması için köye sezonluk sığırtmaç tutulurdu eskiden.. Sığırtmaç köyün bütün sığırlarını güden kişidir.. Sabah o attığı nara ile herkes sığırlarını köyün merasına yani çayırına toplardı.. Sabah götürür, akşam getirirdi köyün sığırını. Ve bütün sığırlar evini yada ahırını bulur ve girerdi.. Her hane, yani ev sıra ile günlük yemeğini temin ederdi sığırtmacın. Çıkısına köy ekmeği, katık olarak peynir konurdu.. O güttüğü ineklerin peyniridir, tereyağıdır çıkınındaki.. Akşam ise bir tepside sıcak yemeği giderdi. Elbette karın tokluğuna yapmazlardı bu işi sığırtmaçlar.. Herkesin payına düşen para toplanır sezon sonunda verilirdi..
İşte o sığırtmacın attığı "ooha" narası ile başlardı gün.. Daha ne sesler, ne sesler.. Onun öncesinde horoz sesleri.. Kadın sesleri.. Köyün en sesli ve en eğlenceli kadınlarından gelirdi.. Eminaaların tatlı dilli, güler yüzlü, tombiş (rahmetli) Fakriye hala ile aşaevlerin minyon, o tayır tayır Nezaket halanın sevimli küfürleri ile uyanmak, köye bir canlılık bir enerji katardı.. O dört köşe, yukarıya doğru kalkan pencereden kimi oğluna seslenir, kimi torununa.. Horozlar bile saygısından susarlardı onların karşısında.. Sığırların möööh sesleri, davarların meee sesleri... Esenkaya filarmoni orkestrası çok sesli korosu:))
Ve gün başlamış olurdu.. Kimi bahçe sulamaya, kimi fasulye sırığı dikmeye, kimi çapaya, kimi tırpana, kimi dırmığa, kimi şehere, (Mudurnunun bir köyü olduğu için, Mudurnu'ya "Şeher" denirdi. Şehir anlamımda yani.)
Yazın sığıtmacın ohaa narasıyla başlayan gün, uzaktan yaklaşan sığırların çan sesleri ile biterdi.. Gece, o güzel sessizliği bozan şey ise çekirgelerin ötüşü, ve uzaklardan gelen köpek sesleri..
Çocukluğuma ait ne kadar güzel sesler var kulaklarımda.. çekirgeler, pınardan akan sular, uzaktan gelen köpek sesleri, çan sesleri, teyyare sesi, çekirgeler, kuşlar, kavak yapraklarının rüzgarda çıkardığı ses, her evin kendine has kapı çan sesi, traktör sesi, hangi traktör kime ait sesinden bilirdik.. Hele hele bir otomobil sesi.. Çok seyrek gelen sesler daha çekici gelirdi.. Yani bir taksi sesi.. Evet şeherden birileri geliyor demekti.. Acaba kime? İçten içe inşallah bize geliyordur, dilekleri..
Düşünüyorumda duyu organlarımızla hissederek yaşamışız. Bir çok ses hala kulağımda.. her evin kendine has kokuları hala burnumda... Gözlerim kapalı tanırım evleri kokusundan, yada kapı çanından.. evlerde o değişmeyen perdeler, minderler, yorganlar, ocakbaşını örten örtüler hala gözümün önünde.. Tatlar.. Kaşık sapını yemişmiydiniz hiç?
Yine yaz mevsiminde köyde bir güne uyanışım geldide aklıma, paylaşmak istedim.. Sığırtmacı bilmeyenlerde bilsin istedim..
Sevgili Instagram arkadasim ve hemsehrim @zen_free nin "SIGIRTMAC" isimli fotografi.. |