Sayfalar

23 Aralık 2013 Pazartesi

Ülkenin kabusu Fredi..

Uzaktan bir film izler gibi izliyorum ülkede olup biteni.. "Banker Bilo" filmi gibi aynı.. Birileri çalıyor, çırpıyor, soyuyor, kandırıyor, diğeri sorunca zeytin yağı gibi suyun üstüne çıkıyor. "Yav yaptım, ama hele bir sor niye yaptım." Her konuda ama her konuda bunlar haklı.. Olumlu olumsuz her olayı kendi leyhlerine çevirmede üstlerine yok.. Bu konuda haklarını vermek lazım..  Nasılda profesyonel oynuyorlar. Şener Şen, İlyas Salman halt etmiş yanlarında:) Bir olay yaşanıyor, haklı görüyor, aynı olayı başka bir zamanda haksızlık olarak nitelendiyor.. Örneğin, bir zamanlar gazetecileri. Yazarları, eğitim görevlilerini, komutanları vs. Sabahın 5 inde operasyonlarla evlerinden alırken savcılar ve polisler gereğini yapıyordu.. Sabahın 5 inde bakan oğulları, iş adamları "yolsuzluktan" evlerinden alınınca aynı polisin ve savcıların "görevini kötüye kullanıyor" oldu..  Ve  makamlarından alındı.. Gezi olaylarında o senin polisin görevini yapıyordu, joplarla, tomalarla, biber gazı ile.. Ucu kendilerine dokununca böyle oluyor demek ki? 
Onu al buraya koy, şunu al şuraya koy.. Eskimiş bir elbiseye yama yapar gibi.. Ne yaparsan yap, kumaş eskimiş artık, tutmaz yama. Hep bir yerlerden sökülecek, ve yıltılacak artık. Şimdide çıkmış devletin bütçesinden mitingler yapıyor.. Bu bunu hep yapıyor.. Gezi olaylarındada gece yarısı apar topar miting yapmıştı, ciyak ciyak bağırmıştı orda burda.. Şimdide nereye gitse bu utanç verici "yolsuzluk" davasını aklamak için yırtıyor bir yerlerini.. Şeye benziyor aynı, komşunun cocuğu daha akıllıdır, zekice oyunlar oynar, alt eder ya senin çocuğunu, çocuğun ağlayınca, hani elinden tutarsında avutursun, "o zaten manyak, sen kanma ona, gel ben sana şeker alıcam, evde ne oynlar oynuycam senle, gel sen bakma ona" diye kandırırsın ya aynen böyle yapıyor.. 
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış ya, ne yavuz hırsızlarmış arkadaş!! Valla bravo!! 
Valisi "gavat" der. Yedirmez kimseye. Polisi öldürür, yedirmez kimseye.. Doğru yedirmiyor, kendi yer ancak.. 
Bunlar iyi ötekiler hep kötü.. Dayımın bir lafı vardı laz şivesi ile; " eyle iyisin ki sen, ooooooooo, sığamaysın kapılardan" derdi.. Dayım diyesi, bunlar eyle iyiki!! Ooooooo!! Sığamaylar hiç bir yere!! 
Vicdan duyguları yok olmuş bunların.. Vicdanı olmayan her şeyi yapar.. Ama herşeyi..  

Daha neler neler var yazacak aslında.. Özel hayata müdahaleyi ben bunda gördüm.. Kaç çocuk doğuracaz ondan sorulur. Kürtaj ondan sorulur. Çocuklarımız kaç yaş yaşında okula gidecek, ondan sorulur.. Saat kaça kadar nerde nasıl rakı mı, ayran mı içilecek ondan sorulur.. Tuvalete giderken izin almalıydım diye düşünüyor insan bazen;)
Ülkenin kabusu Fredi.. 

Milano'da cektim bu fotografi. Konuya uygun olsun dedim:))
Bu anit sanki bir devlet dairesinin önünde duran bir "ucube" idi..
Adliye binasi olabilir...

10 Aralık 2013 Salı

Vegan yaşam..


