14 Şubat, dünya öykü günüymüş.. Geçen yıldan beri birde "one billion rising" hareketi başladı. Kadına karşı şiddete hayır diyerek bugün saat 12 de bütün dünya ülkeleri ile eş zamanlı Bern'de kadınlar dans etti. Katılım azdı.. 25-30 kadın.. Birde yerimiz dardı.. Bu konuyla ilgili yazıyı geçen yıl bugün şöyle yazmışım.. okumak isterseniz buraya TIK
Bugün ise "dünya öykü günü" için kendime bir öykü yazmak istedim.
Bugün ise "dünya öykü günü" için kendime bir öykü yazmak istedim.
"Masadaki sigara"
Her pazar kardeşi ile Folklor ekibinde oynayan kız yine folklörden sonra binanın merdivenlerinden aşağıya inerken, yukarıya çıkan o genci görmüştü.. Göz göze geldiler sadece.. Ilk defa görmüşlerdi birbirlerini.. Ertesi hafta daha bir severek gitti genç kız yine kardeşi ile.. O'da oradaydı. Bir süre o kültür merkezine görevli olarak gelmişti..
O genç kız artık her pazar o kültürel faaliyetlere daha büyük bir heyecanla gidiyordu.. O pazar hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı. Masada duran onun sigarasını ve çakmağını tanıdı. Fakat kendisi yoktu.. Yine görevli olarak başka bir yere gittiğini öğrendi genç kız. Hemen o sigara paketini ve çakmağını çantasına attı.. Ondan kalan bir şeye sadece kendisi sahip olabilirdi.. Öyle düşündü genç kız.. Ve eğer gittiyse mutlaka bir nedeni vardır, dedi, kendi kendine.. O gün birlikte oturduğu arkadaşları ile sigaraları bitince, kiz çantasındaki ondan kalan sigara paketini çıkardı. İçinde tek bir sigara kalana kadar diğer arkadaşları ile paylaştı.. O tek sigarayı paketi ile birlikte sakladı.. Onunla tekrar buluşursa o tek sigarayı onunla birlikte içip kaldığı yerden devam edeceklerdi. O sigaraya köprü görevini yükledi genç kız.. Ama O'na inanmıştı.. Bir gün tekrar karşısına çıkacaktı..
Aradan 8 ay geçti.. Kızın çalıştığı ofiste telefonu çaldı.. "Merhaba" diyen sesi hemen tanıdı, nabzı yükseldi, kalp atışlarını duyuyordu, yüzü pembeleşmişti.. Karşısında duran iş arkadaşı hemen anlamıştı.. Ama kız içinde gizli gizli yaşadığı bu duyguyu pat diye anlatamıyordu.. Çok heyecanlanmıştı.. Biliyordu, bir gün arayacağını biliyordu.. Güven, sevgiyi besleyen en büyük duygu olduğunu bir kez daha anladı.. Artık ondan haber almıştı ya, uzakta olsada, iyi olması genç kızı mutlu etmeye yetiyordu..
Günün birinde, onun yaşadığı şehirde bir kültürel etkinlik vardı. Genç kızın katıldığı koro ve folklor ekibininde orada bir gösterisi olacaktı.. Kız heyecanı yenemiyordu.. Uzun bir yolculuğun ardından o alana geldiklerinde kız ilk o'nu gördü.. O,da genç kızı.. Etrafa aldırmadan sıkı sıkı kucaklaştılar.. Sanki bir daha hiç ayrılmayalım, der gibi..
O gece yine gösteriden sonra yine o uzun yolu nasıl gitti o genc kız hatırlamıyordu.. Aradan bir ay geçmiştiki, o sevdiği adam karşısında duruyordu, "seni istiyorum" dedi.
O günden sonra hiç ayrılmadılar.. O pakette kalan son sigarayı hala birlikte içmekteler. Ikide oğulları oldu.. 20 yıllık bir hikaye hala devam etmekte..
Onlar etmiş muradına, biz çıkalım kerevetine..
Ayca'nin gönderdigi Romy Schneider'in bu kartpostalini o yüzden cok severim.. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder