Sayfalar

9 Şubat 2013 Cumartesi

Çocukluğuma ait hikayeler..

A aaaaa, cocukluğumdan kalma bir hikaye daha.. Nasıl olduda yazmadım hala? Bu akşam aklıma geldi bak.. Durup dururken gelmedi.. Haberlerde genelde kış aylarındaki bu soba zehirlenmelerini gördüğümde hep hatırlarım gerçi. Ama ben bu yazımla yaşadığım iki öyküyü birlikte yazacağım..
Tahmini 6-7 yaşlarındayız. Abim ve ben.. Anne baba Almanya'da, biz anane ve babaanne yanındayız. Kışın anannede Hendekte okula, tatillerde babaannede Mudurnuda. Yine bir tatile gelmişiz.. Köyde, Irmak denen bir yer vardı.. Bu akan bir dere yada ırmak değil.. Bir çamaşırhane diyebiliriz.. Köyde iki tane vardı.. Çamaşır yıkamak üzere yapılmiş bir oda gibi bir şey.. Içinde sürekli akan bir su, önünde bir oluk, ve bir ocakbaşı.. Karakazan denilen koca bir kazan, o ocağa yerleştirilir, içine oluktan su soldurulur, altına çam yada meşe kütükleriyle ateş yakılır, koca kazandaki su ateşte kaynardı. O ırmağa girildiğinde çam ağaçları, kil ve deterjan kokusu buruna, oluğa akan suyun sesi kulağa hitap ederdi.. Kil'i bilirmisiniz? Yöremizin dağlarından toplamaya gitmekte ayrı bir güzellikti.. Çamaşır kili başkadır, baş kili başka. Suya bırakınca çıtır çıtır çözülür, deterjanla karıştırılır, çamaşırlar bir güzel temizlenirdi.. Birde baş kili vardı, günümüzün değme şampuan ve yumuşatıcılarına taş çıkartan cinsten:) oda aynı işlemle erir, ama bu daha çamur gibi olurdu.. Almanyadan gelen şampuanlardan sonra o çamur gibi kili başımıza bı güzel sıvardık.. Şimşir tarakla taraya taraya saçımızı durulardık.. ipek gibi yumusacık olurdu saçlarımız.. Mis gibi toprak kokardık..

Neyse konumuzdan uzaklaşmadan,
Sabahtan akşama kadar çamaşır yıkanırdı.. O çamaşırlar, büyüklüğüne ve rengine göre üst üste dizilir tek tek çitilenir, ayak topukları ile belli bir tempoda çiğnenirdi.. O tempo hala kulaklarımda.. Birde topaç diye tahtadan bir şey vardı.. Çamaşırlar onunla dövülürdü.. Beyazlar kazanda kaynatılırdı.. Biz cocuklarada küçük şeyler verilirdi.. Sende bunları yıka.. Küçük el bezileri, veya çamaşırların en alt tarafında bulunan teharat bezleri:) eskiden tuvalet kağıdı yoktu, teharet bezleri vardı.. Misafirinki ayrı, günlük kullanılanlar ayrı asılırdı. Ninem renklere göre ayırırdı, bu senin, bu onun diyerek. Yani hepimizinki ayrıydı, ama şimdi düşünüyorumda pekte hijyenik gelmiyor.. Hatta bazı evlerde bir tane olurdu.. Yani gelen geçen hep aynı bezi kullanıyordu.. Asla kullanmazdım. Ve ninemin bir huyu vardı gittiği yere kendi teharet bezini götürür, bizede yedek alırdı.. Çok titiz bir kadındı.. Neyse işte bize o ırmakta o bezleri yıkattırırlardı.. Tabi ninemin içine sinmez, bi el üstünden geçerdi.. Birde söylene söylene, yaptığınız iş kendini göstersin, yaptığınız banaysa öğrendiğiniz kendinize diyerek.. Üstünkörü yapılan hiç bir işi sevmezdi.. Mükemmel olmalıydı her şey..