Bir ay önceydi.. Oğullarımdan biri okul için küçük bir tez, bir sunum hazırlayacaktı.. Konuyu kendisinin seçme hakkı vardı.. Birgün geldi, konuyu seçtim dedi.. Neymiş, dedim.. "Vegan life" dedi.. 3 hafta vegan yaşayacakmış, bedenindeki değişikliği takip edip, neler hissettiğini yazıp sunacakmış.. Oldu, dedim seçe seçe bunu mu seçtin? Hayır, bu olmaz başka bir konu bul diye itiraz ettim. Henüz 18 yaşına girmene 1,5 ay var, beslenmemden hala ben sorumluyum, kabul etmiyorum diye karşı çıktım.. Yaşayarak öğrenmek istiyorum, dedi. Ne yani dedim, bir katili yazmaya kalksan nasıl olduğunu anlamak için katil mi olacaktın diye saçma sapan bir şeyler geveledim.. Dedi, anne neden karşı çıkıyorsun, sen vegan yaşamayacaksın, ben yaşayacağım, sadece 3 hafta, ayrıca bu sağlıklıda bir şey, bedeni arındırma adına diyerek gerekçelerini sundu bana.. Sonra düşündüm, neden karşı çıkıyorum ki? Asıl nedenim farklıydı.. Evin diğer bireyleri eti çok sever.. Buda benim yemek konusunda zorlanacağım anlamına geliyordu.. Denize ayrı, bize ayrı yemekler yapacaktım.. Benim karşı çıktığım şey işin bu tarafıydı.. Baktım kararlı bu konuda, sonra destekledim.. Tamam dedim.. Ve başladı vegan yaşamaya bir Pazartesi günü. Ee sabah okula gitmeden kahvaltıda ne yapacağımı şaştım.. Hiç bir hayvansal gıda alamaz.. Süt yok, yumurta yok, peynir yok, ( zaten peyniri oldu bitti yemezler) nutella yok, bal yok. Salam, jambon zaten yok.. Kornflaks sütsüz nasıl olacak? Haydeee!! Daha ilk gün başladı benim zorluğum. Baktım Elisabeth bir ara bana elma reçeli vermişti.. Onu açtım. Nasıl güzel bir şeymiş.. Bunu çok sevdi. Hemen Elisabeth'e teşekkürlerini yazarken, hayatında yediği en güzel reçel, sabah kalkmak artık güzel bir nedeninin olduğunu yazmayı ihmal etmedi.. Elisabeth çok mutlu oldu buna.. Bir Perşembe buluşmamızda  4 kavanoz daha yaptık birlikte elma reçeli.. Öğlen artık dişarda ne bulduysa onu yedi.. Akşam yine ben alış veriş yaparken her aldığım ürünün katkı maddelerini okuyarak geçirdim marketlerde.. Sebze çorbaları, mercimek, fasulye, sebze köfteleri, pilav, yumurtasız makarnalar ay ne çektim.. Çocuğum olmasa çekilecek dert değildi, gerçekten.. Sonra alıştım.. Fındık, ceviz, badem, meyva salatası, salata, tofu denilen fıstık ezmesi vs. Derken sonlara doğru alışmıştım artık bende.. Geçen hafta cuma bitti.. Derin bir ohhh çektim:) 

Eee ne öğrendik biz şimdi bundan.. O üç hafta içinde bedenindeki değişiklikleri not almış.. Bende gözlemliyordum.. Yüzünün renginin solduğunu gördüm mesela..  Haftasonu sordum, sonuç nedir? Ne hissediyorsun? Bedeninde ne gibi değişiklikler var?

Dedi, biz bunu iki arkadaş birlikte yapmaya karar verdik, merak ediyordum ikimizin bedenindede aynı değişiklikler olacak mı? Ama o beni sattı, o yapmadı, "sen yapıyorsun ya, onu yazarız", demiş. Haklı olarak kandırıldığını düşünüyor.. Ama aslında öyle olmadığını anlattım ona.. Bak dedim, sen iradeli olduğunu öğrendin, karar verince yapabileceğini öğrendin, arkadaşını öğrendin, kendine saygıyı duymayıda öğreneceksin.. O seni değil, kendini kandırdı.. Evet dedi. Ama doğruluğunu daha sonra anlayacak..  Sen boşver onu, bu vegan yaşam nasıl bir şey, ne gibi değişiklik oldu, sen ondan bahset dedim.. 
"Ilk hafta zorlanmadım. Normaldi herşey, ikinci hafta öğlen ne yiyeceğimi bilemedim, çok fazla seçenek yok, üçüncü hafta baya zorlandım, hele o arkadaşın karşımda stek yemesi moralimi bozmuştu, bunun dışında, ikinci haftadan sonra sabah kalkarken başım dönmeye başladı, nabzım 50 lere düştü, 3 kilo verdim, ama bedenimde bir hafiflik hissediyorum" dedi.. Et yemeyi özledin mi dedim? Evet, dedi. Bir daha yaparmısın diye sordum.. Belki ilerde, yaşım 40 ı geçerse yapabilirim, ama şimdi değil, dedi.. 

