Sayfalar

10 Temmuz 2018 Salı

Pelinpembesi ile Yanginli bir Bern..

Hafiften dumanlar arkamizdan
yükseliyor.
Şöyle başladı.. “Merhaba seryal hanım,  temmuz başı Bern ilk önce olmak üzere İsviçreye geleceğiz kısmetse.sizden yardımınızı isteyecegim.  Kasabalar arası tren saatleri ve fiyatlarını gösteren bir site var mı,  turistler için 8 günlük kartlar var onları mı alsak diye.  Bize yol gösterirseniz çok sevinirim.”
Her şey bi dokunmaya bakıyor aslında. Birbirimizi uzaktan uzağa takip ettiğimiz bir blog ve instagram arkadaşlığı. 
Böyle bi mesaj gelince hemen atladım üstüne. Çünkü benim burada türkçe konuşabildiğim hiç arkadaşım yok. Çok garip değil mi? Ama öyle. Anadilimde konuşabildiğim arkadaşlarım ve yakınlarım hep uzaklarda. Evde günlük konuştuğum kadar ve birde bu bloğa yazarak anadilim olan türkçeyi diri tutuyorum belkide. 
İşte böyle bi mesaj gelince çok seviniyorum. Bunu daha önce Macerakitabim Özlem’le yaşamıştık. Cenevreye bir konsere gelmişlerdi, konser iptal olunca onları Berne davet etmiştim. “Lizbon’a Gece Treni” adlı kitabı okumuştu ve çok beğenmişti. Hikaye Bern’de başlıyordu. Kirchenfeld köprüsünde.. “Kirchenfeld köprüsüne doğru bi şarap içer miyiz?” Demiştim galiba. O yazının linkini eklerim. Hatta Özlem’in Bern gezi linkinide. 

Bu sefer gelen Pelinpembesi blogger sahibesi Buket, eşi ve kızı. 1 haftalık tatillerini İsviçre’nin Berneroberland bölgesine ayırmışlar. İnterlaken ve çevresi. Dağlar, göller.. Gezmişler oraları bi güzel. Hatta benim burnumun dibinde olupta gitmediğim yerlere bile gitmişler. Son günlerinide Bern’e ayırmışlar. Şehirlere daha az zaman, doğaya daha fazla ayırarak. Gayet mantıklı. Bern’e bir gün yeterli. Bazı şehirler vardır, yaşamak boğar ama gezmesi güzeldir. Birde bazı şehirler vardır gezmesi değil ama yaşamı güzeldir. Bern öyle bir kent işte. Sakindir, huzurludur, tarihidir. Ben çok seviyorum burada yaşamayı. Aslinda gezmeside güzeldir.

Neyse, biz bugün saat 15.30 da ünlü saat kulesinin önünde sözleştik. 10 dakika öncesinden geldim. Saat kulesinin altında Bern simgelerinin magnetleri satılıyor. Orada Bern Saatkulesinin bir magnetini görünce ben, küçük bir anı olsun diye Buket’e hediye alıp sırt çantama attım. Sonra bi yerde merdivenlere oturarak onları beklemeye başladım. Acaba diyorum, biz nasıl tanıyacağız ki birbirimizi? Birbirimizin resmini bile görmemişiz? Ben onları nedense 4 kişi hayal ediyorum. Diyorum ki kendi kendime anne-baba ve iki ergen birlikteyse ve Türkçe konuşuyorlarsa direk dal. Çünkü o saatte orada ya Japon’lar olur. Yada başka bir turist topluluğu. Rehbersiz gezenler daha bi kenarda olur. Uzaktan gördüm ben bunları. Ama kafamdaki aileye uymuyor. Onlar 4 kişiydi ya bana göre? Bunlar üç kişi. Biraz yanlarına yaklaştım. Baktım Türkçe konuşuyorlar. Sonra baya bi yaklaştım. Buket’in gözlerine bakarak “merhaba” dedim. Onlarda beklediği için zaten bu buluşmayı direk gülümseyerek merhaba diye cevap verdiler. O kadar kolay oldu ki tanışmamız. Dedim, ben sizi dört kişi biliyordum. Ebeveyn ve iki çocuk! Yok dediler, bir kızımız var. 

Kızları Pelin Einstein müzesine gitmek istiyordu. Fakat heryerde olduğu gibi Bern’de de müzeler pazartesi kapalıydı. Sonra şehir merkezindeki Einstein’ın yaşadığı evi gezmekle yetindi. Bu arada Bern’de belli başlı gezilmesi, görülmesi ne kadar yer varsa gezmişlerdi. O zaman Rosengarten’e gidelim Bern’e tepeden bakalım, dedim. Hava mis gibi güzel yine. Öğleden sonra güneş tam karşıda olunca Rosengarten’dan Bern, fotoğraflar gözle göründüğü gibi çıkmıyor. Neyse güneşin biraz daha kaymasını beklerken biz bir şeyler içtik, sohbet ettik, eğitim sistemini karşılaştırdık, Doların vs Euro nun yükselişinden, biraz politikaya girip çıktık, birazda  blogger dedikodusu derken zaman geçiverdi. Akşam güneşi nispeten fotoğraflara etki yapmayınca Bern’i arkamıza alarak fotoğraf çekmeye başladık. Fakat oda ne? Arkamızda bir evin çatısından dumanlar yükseliyor. Yangın mı var acaba diye beklerken bir anda alevler ve kara dumanlar yükselmeye başladı. Yanan yer, Bern’in göbeği, unesco dünya mirası korumasında olan yer. İtfaiye geldi 15 dakikaya ve bir saatte söndürdüler. Sonra arkadaşlarımı otellerine bıraktım ve eve geldim. Evde henüz kimse yoktu. Balkona geçtim, çantamdaki sigaramı ararken o saat kulesi magnetini gördüm. O hengamede vermeyi unutmuşum. Belki yarın otellerine gidip ulaştırırım. Bilemiyorum. 

Yanginli bir Bern kalacak
hatiralarinda.
Sonra instgrama ekleyince yangın fotosunu, yakınlarım içerden yazmaya başladı. Bugün mü bu, çok üzüldüm diyenler. Kızkardeşime bi foto gönderdim Buketle ikimizin. Dedi ki; “Dünya yansa içinde yorganım yok der gibi çek kanka😂”  gibi olmus. Dedim bu daha ne ki, hemen arkamızda çimenlerin üzerinde 30 kişilik bi yoga grubu vardı, hiç istiflerini bile bozmadılar, hatta farkında bile olamadılar yangının. Hakkaten ateş düştüğü yeri yakıyormuş, dedim. 

Biraz önce yangın haberlerine baktım. Can kaybı yok, iki kişi hafif yaralı hastaneden taburcu olmuşlar bile. Yangın nedeni henüz belli değil. 

Böyle bi gündü bugünde. Bilmiyorum Buket Bern hakkında ne düşünüyor? Nasıl geçti tatilleri? Sanırım döndüğünde detaylı yazacaktır. Bana dedi ki, son zamanlarda yazmıyorsun. Daha sık yaz. Burada gezdiğin dağı taşı taş. Tamam dedim bu akşam yazarım. 

Ben kendi adıma çok mutlu oldum bu aileyi tanımaktan. 

Gene gelin, gene buyrun. 


Yanan Bern Görüntüsü


Ilgilenenler icin Bern yazilarimizin linkleri:

Macera Kitabim, Özlemin kaleminden Bern

Macera Kitabimla Bern bulusmamiz..