Sayfalar

24 Temmuz 2016 Pazar

Kaldık mı Sap Gibi Ortada..?

Fotograf Canan P. öyle sevdim ki bu fotografi, herseyi anlatiyor.
Ve söyle yazmisti, "Love is what we need"
Evet, ihtiyacimiz olan tek sey, SEVGI..
Bloglar sessizleşti deniliyor.. Evet, ama normal değil mi? Hepimizin kafasına vurulan bir tokmak gibiydi bu darbe "girişimi". Darbe denince bi duracaksın. Adı üstünde, "darbe" içinde ne acılar taşıyor. Baskılar, işkenceler, ölümler, kayıplar. Türkiye darbeler ülkesi. En son 12 Eylül darbesinde çocuktum, ve yenice Almanya'ya gelmiştim. O zamanlar uydular yoktu, dolayısı ile tv ve akıllı telefonlar olmadığı gibi, Türkiye'yi sabit ev telefonundan aradığımızda saatlerce numara çevirirdik. Sıfır Sıfır doksan. Çevirmeli telefonun en sonunda yer alan numaralar. Uzun uzun çevirirsin. Sonnra şehir kodu, sonra ev numarası. Çevir Allah çevir. Düşmez numara. Bir saat boyunca telefon başında bekler, yüzlerce kez o numaraları çevirirdik. Bi ara çalardı telefon. İşte o an sanki Loto'da 6 tutturmuş gibi sevinirdik. Bir elimizde ahize, diğer elimizle "tamam, tamam, "çalıyor" der gibi aşağı yukarı sallayarak işaret dili kullanırdık. Karşımızda duran buna inanmaz, şaka yaptığımızı sanırdı. Şimdi ise bunları yazıyor olmam şaka gibi.

Neyse, demen o ki, 12 Eylül darbesini ruhum bile duymadı, o zamanlar. Her iki haftada bir Cumartesl günleri 15 dakika bir yayın vardı, Alman Kanalı'nda. Almanca konuşulur Türkçe alt yazı olurdu. Haberden çok belgesel gibiydi. Birde Köln radyosu olurdu her akşam kırk dakika. Sanırım hala var. Kim dinliyor bilmiyorum. Eskiden Almanya'da yaşayan bütün Türkiyeliler bu yayını dinledi. Genelde akşam yemeği saatlerine denk gelirdi. Çalışanların işden gelme saati ile ilgiliydi belki. Çatal ve kaşık sesleri arasında önemli bir haber, yada bir türkü çıktığında memleket havası yükselir, bizim sesimiz susturulurdu. O çocuk ve bilinçsiz halimizle o haberlerden bir şey anlamazdık, ama türküler kulağımızda yer edinirdi.
Fakat 12 Eylül darbesi öyle derin yaşanmış ki, yankılarından biz bile etkilendik. Hem iyi etkilendik, hem kötü. O dönem bu olaylardan aranan bir sürü sol düşünceli insan Avrupa ülkelerine iltica etmişti. Onlarla tanışmış, ve onlardan dinlemiştik olanları.. Iyi tarafı o insanlarla tanışıp farklı dünya görüşüne sahip olduk. Onları dinledikçe kanım donuyordu. Sonra belgesellerde, dergilerde, kitaplarda, filmlerde, dizilerde, gördüm. Hiç biri yeterli değildi. Hiç biri duyduğum şeylerin bütününü kapsamıyordu. Hep kenarından, köşesinden değinilmiş bir konu gibiydi. Daha fazla filmler, daha geniş belgeseller, daha fazla bilgiler aktarılmalıydı. O zaman doğan çocuklar bugün 36 yaşında. Ve o çocuklar, yani bu günün yetişkinleri "darbe" nedir bilmiyor. Yaşamadan bilinmez tabi. Ama böyle ızdıraplı, böyle sancılı ve acılı bir dönem daha fazla aktarılmalıydı.

O gün, yani 15 Temmuz, cuma akşamı Zürih Havaalanı'na doğru yol alıyordum. Iki gün öncesinde annem (kayınvalidem) yaşamını yitirmişti, eşim apar topar gidip, sonsuzluğa uğurladıktan sonra o gün geri dönecekti. İzmir-İstanbul-Zürich aktarmalı. Ben yoldayken whatsapp susmadı hiç. Ama okuyamıyorum araç kullandığım için. Havaalanı'na zamanında vardım, beklediğim uçağın indi bilgisi ekranlarda.. Zürich havaalanından bagajsız çıkmak en az 20 dakika. Ben yarım saat önce ordayım. Beklerken, telefondan whatsapp bilgilerini okuyorum. Kardeşim yazmış:

Kardeşim: Darbe mi var?

Ben: Nerde?

Kardeşim: Nerdesin sen? Haberleri izlemiyor musun? Türkiye'de!

Ben: Yoo, evde değilim, Havaalanı'na gidiyordum..

