Sayfalar

rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Mudurnuca Rüya Gördüm..

Sanki yarın Venedik'e gidecek olan biz değiliz. Diğerlerini bilmem ama, en azından ben öyleyim. Küçük bir çanta hazırladım, fotoğraf makinamda hazır, birazda yolluk hazırladım, yolluk dediysem dolmalar, sarmalar, börekler yapmadım. Peynir, kraker, küçük boy şarap falan. Trenle gidiyoruz çünkü. Perşembe kadınları olarak biz buradan, İstanbul şubesinden Ayça ve Cansu, birde Almanya'dan Serdar gelecek. Almanya şubesinden Serpili temsilen:) 

Bir yıldır planladığımız bu geziyi 6 ay önce rezervasyonunu yaptık. Önceden rezervasyon yapmanın avantajı çok büyük. Çünkü o zaman mecburen gidiyorsun. Öyle oldu benimkisi. Bundan sonra hep böyle yapacağım. 

Bir kaç gündür güzel rüyalar görüyorum. Güzel dediğim şu, unutmuyorum, net görüyorum herşeyi. Rüya yorumlarına takılmam. Çünkü benim rüyalarımın yorumu yok. Daha doğrusu bana işlemiyor o yorumlar. Öyle bir kabiliyetimde yok. 

Eğlenceliydi benim rüyam. O yüzden yazmak istiyorum. Ha birde abim bugün bana whatsapp tan şöyle bir soru sordu; bizim oralarda (Mudurnuda) ahır kokusuna ne denirdi? Benim mudurnucama güvenir:) 
Şöyle bir düşündüm, "sanra" denirdi, dedim. Ama n ile g yi birleştirip söyleyeceksin, yani genizden gelen ng. Sangra. Yazıldığı gibi okunmayan. İlginç, dedi abim, 
hiç bir çağrışım yapmıyor bende, sanki ilk kez duyar gibiyim, diye ekledi. Ninem ineklerin yanından dönünce "üstüm başım sangra koktu" derdi dedim. 
Sonra eşi Nuray yazdı, Google Mudurnuca yazınca seni adres gösteriyor dedi:) 
Dün akşam gördüğüm rüyamı hatırladım hemen. Bizim köyde geçiyordu konu yine. Mudurnuca atasözleri, değimler havada uçuşuyordu. Unutmadan yazayım istedim. 

Zehraabayı biliyorsunuz. Mudurnunulu bir kadın. (ninem olur)İ şte yine böyle bir bahar zamanıymış, çimenler taze yeşil renginde, papatyaların ucu morumsu, açtı açacak. Birlikte Akınbeline (bir tarla adı) yürüyoruz. Yaylaların eriyen karı derelerden gürül gürül akıyor. Dere sesinden bazen duyamıyorum söylediklerini. O kadar çağlıyor yani derenin akar suyu. Kulaklarımı iyice Zehraabaya kabarttım. Anlattıklarını atasözleri ile süsleyince dinlemeye doyum olmuyordu. Ve yine sinirliydi. 

"Elinden iş gemez, götünden çiş gemez" insen bu gada beceriksiz olu mu gızım gı? dedi. Kimden söz ettiğini soramadan, kendisi hemen söyleyiverdi. "Bizim, hıra gelin", dedi. "Elinden bi iş gemediği gibi dilide kürek gibi.  Önüme halı yazıp duru, arkamdandan guyumu gazıp duru.. Ben gömeyo muyun? Görüp durun. Emme ses etmeyon. Eh, unlada bi gün gayınna olacak. Ömrüm yetede görürsem ne ala. İki gızı, iki oğlu va. Sandığını açanda olur, ağzına sıçanda.. Benim gızım omadığı üçün, sandığımı açan olmadı. Bi günden bi güne, seninde bi derdin var mı,  seninde bi şeye ihtiyacın var mı deye soran omaz. Evde gara erik buruşu gibi sorudur, gezmeye gelince gabak çiçeği gibi açılır, sekiz günde dokuz kapıyı dolanır. Emme her şeyin farkındayın ben "çoban güttüğü goyunun huyunu bilirmiş" derlerdi atalamız, ben böne güdülmeyi hakediyorsam, banada müstehak. Maymın deye gettik başımıza, sırıtmadan gidibatı. Bi işe yara yara sandık, nerasın? Emne biz bunu hep yapıyoz, al biride bizim erduvan," dedi. Ağzımıza sıçıp duru. Yine her zamanki gibi sonunu Erduvana bağladı ya. Hiç ses etmedim. Güya bir bahar sabahı yürüyorduk. 

