Sayfalar

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Dertleşme saati...

Canım Blog..

Bir Challenge bitince kaldık mı dımdızlak? Yazmayınca ara açılıyor. Hani bakımsız bahçeyi yabancı otlar, açılmayan kapıyı örümcek ağları sarar ya, öyle olmasın istiyorum.

Genelde bu saatlerde "Canım Günaydın" diye başlayan uzunca, ama bazen kısada olsa günlük yazıştığım arkadaşıma mail yazıyor olurdum. Yarın cumartesi. Garip bir şekilde sadece iş günlerinde yazışırız. Sanki sadece iş yerinde okuyor gibi. Yoo, aslında özel mail adresine yazıyorum, istediği zaman okuyabilir ve yazabilir, ama biz böyle alıştık, böyle devam ediyor..

Şubat ayından beri bir İstanbul planım var. Gezme amaçlı değil, diş sağlığım ile alakalı. İmplant yapılması gerekiyor. Buralarda diş sağlığı, sağlık sigortasına girmiyor. Özel sigorta yapılmalı yada masrafları özel ödemeli. Ödenecek gibi olsa, tamam! ama buralarda diş bakımı yapan klinikler o kadar pahalı ki, ya çok sağlam servet,  ya lotto'dan para çıkması, yada kredi çekmen gerekiyor.

Burada yaşayanlar ne yapıyor diyorsunuz? Sistem şöyle, ilkokuldan başlayan mecburi diş kontrolü var her yıl yapılan. Zaten yıllık bakımı çocukluktan beri varsa dişlerde sağlıklı oluyor. Bizim çocukluğumuzda diş fırçalama olayı yoktu, ninem misvak kullanırdı, banada onu öğretmişti. Bir odun parçası ile diş fırçalama yöntemi.. Ne hikmetse değil köydeki bütün yaşlıların, orta yaştaki insanların bile dökülmüş dişleri vardı. Buralarda bakıyorum, yaşlı insanlar hala kendi dişleri ile yaşıyorlar.
İşte benim çocukluğum diş fırçası ve macununun olduğu dönemde geçsede, eğitim, bilinç ve örnek olan biri olmadığı için, sonuç belli. Sonradan öğrendim ben diş sağlığını, önemini. Almanya'da farklı, orada sağlık sigortasına giriyor bakım. O zamanlarda başladım aslında. Buraya geldikten sonrada her yıl  bakımını hep Türkiye'de yaptırdım.
Bir gün Antalya'da Konyaaltı plajında salatanın içinden çıkan bir taş kaplama bir dişimi kırdı.. Sadece salatanın ücretini almamakla kaytardılar. Bende oralı olmadım. Zaman'la sallanmaya başladı diş. Ön dişlerimden biri üstelik. Burada doktora gittim. Zaten doktorun eline düşüverdi dişim. Sonra protez bir diş taktı. Üç ay içinde implant takılacak. Fiyatını söyledi. 5 bin frank bir diş. Ben düşünmek istedim. Çünkü Avrupa yayınlarında sürekli diş klinikleri reklamları dönüyor. Türkiye'liler öğrenmiş Avrupa'da diş sağlığının yüklü bir maliyet olduğunu, hatta reklamları bile, "İsviçre kalitesi ile Türkiye fiyatları" diye dönüyor. Deniz'e düşen yılana sarılıyor.. En son İstanbul'da Dentistanbul kliniğine gitmiştim. Hakkaten güzel, temiz, hijyenik bir klinik. Kontrol yapıldı, dişler temizlendi, implant için iki ay sonra gelin dedi. Fiyat belirlendi. 3000 tl dediler. Burayla kıyaslandığımda evet, daha ucuz. Ucuz kelimesi bana basit gelir hep. Uygun ve hesaplı demek, sanırım daha doğru olur..
Konu konuyu açmadan, dağıtmayayım. İşte bu iki ay oldu artı onbir ay.. İyi dayandı hakkaten, ee, İsviçre kalitesi:)) İsviçre kalitesininde bir sonu var.. Sona geldiğini hissetiyorum artık. Hem kendisi hem komşu dişi sallanıyor. Üstelik sıcağa, soğuğa hassas.. Ara ara ağrıyor. Allahtan kısa sürüyor. Yoksa o ağrı'yla yaşanmaz. Benim şimdiki korkum, bunca beklemek lehime işledi. O kadar uzun bir süre ki, bu sürede içinde doğada bir çok şey oldu.. Yaz geçti, Yapraklar döküldü, kış geçti, yeniden canlandı doğa. Ölenler oldu.. Doğan'lar oldu. Doğacaklar var. Yaşayan herşey değişirken benim dişetim aynı mı kaldı? Elbette kalmadı. Ben böyle beklerken daha büyük hasara yol açtığını düşünüyorum.. Bunu bile isteye yapmadım elbette, yok şunu organize et, yok bunu bekle.. Bunları beklerken, sağlık bir dönem geliyor, ve diyor ki; artık yeter, madem sen sen organize edemiyorsun, o zaman ben müdahale edeceğim. İşte öyle bir dönemdeyim. İnsan plan yaparken, Tanrı gülermiş ya, o misal oldu benim ki. Güzel planlarım vardı. Buradaki işleri ayarlayıp şöyle 1-2 ay Türkiye'de kalmayı planlıyordum. Hem dişim için, hem annem için.. Eşimin annesi bakıma muhtaç. Bu ilkbahar aylarında gitmeyi çok istiyordum, çünkü toprağın en verimli halini bir şeyler ekerek yaşamakta istiyordum. Hatta pazardan civciv alıp beslemek istiyordum. Şöyle renkli olanlarından.. Biride horoz olsun istiyordum. Kırmızı ibiği, siyah tüyleri, kırmızı kanatları ve kuyruğu olsun istiyordum. Sabahları ötsün istiyordum.. Çocukluğumdan kalma bu bildiklerimin, bilemediğim yerlerde anneme danışıp, onuda hayata katmak istiyordum. Bu birazda benim gelecekte yaşamak istediğim yaşama staj gibi bir şey olacaktı. Yani hem bana hem anneme iyi gelecekti. 

