Sayfalar

21 Aralık 2014 Pazar

Tamtakır kurabiyelerden daha yumuşak bir yaşın olsun, güzel kardeşim..

Bugünde bir pazar.. Noel kurabiyeleri yaptım ilk kez.. Hiç güzel olmadı.. Kupkuru, tamtakır bir şey oldu.. Aldım o kupkuru, tamtakır kurabiyelerden bir tane, birde kahve, çıktım balkona.. Volkan Konağın bir şarkı sözü aklıma geldi. "Habu yediğim ekmek, kaderimden katı" mıydı neydi. Öyle bir şey işte:)) sonra daldım 21 Aralıklara.. 

21 Aralik, günlerden Serdar..
Yine böyle bir pazar günüydü.. Üstelik ayın 21 i, ve aylardan Aralık'tı.. Bugünkü gibi güneşli değildi hava.. Kar yağalı bir kaç gün olmuştu, kirli kar erimek üzereydi.. Gri bir hava vardı. Annemin üzerindede kırmızı fitilli kadifeden askılı bir hamile elbisesi, kışlık.. Birde yazlık elbisesi vardı mor küçük çiçekli, incecik ifil ifil.. Annem doğumdan sonra bana verecekti o elbiseyi, bende altında bot giyip hippi gibi dolaşacaktım.. 

Dördüncü çocuğu olacağı için daha büyük bir eve taşınalı iki hafta ya olmuştu, ya olmamıştı.. Annem akşama sabaha doğurabilirdi. Köşeli koltuk, ikinci elden bir yemek masası vardı. Kırmızı deri miydi, yeşil deri miydi pek hatırlamıyorum.. Hiç sevmiyordum o köşeyi.. Belki o yüzden unuttum.. İşte o masada o günde kahvaltı etmiştik.. Sıradan bir kahvaltı.. Akşam saatlerinde apar topar hastaneye gitti annem..

Hastane evimizin penceresinden görülecek uzaklıktaydı. 4. çocuğunuda diğerleri gibi 3-4 saatte doğurmuştu.. Ama biz nedense gitmemiştik. Gece bi ara kalkıp pencereden hastaneye baktım.. Her zaman ki ışıkları yanıyordu..Sonra annemlerin yatak odasının kapısını araladım, baktım baba yatıyor.. Kapyı aralayınca bana doğru baktı, demekki yenice gelmiş ve henüz uyumamış.. "Kardeşim doğdu mu" dedim.. Evet, dedi.. Kız mı, erkek mi, dedim.. Erkek, erkek dedi.. Kapyı kapattım, yatmaya gittim. Ertesi gün hep birlikte ziyarete gittik.. Annemin güğsünde bir big baby.. 4,3 kilo doğmuş. Doktoru rapora "big baby" diye not etmiş.. Nasıl güzel bir çocuk.. Anne çok mutlu.. 5 yaşında bir kızı daha vardı annemin, eteğinden ayrılmayan. O gün o küçük kızının başını okşarken, yeni doğan bebeğini emziriyordu. 14 ve 15 yaşında olan ben ve abim yatağın alt tarafında onları izliyor, yatağın ayak ucunda yazan isme bakıyorduk. Anne ve çocuğun ismi vardı.. Sabiha+Serdar.. Serdar koymuşlardı adını. 

21 Aralık'ta doğmuştu Serdar. 22 Aralık'ta biz ziyaretine gitmiştik.. Annem gayet sağlıklı bir şekilde, bize dedi ki, yarın ameliyat olucam. Niye, ne ameliyatı diye soramadık.. Lal olduk sanki.. O gün onu son kez göreceğimiz aklımızın ucundan bile geçmiyordu.. Neyse o konuya girmeyceğim... Bu gün 21 Aralık. Ve yine bir pazar.. Üzerinden onlarca yıl, yüzlerce ay, binlerce pazar geçti.. Ama bazı günler unutulmuyor, hele o gün hiç unutulmuyor. Annemin bütün elbiselerini dağıtmıştık, ama o mor elbiseyi ben yıllarca giydim.. Söküldü, yırtıldı, ama ben diktim yine giydim. Olsa hala giyerim.. 

Evet bugün 21 Aralık.. Kardeşimin doğum günü.. Annemin son eseri.. 
Ona ne yapsam hep eksik gibi. Uzaktan sadece sevdiğimi söylemekten başka bir şey gelmiyor.. 
Geçen yıl "imza ben" kitabinda ona bir mektup yazmıştım. Oğullarımada yazmak istiyordum.. Kime yazsam diğerine haksızlık olur diye düşündüm.. O zaman bende hem Serdar'a hem oğullarıma yazdım. Elbette edebiyat tarihinde çokta önemi yok.. Ama bizim edebiyatımızda yeri büyük.. Serdar çok mutlu oldu mesela.. Amaçta buydu.. 
Kardesime yazdigim mektup.. "Imza Ben"
Ondan önceki bir senede herkesten Serdar'a mesajlar topladım.. Herkes kısa kısa yazdı, ve bende buradan yayınlamıştım.. Onada çok mutlu olmuştu mesela. 

Habu yaptığım kurabiyelerden daha yumuşak ve çok daha güzel yaşların olsun, güzel kardeşim.. 

evet, utanmadan bu fotoyuda ekleyim.. Kitir kurabiyeler:))