Sayfalar

cekilis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cekilis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2016 Pazartesi

Bir Pazar Gününün Anatomisi..

Sonbahar hala devam ediyor. Bir ara çok soğuktu, ayakta kalmaya çalışan ağaçlar suyu dallarına, yapraklarına değilde, kışı atlatabilmek için köklerinde saklayınca sararıp, soldular ve döküldüler, kalanlar dökülmeye devam ediyorlar. Ağaçlar yaşayabilmeleri için vazgeçiliyorlar yapraklarından. Doğa güzel ama acımasız. Onlar en azından doğal davranıyorlar.. Her bahar yeniden canlanıyorlar. İnsanlarda öyle mi, birileri daha iyi yaşasın diye ölüyor diğerleri. Üstelik baharda gelmiyor.. Neden yazılarım hep bu yöne kayıyor benim? 

Neyse, ben bir pazar günümü yazmaya oturdum. Sabah uyandık. Sabah dediğim 10-11 arası:) Pazar'ları böyle. Ben uykuyu severim. Ev ahaliside bana uydu artık. Gençler'de artık çocuk değil ya, ve hatta haftasonları sabaha karşı eve geldiklerinden pazar uykuları konusunda uyumluyuz. Pazar kahvaltılarımız haftada bir kez yaptığımız bir şey olduğundan biraz özenli olur. Kahvaltı, hazırlanışı, yiyişi, kaldırılışı 1,5 -2 saat sürer. Sonra kahvesini alan balkona. 

Sonra ben giderim elimde bir tas kahve ile balkona. Sadece kahve değil, telefon, kitap diğer elimde olur. Önce telefonda, Facebook, instagram, Twitter bir göz atar, ha birde kelimelik oyununda sıra bendeyse ona bakar, sonra biraz kitap okuma. Bu her Pazar hemen hemen aynı. Hava masmaviydi. Güneş sırtımdan ısırtıyordu. Hemen yakınımda olan ormanda yürüsem mi, yürümesem mi? Kendimi yürümek için ikna çabaları. Bu konuda çok tembelim. Sonuçta sadece yürüyeceksin, taş taşımayacaksın, sağlıklısın, yürüyebiliyorsun, cezaevinde falanda değilsin, eee o zaman niye yürümüyorsun değil mi? Salaklık herhalde, başka bir açıklaması yok. 

Salak mısın kızım sen, çık diyerek tepkiledim arkamdan. Sonra bi şekilde çıktım evden. Çıkış o çıkış. Bu sefer fotoğraf çekmekten yürüyemiyorum. Üstelik fotoğraf makinamıda almadım. Telefonla hep çektiklerim. Ormanda kendimi kaybettim. Sonbaharın 51 tonu.. O bir ton vardı ki elli tonu ellibir yapan. Bir su birikintisine düşen gökyüzü ve ağaçlar. Diğerinden farklı olan bir yaprak. Güneş görmeyen bir yerde kırağı düşmüş yapraklar. Ağaçlara sarılmam, koklamam, öpmem.. Hayranım, seviyorum ağaçları. 

Mutlu bi şekilde döndüm eve. Sonunun güzel olacağını bile bile ormanda yürüyüşe çıkmaya kendini itekleyen insana salak denir. 

Pazar klasiği ütü yaptım. Ama öncesinde hamur yoğurdum pizza yapmak için. Laf aramızda fena pizza yaparım. Hemde çok fena. Ütümü yaptım, 39 çift siyah çorapları diğer eşi ile kavuşturdum. Kavuşamayanları topladığım torbaya attım. Bir ara kavuşmaları ümidiyle. 

Pastirmali yumurtali Pizza
Ton balikli ve Reyhanli
Pazar akşam olmaya başladı. Evlerin pencerelerinden sarı sarı Işıklar birer birer yanarken, bende fırın tepsisini alıp, herkese özel pizzaları birer birer yapmaya başladım. Şöyle mesela.. 



Ton balikli, soganli
yilbasi cekilisi hazirligi
Sonra bu gece saat 22 de yılbaşı çekilişi yaptık. Hemde whatsapptan😀 şöyle bir şey, her yilbaşı olduğu gibi bu yılda Almanya'da kardeşlerle olunacak. Birbirimize hediye almak için çekiliş. Yani herkes seçtiği kişiye alacak hediyeyi. O çekiliş olayını yaptım bu gece. Ben yaptığım için en son benim çekmem gerekiyor tabi. Çünkü numaraların arkasına isimleri ben yazdım. Onlar sadece numara çekeceklerdi. İşte herkes bir numara söyledi. Bende numaraların arkasındaki ismi özelden çekene gönderdim. Yani herkes çektiği kişiyi biliyor. Kendisini kim çekmiş bilmiyor. Böyle küçük heyecanlar yaratıyoruz işte mutlu olma adına. 

Ve gece hala bitmedi. Saatler geriye alınınca geceler çok uzun oluyor. Severim geceleri. Benim blogspotun saatleri hangi ülkeye göre ayarlı bilmiyorum ama, ne zaman bir şey paylaşsam uygunsuz bir zaman saatinde  çıkıyor. Yorumlar keza öyle. O yüzden zamana takılı kalmayın. 

Böyle işte, bir pazar daha böyle bitti.. Çabuk geçiyor zaman. Çok çabuk. Sene bitiyor heeeeey.. 

farkli olmak güzeldir