Neyse benim asıl anlatmak istediğim konuya geleyim.. Yine bir gün çamaşıra girildi.. Perdeler, yorgan çarşafları söküldü, evde ne var ne yok yıkanacak o gün.. Ev bi kel kaldı.. Önce biz cocuklarıda yıkadılar, pakladılar evde güzel güzel oturun dediler.. Havada bozuk gibi hatırlıyorum.. Yoksa mutlaka dışarda olurduk.. Ama evdeyiz. Evimizde radyodan başka bir şey yok.. Elektriğin bile olmadığı dönemler yani.. Evde canımız sıkıldı abimle.. Birazda üşüdükmü ne? Sobayı yakmaya karar verdik.. Şöyle üç ayaklı odun sobası var evin orta yerinde.. Odunları koyarsın önüne bir kaç tane kozalak (mozak derler Mudurnuda) veya gaz yağı dökersin, kibritle tutuşturursun, hemen yanar o soba ve hemen evi ısıtır.. Bu kadar basit yani.. Biz, gaz yağı kullanarak yakmayı düşünüyoruz.. O gaz yağı şişeleri hep musluğun altındaki dolapta olurdu.. Ama o gün yok.. Aramadık yer bırakmadık. Ara ara bulamadık.. O zaman ben sivri zekamla dedimki, gazla yanan suylada yanar.. Sobanın üzerinde duran ve soba borusunu kucaklayan bir kap vardır. Yedek denirdi ona.. Üzerindede maşrapası.. Güğüm değil ama.. Şöyle kapağı açılır, içinden sıcak suyu alır, istediğin gibi kullanırsın.. Yemeklerde, bulaşıklarda falan.. İnternetten araştırdım yok öyle bir şey.. Ne resmi, nede kaydı var.. İlginç.
İşte o yedeğin maşrapası ile suyu alıp alıp sobanın içine boca ettik.. Kibriti çakarız çakarız yanmaz.. Önünde birde maşa olurdu, ninem onunla karıştırırdı, bizde yapalım dedik.. Sobanın içindeki küller oldu çamur gibi.. Sonra bu çamuru temizleyelim derken ev battı.. Bu yetmezmiş gibi, madem bu sobada yanmadı, üst kattaki sobalarada aynı işlemi yaptık.. Belki onlar yanar diye:) Yok inat etti o sobalar, su ile yanmadılar:)) ama her yer battı.
Zaman sonra ninem ırmaktan bir geldiki, oooooo!!! Gözlerine inanamıyor.. Bizi süpürgenin topacıyla bir dövdü, bir dövdü.. Duvara yaslanmışız, bize vurdukça, geri kaçıyoruz ama duvardan geçemiyoruz.. Ahh ninem, bilseydin eğer biz o gaz yağı şişelerini bulsaydık, evin küllerini bulacaktın.. İyiki bulamadık, ahşap ev yanıp, bitip, kül olacaktı.. Yıllar sonra bu konu açıldığında için yanardı, bilirim. "Vurmadım be, korkuttum"diyerek içini rahatlatırdın.. Bal gibide dövdün işte.. Rahat ol, ninem.. Biz gerçekten haketmiştik..

Birde bu ırmakların artık yok olmaya yüz tuttuğu zamanlarda, herkes evine kurdu öyle bir düzeneği.. Şeherliler gibi herkesin evinde bir banyosu var güya.. Ama baca ve pencere yok.. hangi akla hizmetse.. Arkadaşım Gülay'lardayım.. Evlerinde böyle banyoda kömürle su ısıtıp, birlikte banyo yapacağız.. Kapıyı arkadan kilitledik.. İçerde türkü çağırarak yıkanıyoruz.. Benim başım dönmeye başladı, bir ağırlaştım.. Ben çıkıyorum dedim.. Kalktım, kalkmamla birlikte olduğum yere yığıldım.. Gerisini hatırlamıyorum.. Bayılmışım.. Gülay benden daha gürbüz, hemen etkilenmedi Allah'tan.. Beni öyle görünce öldü sanmiş, ve korkuyla bağırmaya başlamış.. Babaannesi, Ayşe nine duymuş.. Koşup gelmiş, ama Gülayda ağırlaşmış, yerinden kalkamıyor.. Yani kapıyı açamıyor.. O giremiyor, biz çıkamıyoruz.. Ben o ara öbür tarafa doğru yolculuğa hazırlandığım için bu olanlardan haberim olmuyor.. Yarı ölüyüm yani.. Kapıyı tekme vurarak açmışlar.. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama bulanık bulanık görmeye, ve uğul uğul duymaya başladığımda bir battaniyeye sarılı şekilde bir odada yatağın üzerindeydim.. Başımda bir sürü insan, beni tokatlayan, yüzümü gözümü kolonyaya boğan, sarımsaklı, tuzlu ayran içirmeye çalışan, dizlerine vura vura ağlaşan, titreşen, insanlar.. Uyanır gibi olduğumda o insanların sevincini unutamıyorum.. Gülay ile aynı anda bayılsaydık, büyük ihtimal şimdi yaşamıyor olacaktım.. Beni sevenlerden, sevdiklerimden mahrum kalacaktım.. Bu yazıları yazamayacaktım.. Bunları ben 35 yıl önce yaşadım.. Hala bu nedenle ölen insanlar var.. Yazık çok yazık..


9 yorum:

  1. Ne güzel anlatıyorsunuz...İnsan bir kere anlatmaya başlayınca, sanki anlatacakları çoğalıp sıraya giriyorlar. Bakalım peşinden ne gelecek.
    Sevgiyle kalın:) Merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) yazıyı birde okur gözüyle okudumda hakkaten güzel olmuş:) ben geçmişi yazmayı seviyorum. Coşuyorum, taşıyorum.. Gelecek, daha var yazılmayanlar..
      Ha, okuyunca anladımki çamaşır dövülem şey topaç değil tokaç olacaktı..
      Teşekkür ederim yorumun için:)

      Sil
  2. abla o kadar güzel yazıyorsun ki yazdıklarınla yaşıyorve seninle büyüyoruz.kalemine ve yüregine saglık

    YanıtlaSil
  3. Çocukluğum.. Ona dair kokular,ırmağın kokusu,kil kokusu.. Kazanda kaynayan suyun soğukla buluşup buharın sıcaklığı.. Ateşin çıkardığı sesler eşliğinde ninemin sıcak suyu soğuk su ile ılıştırması, tepemden sıcak suyun dökülmesi ile vucudumda hissettiğim sıcaklığı hissettim bu hikayede... Ninemin beni yuması sanki bir daha hiç yunmayacakmışım gibi derimi yüzercesine keselemesini an be an hatırlıyorum hissi verdi bu hikaye... Evet,herşey tazelendi,bir an çocukluğuma döndüm. Yazarın ellerine sağlık,bir çok şeyi birlikte yaşamamıza rağmen olaylara dokunuşu,ele alışı farklı! Kız çocuğu erkek çocuğu ayrımına varabiliyorsun,anlatım şeklinden rollerin biçildiği bir dünyanın şekillendiği ayrımına varabiliyor insan. Her yönüyle mükemmel anlatılmış! Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  4. Yürekten hissettiğin nasılda belli:) güzel yorum..

    YanıtlaSil
  5. aynen böyle ıdı..

    YanıtlaSil
  6. Ekli foto çocukluk fotonuz mu?Yazdıklarınız hakikaten çok iyi. Okudukça okuyası geliyor insanın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Foto temsili. Çocukluğuma çok benzediği için seçtim. Teşekkür ederim. O zaman yazmaya devam edeyim ben:)

      Sil