Önceleri karşı gelmeme rağmen, bir şeye karar verip yapması ve tecrübelenmesi hoşuma gitti.. 

Ha, Haftasonu ziyafet vardı evde. Midesi bozuldu.. Bunuda dipnot olarak düşeyim:)

1 Aralık 2013 Pazar

Zeytin'in hikayesi..

Zeytin..
2006 yılıydı.. Herzamanki gibi bir yılbaşı Almanya'ya gitmiştim.. Kardeşleri ziyaret.. Sonra dönüş yolunda Frankfurt'ta çocukluğumda çok büyük emeği olan teyzemin olduğunu öğrendim.. Uğramamak olurmu? Güzeldi.. Teyzem çok sevinmişti.. Sonra bir hayvan dostu yakını geldi.. Minik bir kedi yavrusu ile.. Simsiyah.. Nasıl tatlı. Sokakta bulmuş.. Kendisinin kedileri olduğunu, ve birde köpeğinin olduğunu söyledi. Bu kediyi ise bir barınağa vereceğini. Kedileri çok severim.. Hiç kedim olmamıştı. Üstelik çocuklarda çok istediler.. Tamam dedim.. Biz bunu götürelim Isviçreye.. Kolay değil tabi, kedinin aşı defteri yok, hayvanda olsa kimliği yok. O zaman kaçak getirecem. Yok başka çaresi.. Zaten Avrupa gümrük kapılarında şüpheli görünmüyorsan durdurulmuyorsun.. Buna dayanarak bir kediyi sınırdan kaçak geçirmeyi denedim.. Bir karton kutuya delikler açarak mama ve su koyarak yolculuk yaptık.. Sanırım uyku ilacıda vermiştik.. Mışıl mışıl uyusun diye. Sorunsuz geçtik sınırı.. Evimize geldik.. Adını Zeytin koyduk.. Önce korkak ve ürkek koltuk arkalarına falan saklandı.. Sonra ara ara çıktı.. Zamanla büyümeye başladı.. Erkek olduğunu anladığımda evde acayip bir koku oluşmuştu.. Apartman dışındaki dişi kedilerin balkondan içeri girdiğini gördüm ben.. Baktım olacak gibi değil, aşılarını yaptırdığım veterinere bu sefer kısırlaştırmaya götürdüm. Canım, iki gün kuyruğu pısık dolaştı. Çok acı çekmiş olmalı.. Sonra böyle apartman dairelerine kapatılan kedilere üzüldüm.. Kedi hem evde, hem bahçede özgürce dolaşabilmeli. Ben öyle düşünüyorum.. Birde cinsini hiç öğrenemedim ama vahşi, kendi başına buyruk, asil bir kediydi bu Zeytin. Böyle bildiğimiz mırıl mırıl başını ayaklarımıza sürtünen cinsten değil.. Onun istediği gibi olacaktı herşey.. Bir koltuk takımının başını yemişti, tırnakları ile tırmaklayarak..Hem çok tatlı, hem çok vahşiydi.. O yıllarda ben bel fıtığından ameliyat oldum.. Ameliyat kolaydı da, sonrasında 6 hafta hiç bir iş yapmadan sert ve düz yerde yatarak geçireceğim nekahat döneminde erkek kardeşim geldi.. Kendisi çocuklarla ve hayvanlarla başka bir iletişimi vardır.. Buraya geldiğinde Zeytinle ikisinde başka türlü bir sevgi vardı.. Bizi iplemeyen Zeytin, onu gayet iyi dinliyordu.. Ikiside birbirini çok seviyordu.. Kardeşim buradan giderken Zeytini ona verdim.. Uzun bir tren yolculuğu ile yeniden Almanya'ya gitti Zeytin. 
Ikisi de birbirine nasıl benziyor? Yaşam biçimi olarak, özgür takılmayı seviyorlar.. Hırçın gibi ama sevgi dolu. Güzel ama, düşündüren.. Asil ama masum.. Şu anda ben sizden ayrı, siz birbirinizden ayrı.. Herkes ayrı ayrı.. Hepimizin hissettiği derin bir özlem..
Kavuşmak var ama sonuçta.. Ya oda olmasaydı??

Sunlarin sevgisine bakin..