Kardeşim: Nasıl, İstanbul havaalanı uçuşlar iptal, kapatıldı..

Ben: Yoo, beklediğim uçak indi.

Kardeşim: Çok ballısınız, en son sen 1 gün farkla havaalanı patlamasını, şimdide eniştem saat farkıyla atlatınız.

Bütün bunlar, eşim havadayken, ben yoldayken olmuş. Yine ruhumuz duymadı. Yani benim ruhum yine duymadı. Yoksa 12 Eylül'ü hem ruhu ile hem canı ile yaşayan eşim bu sefer duymadı.

Zaten, o gün sadece darbeyi değil, benide duymadıda, fakat konumuz o değil.

Ilk duyduğumda inanasım gelmedi açıkcası. Neyi nereye koyacağımı bilemedim. Tv başında, ve sosyal medyada nöbetçiydim o gece. Bir çoğumuz gibi banada oyun gibi geldi. Belliki, gerçekten bir darbe girişimi olmuş gibi. Alman basınını falan dinliyorum. Şu soruyu soruyor haber spikeri bilir kişiye; Bunların bir senaryo olduğunu söyleyebilir mi? Cevap, senaryo olduğunu sanmıyorum, ........,
Bana, cevaptan çok, bu sorunun sorulabiliyor olması ilginç geldi. Demek ki; bir güvensizlik var. 

Sonra ne oldu? Halk sokağa çağrıldı, hemde sosyal medya üzerinden. Demek ki neymiş? Hak öyle sokaklarda, meydanlarda aranıyormuş. Ve sosyal medya artık bir gereksinimmiş. Evet, hepimiz istinasız darbeye karşıyız. Evet, hepimiz dökülelim sokaklara. Birlikten güç doğar evet. Ama, neden dini kullanarak döküyorsun insanları sokağa? Neden tekbirler, ezanlar, selalar  okunuyor? Cihad çağrısı gibi? 

Madem halkı sokağa çağırıyorsun, herkesin ortak noktası olan bir şeyle olamazmıydı? Türkülerle, halaylarla, marşlarla mesela? Çokta güzel olurdu. Çünkü müzik evrenseldir, köprüdür , ruhun gıdasıdır. Tamda, o zamanda aynı noktada buluşmak, hepimizin kaybettiği sevgiyi, hoşgörüyü yeniden bulabilme şansımız olabilirdi. Herkesin dini kendine. Madem işide de karşıyız, ne işimiz olur "allahu-akbar" sloganlarıyla sokaklarda. 
Mozaik bir ülkeyiz ya, alevisi ile, sünnisi ile, ateisti ile, lazı, çerkezi, kürdü ile, Gürcüsü, macırı, abhazı, fellahı ile, süryanisi, ortodoksu, hıristiyanı ile. Biz birlikte çok güzeliz ya, hani. 
Neden, bu dini olguyla ayrım yapılıyor? 

Bir çoğumuz hem darbeye karşı, hem iktidara karşı, hem fetoya karşı, hem Işide karşı.  Eee, biz bu olayın neresinde kalıyoruz? Hani bir deyim var Türkçe'de, " s.. gibi ortada kalmak. 
Öyle hissediyorum. Kaldık mı s.., pardon  sap gibi ortada? 

3 yorum:

  1. Merhabalar
    Öncelikle başınız sağolsun.Sonra da hepimize geçmiş olsun.En azından şimdilik.Ben de birçoğu gibi sabaha dek televizyon karşısına şaşkınlık ve acabalar içinde geçirdim malum geceyi.Ve olan biten herşeyin ötesinde, en çok da halkın sokağa çıkarılmasına takıldım.Olabilecekleritahmin etmek hiç zor değildi ve oldu da.Yine masumlar öldü tekbirlerle :( Zor günlerin süreceği de ortada.Güzel günlere olan inancımıza vurulsa da darbe, kırılan umutlarımız var hala...
    (Sinem Hanım'ın hazırladığı blog kategorilendirmesinde gördüm bloğunuzu.Sevgiler...)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kırıkta olsa umutlarımızın var olması güzel. Dünkü demokrasi yürüyüşü güzeldi örneğin. Birlikte öyle olunur. Ben, sen demeden. Ortak paydada buluşma.
      (Sinem Hanım'ın blog kategorilendirmesinden haberim yok. Bilmek isterim. Linki gönderirseniz. Teşekkür ederim)

      Sil
    2. Afedersiniz, sizi takip eden Satır Arası bloğunu incelerken, takip ettiklerim bölümünde kendisinin yazısı zannederek sizin sayfanıza gelmişim ;)) dalgınlık güzel bir yanlışlığa vesile olmuş ;)
      (Bu arada katılmak isterseniz http://www.herseydenkonusmali.com/ Sinem Hanım'ın bloğuna yorum bırakarak kategorilere bloğunuzun ismini yazdırabilirsiniz)

      Sil