Ama yaşadığımız hayat çemberi izin vermedi bir türlü. İçine sarmış sarmalamış dönüyor etrafımızda hulahop gibi. Bizde onu düşürmemek için sallıyoruz bedenimizi.. Düşüyor yeniden çıkıyor, düşüyor hop yeniden çıkıyor, bakalım bu sefer nasıl çıkaracağız onu belimize, ve yeniden o ahenki yakalayacağız? 

Hayatı normalde hiç takmam.. O beni taksın modundayım.. Ne olursa olsun, benden daha önemli değildir. Olmuyor işte her zaman.. Evet, ben önemliyim.. Önemliyim de; Beni önemli kılan diğer yaşam koşullarını nereye koyacağımı bilmiyorum.. Abimin doğum günü bugün. Yarın büyük bir kutlama yapacaklar.. "İsviçre geliyor değil mi" diye mesaj gönderdi. Biz ki, sırf böyle şeyler için buluşan kişileriz. "Hayat "artık" hep bize güzel" der gibi yaşadık.. Burada den den işaretiyle iç içe geçen "artık" kelimesi şurdan gelir; yani sanki hayata olan borcumuzun fazlasını ödemişizde, bize geri ödüyor gibi düşünerek yaşadık hep. Ama, gel gör ki ben/ biz gidemiyoruz.. 650 km yol. Bizim gençlerin sınav haftasıymış.. Eşimin işi başını aşmış. Ben yalnız gitmek istemem.. Dedim ya, hayat bir çemberin içine almış bizi.. Çıkamıyoruz dışına.. 
Bunada, olsun be diyorum, her zaman yaptığım gibi. Hayat bana varana kadar öyle çok kişiye borçlu ki. Ben kimim ki; diyerek çekiliyorum köşeme. İzliyorum, olup bitenleri. 

Dünyaya bakmaya çalışıyorum.. Küçülüyor o zaman dertlerim.. Minicik kalıyor. Gözümü Türkiye'ye çevirdiğimde hepten şaşırıyorum. 

İpte bir cambaz ha oynuyor de oynuyor. Herkes gözünü dikmiş onu izliyor. Sevsede izliyor, sevmesede.. 

2 yorum:

  1. Hayat işte her zaman planlar tutmuyor ki yahu 🙄 Ama özledim şu kalan kısa sürenim geçmesi ve buluşmak dileğiyle.. 🙏🏻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zaman her sekilde gecer.. görece bazen cok uzun bazen cok kisa gecer.. ama güzel seyleri beklemek sanildigi kadar uzun degildir..

      Sil