Sayfalar

19 Ocak 2020 Pazar

Göz Testi

İşte Ocak ay’ının sonlarına yaklaştık bile. Yeni yıla bir kızak kazası ile girmiştim, mevsimsel hastalıkla devam ediyorum. Sanıyorum evren bütün olumsuzlukları birden verip sonunu mükemmel yapacak. En azından ona yoruyorum:) 
Yüzümdeki çizik ve yaralar tahminimden çok daha çabuk iyileşti. 1 hafta içinde izlerden eser kalmadı. Sadece sağ şakağımdaki yara kabuklaştı ve kabuk kendiliğinden düştü yine bir hafta içinde, fakat yeni deri biraz pembemsi hala, o iz kalır mı ona endişeleniyorum. Dün eczaneye gidip gösterdim, hücreleri yenileyen bi krem verdi, bakalım nasıl olacak? 

Grip değilim hayır, sadece aksırıp tıksırma, gidik bir ses ve horhor burun var. Ninemin yöntemini uyguladım dün gece. İman tahtama, yani göğsüme ve sırtıma viks sürüp, üzerine iğne ile delik deşik ettiğim gazete parçasını hem sırtıma hem göğsüme koydum. Sıkıca giyindim. Öncesinde bol bol limon, zencefil, bal, karışımlı içecekler içip yattım. Sabah dipcik gibi kalktım. 

Yılbaşı öncesi salonun orta yeri resim atölyesi gibiydi. Misafir geleceği için kaldırmıştım. Yeniden bi mini atölyeye dönüştü salon. Evde kimseyi rahatsız etmediği için toplamıyorum. Her şey hazır olunca hemen gidip bi iki fırça darbesi pratik oluyor. İlhamın ne zaman geleceği belli olmuyor zira:) her zaman hazır olmak iyidir. 
Yine bi akşam geldi ilham, taktım önlüğümü, geçirdim eldivenlerimi, döktüm tuvalın üstüne boyaları. Bilinçaltım yangın renklerini seçmişti her nedense. Siyah, kırmızı, sarı ve turuncu. 

Ortaya çıkan şu:


Avustralya’daki söndürülemeyen orman yangınları işlemiş meğer bilinçaltıma. Bilinçaltıda tuvale. O akşam bi şeye benzetemedim. Fakat ertesi gün baktıkça farklı şeyler görüyordum resimde. Mesela yanan ağaçların ardında Aborijinlerin silüetini görüyordum. Dedim delirdim herhalde. Acaba benim gördüğümü başkalarıda görüyor mu diye, fotoğraflayıp instagrama ve Facebooka ekledim. Yapılacak olumlu veya olumsuz yorumlar benim için çok önemliydi. Evet, yalnız değilmişim bariz görüyorum evet diyenler oldu. Siz blogdaşlarımdan esirgemeyim dedim, sizde görün. Aborijinlerin silüetini göremiyorsanız bi göz doktoruna uğrayın😀 Ha bu arada sizinde olumlu veya olumsuz yorumlarınıza açığım. 

Böyle işte... görüşmek üzere...

7 Ocak 2020 Salı

Merhaba 2020

Gerçi ilk günlerin ama, hiç hoş gelmedin 2020. Sanki apar topar geldin. 2019 dan bi bok anlamadım. 2018’inde bi hayrını görmemiştim. Zaten her şey 2017 ininin ortalarında başlamıştı. Geldik 2020 ye hala düşe kalka yol alıyoruz işte. 

Hep başkalarında veya başka şeylerde arıyoruz suçu biliyorum. Dönüpte kendimize veya olaylara bi baksak! Yıllara yüklemek daha kolayımıza geliyor. Veya astrolojiye. Retroya metroya falan. Aslında yaşamın tamda içindeyiz işte. Hayatın böyle bişey olduğunu kabullenmek gerek belki. Öğreneceğiz yaşaya yaşaya. Yada ipe ipe mi deniyordu ne deniyordu?? Bildiğim bi şey var ama yazmayım şimdi.. 