Yüzüme bir el çarpınca uyandım. Tekrar uyusamda rüyanın devamını göremedim. 
Kimbilir daha neler anlatacaktı? Belki yine görürüm.. Görürsem yine yazarım. 

İşte böyle, Venedik anılarımla tekrar dönerim elbet..

15 Aralık 2016 Perşembe

Ürya.. Rüya Yani..

Foto alinti
Merhaba Sevgili Günlüğüm.“Nasılsın Fatma Nine?” deme. Çünkü benim durumlar hep aynı. Memleketin anayasası denişir, kurumların T.C ile başlayan levhaları denişir, bir zamanlar can ciğer guzu sarması olanların söylemleri  denişir,  benim durumum  asla denişmez. Sanki yer çekimi kanunu.
Dün gece bir ürya gördüm; ne saçmalığı anlatılacak gibi, ne korkunçluğu. O kadar etkisinde kaldım ki, sabahtan beri tirildeyip duruyom. Şimdi ben üryam da hasdalanıyom. Ama öyle gelip geçici bi hasdalık değil. Yani öteki dünyaya gidip gidip geri geliyom.  Öldüm, ölecem; o gadar hasdayım. Zaten hemen bilincimi gaybeletmişim. Derin uykuya dalmışım, dokdurla buna “ koma” diyorlarmış. Komada ne gadar galdım bilmiyom tabi. Bi uyandım, herkes başımda. Ama insanların hepsi denişik. Büyük torunla güçcük toruna benzeyen iki oğlan çocuğu var ama, bunlar büyük benim torunlardan. Oğlanlarım da bi denişik. Birinin  saçları aycık ağarmış, öteki şişmanlamış. Allah Allah, n’oldu bunlara diyom.

Meğer sevgili günlüğüm, ben beş yıl komada galmışım. Çocuklar bu arada aycık büyümüşler, oğlanlarım da yaşlanmışla. Hepsi boynuma sarıldıla, komadan çıkdım deye, mayişlerine 35 zam gelmiş gibi sevindile. “ Çocuklar ablama telefon edin de, iyileştiğimi haber verin.” diyom. Olmazmış. Telefonlara kısıtlama gelmiş. Öyle ölüm, sel, deprem olmadıktan sonra kimse kimseye telefon edemezmiş. İyi o zaman dedim, torunların biri evine gider, ablama haber verir. O da olmazmış. Hava gararmışmış. Gece sokağa çıkmak yasakmış. Hele hele saçak altına falan basarsa insan, çarpılırmış Allah gorusun. Bak şu başımıza gelene.

Ufak toruna döndüm, gene internette oyun oynayıp oynamadığını sordum. Boynunu büktü. Meğer internet  yasaklanmış. Demek ki internet kafeye gidiyo diye düşündüm. Dururlar mı, oraları da kapatmışla. Neden kapattılar diye sordum; iktidarın aleyhinde tivıt atmasınla diyeymiş.
Bi de hararetim var ki sevgili günlüğüm, sorma gitsin.” Bi meyve suyu verin de içim,” dedim. Artık meyve suyu satılmıyormuş. Fabrikalarda meyve suları bismillahsız gutulanıyomuş. Haram gıdaymış. Onun uçun meyve suyu üretmi yasaklanmış. Meyve suyunu kendimiz  sıkacakmışız. Fatihayla sıkmak şartıyla tabi. Su bari içeyim diyecem, gorkumdan diyemiyom. Yaradana sığınıp, “Bi bardak su bari verin.” diyom. “Olur ama, önce abdest alman ilâzım.” diyorla. Allah’ın verdiği su, öyle ha deyince içilmezmiş.
Bi gız torunum vardı gelinlik yaşta; o hiç görünmüyo. Çağırın şı gızı diyom, olmaz diyorla. Bulunduğumuz odada amcaları var diye, namahrem diye gelemezmiş. Kız – erkek bir arada olur muymuş. Ayol siz ne zaman böyle örümcek kafalı oldunuz diyom, cevap vermiyorla. Bi de bana sus diye işaret ediyorla. Meğer her evde dinleme cihazı varmış sevgili günlüğüm. Eğer  hükümet aleyhine gülden ağır iki lâf edersen, garagolda  alıyormuşsun soluğu. Ay ben ne diye komadan çıktım, niye ölmedim diye başladım dövünmeye.

Televizyonu açdıla, “Uluşa Sesleniş” programında başbakan konuşuyo. Konuş bakalım konuş, konuş bakalım konuş. Bitip tükenecek gibi değil. “Gapatın şunu, başga yeri açın.” diyom. Acı acı  gülüyorla. Yetmiş beş ganalın hepsi ortak yayın yapıyomuş. Ve bu program, izleyemeyenler için  tekrar tekrar verilirmiş. “Ne bu rezalet!” diye söylenince; “Gızma bubanne.” diyo torun. “ Arada bir hava durumuyla, zikir programı da veriyorla.”

Karnım acıktı, bir şeyler yemek istiyom. Gelin; “ Sizin için dua salatası yaptık, Medine böreği yaptık, elhamdülillah yemeği yaptık.” diyo. Onlar da ne diyom;  Kuranda adı geçmeyen yemek ismi mi olurmuş. Aksi takdirde, yerken Allah çarparmış. İşte tam burada cinler tepeme çıkdı sevgili günlüğüm. “ Ayakkabı kutusunda para saklamak, evinde birkaç tane para sayma makinesi bulundurmak, ihalelere fesat garıştırmak, yargıya müdahale etmek, birinci derece sit alanına villa yapmak, sahte  delillerle milleti içeri tıkmak Kuran’da var mıymış ha, var mıymış ?” diye bağırırken bi uyandıysam sevgili günlüğüm, ıccacık yatağımdayım. Meğer ürya görmüşüm.
Üryamı gonşuya anlatı vedim. Sen ürya değil, memleketimizin birgaç yıl sonraki halini görmüşsün dedi. Hadi hoşcagal sevgili günlüüüğüm.

Bu yazı Hemşehirlim, Mudurnulu yani, çok sevip ve saydığım ablam, Kamuran Esen'in yazısıdır. Mudurnu Sivesi ile yazilmistir.

13 Mart 2016 Pazar

Baharda Gördüğüm Rüya..

Zehraaba ve ben..
Yüzünü bahara çevirmiş bir ay'dayız, fakat bahar bu ay'a pek yüz vermiyor. Bence eli kulağında, geldi gelecek. Bahar aylarını çok sevdiğimden özledim doğrusu. Bizim oraların baharıda ne güzel olur. Buralarınkide güzel tabi. Aratmıyor oraları. Sadece çok daha bakımlı ve düzenli burada. Bazen herşeye müdahale etmek özünü azaltıyor. 

Ben tabiki yine başka bir şey anlatacaktım. Bunları düşündüğümden midir nedir,  bilmem ama dün gece "Zehraaba'yı gördüm rüyamda. (Zehraaba Mudıurnulu bir kadın)Yine böyle bahar zamanıymış, çimenler taze yeşil renginde, papatyaların ucu morumsu, açtı açacak. Birlikte Akınbeline (bir tarla adı) yürüyoruz. Yaylaların eriyen karı derelerden gür akıyor. Dere sesinden bazen duyamıyorum söylediklerini. O kadar çağlıyor yani derenin akar suyu. Kulaklarımı iyice Zehraabaya kabarttım. Anlattıklarını atasözleri ile süsleyince dinlemeye doyum olmuyordu. Yine sinirlenmiş bir şeylere belliki. 

"Elinden iş gemez, götünden çiş gemez" insen bu gada beceriksiz olu mu gızım gı? dedi. Kimden söz ettiğini soramadan, kendisi hemen söyleyiverdi. "Bizim, hıra gelin", dedi. "Elinden bi iş gemediği gibi dilide kürek gibi.  Önüme halı yazıp duru, arkamdandan guyumu gazıp duru.. Ben gömeyo muyun? Görüp durun. Emme ses etmeyon. Eh, unlada bi gün gaynana olacak. Ömrüm yetede görürsem ne ala. İki gızı, iki oğlu va. Sandığını açanda olur, ağzına sıçanda.. Benim gızım omadığı üçün, sandığımı açanda yok. Bi günden bi güne, seninde bi derdin var mı,  seninde bi şeye ihtiyacın var mı deye soran omaz. Evde gara erik buruşu gibi sorudur, gezmeye gelince gabak çiçeği gibi açılır, sekiz günde dokuz kapıyı dolanır. Emme her şeyin farkındayın ben "çoban güttüğü goyunun huyunu bilirmiş" derlerdi atalamız, ben böne güdülmeyi hakediyorsam, banada müstehak. Maymın deye gettik başımıza, sırıtmadan gidibatı. Bi işe yara yara sandık, nerasın? Emne biz bunu hep yapıyoz, al biride bizim erduvan," dedi. Ağzımıza sıçıp duru. Yine her zamanki gibi sonunu Erduvana bağladı ya. Hiç ses etmedim. Güya bir bahar sabahı yürüyorduk. 

Yüzüme bir el çarpınca uyandım. Tekrar uyusamda rüyanın devamını göremedim. 
Kimbilir daha neler anlatacaktı? Belki yine görürüm.. Görürsem yine yazarım.