Son iki yıldır daha sık blog yazmasamda, okuyorum takip ettiğim her blog arkadaşımı. Bunu bilin. Herkeste yeni yılın ilk yazıları genelde geçen yılın muhasebesi gibi şeyler oluyor. Herkes kendi konusunda, kaç kitap okuduğunu, kaç film, tiyatro izlediğini, nereleri gezdiğini falan yazıyor. Güzel şeyler tabi. Bende öyle değil, ben yazacak kadar yüzlerce kitap okumadım, izlediğim filmleri saymadım, gezdiğim yerlerde sınırlı ve İG de belli zaten. 

Ben ne mi yaptım! Bedenime yatırım yaptım ben. Bol bol yürüdüm. 1,5 yıldır yürüyorum. Günde 10 bin adım, ve daha fazlası. Bugüne kadar 9’425’704 adım atmışım. Km olarak 6’975. Yani Bern’den taaaaa Kars’a yayan gidip birde geri dönmüşüm. Bunu 20 dakikalık egzersizlerle destekleyince bu yürüyüşlerle, gözle görülür şekilde bi değişiklik oldu bedenimde. İyi hissediyorum kendimi. Vücut kitle endeksimle, kilomla falan iyiyim. Ha birde sağlıklı beslenme var. Öyle kolay olmuyor yani. Bu kadar sağlığa dikkat ederken sigarayı hala kullanmak?? Oluyor öyle paradokslar insan hayatında. Çokta şeyetmemek lazım:)

Onun dışında resim yapmaya başladım son bir yıldır. Sadece bi merak, nasılsa yapamam, sıkılır bırakırım dedim. Onuda yürüyüşlerim gibi sürekli hale getirdim. Ve hatta sevdim. Bu yetenek mi, severek bi şeyi yapmak mı henüz bilmiyorum ama, yaptıklarım seviliyor ve beğeniliyor. Sergi açmak gibi düşüncelerimiz bile var arkadaşımla. 
Gözle görünen, elle tutulan bi bunlar var yani hayatımda. 

Girizgahta neden hoş gelmedin 2020 dedim? Çünkü hemen 2 Ocakta Avrupa’nın en uzun kızak parkuru olan Grindelwald’da, kızak kayarken kafamın üstüne çakıldım. Yüzüm gözüm kan içinde kaldı. Beyaz karlar burnumdan akan kan ile ala bulandı. “Gınalı kar, gınalı gar, sende büyük bir ahım var“ türküsünü çığırdık gardaşımla yaralı yaralı:)
O anda bi şey hissetmedim, çok güldük. Kardeşim sen yüzünü gördün mü, iyi misin desede iyiyim iyiyim dedim. Eve gelip aynaya bakınca kendimi tanıyamadım. Gözlüğüm yamulmuş, sağ şakağım yaralanmış, sağ dudağımın üstünde sıyrıklar, dudağım silikonlu gibi. Eczaneden gerekli merhemleri, ve dezenfekte sıvılarını aldım. Bu gün beşinci gün, ve çok çabuk iyileşiyor. Bunada şükür. Çok daha kötü sonuçlanabilirdi. Sonuçta kendi dikkatsizliğimiz, yılların bi suçu yok. Olaylar o yılda olduğu için, zaman olarak o yıla yüklüyoruz. Hepsi bu. Bunu demek istedim. 
Yoksa umutluyum yine her zamanki gibi yeni yıldan. “Gün doğmadan neler doğar” diye boşuna dememişler. 
Dünyanın iyiye gitmediğini bile bile söylüyorum bunu. Avustralya aylardır yanıyor. Bir kıta yok oluyor diye görseller, yazılar, haberler çıkıyor karşıma. Savaşlar bir taraftan. Göçmenlerin sularda boğulmaları. Yoksulluktan intihar edenler. Kadın cinayetleri. Güya haber izlemiyorum. Gözlerimi kapatınca bi halt olmuyor aslında. Ama gözümü açıncada olmuyor, en kötüsü bu. Bunca olumsuz haberleri bi şekilde alıyoruz beynimize, buna rağmen mutlu olur mu insan? Olmaz. O yüzden, 2020-21-22.... 32-42-52  hiç iyi olmayacak gibi geliyor. Sadece kişisel küçük mutluluklar ve umutlar bağlayacak bizi hayata. Sonrada ölüp gidicez işte. Hepsi bu...