Sayfalar

29 Ocak 2017 Pazar

On yıl sonraki hayatım.. challenge #13

10 yıl sonra nerede ve nasıl yaşamak istiyorsun, diye soruyor challenge bugün.

Hep aynıdır benim gelecekle hayalim, isteğim. Hiç değişmedi.. Şayet önümüzdeki referandumun bi hayırı olmazsa, işte o zaman değişebilir belki gelecekle ilgili planlarım, hayallerim isteklerim. O yüzden geleceğinizi/geleceğimizi söndürmeyelim, vatandaşlık hakkımız olan sesimizi  oylarımızla haykıralım. Boykot etme gibi lüksümüz yok bu sefer.  Bu parti seçimi değil biliyorsunuz. Ve belkide bu halka sunulan son referandum ve bizim son seçimimiz.
Günlük yaşamınıza müdahele edilerek hayattan bezdirirdik ama gelecekle ilgili umutlarım ve hayallerim hala var benim.

Şöyle mesela bir 10 yıl sonraki yaşamak istediğim yer ve şekil.

Batı Karadenizliyim ben. Ülkenin her bölgesini severim. Ege'ye gelin gittim. Oraları çok sevdim. Ege'yi sevmeyen var mıdır? İşte ilerki yaşamımda, 10 veya 15 yıl sonra şöyle bir hayat sürmek istiyorum. 3-4 yıl önce "olur mu olur" diye bir yazı yazmıştım. Hiç değişmemiş o düşüncelerim. İşte o yazımdan alıntılarla yeniden..

Ege'nin bir yerleşim biriminde. Sesiz sakin bir yer. İzmir-Çanakkale arasında adı hiç duyulmamış bir köyde. Yaz mevsimi uzun.   Üzerimde ifil ifil bir elbise, başımda güneş geçmesin diye ninemden kalma iğne oyalı bir yazma.

Uzakta olsa ön tarafı deniz, arka tarafı dağlık, bahçe içinde bir dört duvar.. Bahçede, kiraz, erik, elma ve armut ağaçları var. Arka tarafta zeytin ağaçları.. Renkli tavuklar her gün yumurtluyor.. Onları yemliyorum her sabah ve akşam. Bazen torunlarım geliyor, sepetle yumurta toplamaya çıkıyoruz kahvaltı için.. Evimizde saat yok. Zamanı artık iplemiyorum. Çilli ve paçalı horozumuz belirliyor zamanı. Onun örtüşüyle uyanıyoruz..
Bahçe kapısı girişinde kırmızı yedi veren gülleri karşılıyor  gelenleri.. laleler, sümbüller, zambaklar ve diğer mevsim çiçekleri. Biri solunca diğeri açıyor. .. Üzüm bağımız aynı zamanda tente oluyor . Üzüm salkımları ağzımıza düşecek gibi sarkıyorlar sonbaharda. Üzerinde arılar uçuşuyor.. Torunlar korkuyor arılardan.. Onlara arıların ne güzel ve ne kadar yaralı canlılar olduğunu anlatıyorum.. İyiki varlar diyorum.. İkna oluyorlar ve korkmuyorlar ne arıdan nede başka hayvanlardan.. Kedimiz ve köpeğimiz arladaşlar zaten.. Evin ön tarafı renga renk çiçekler.. arka tarafta zeytinlerin berisindeki bahçeye domates, patates, biber, maydonoz, nane, soğan, sarımsak hatta barbunya ekiyorum.  Akşam üzeri suluyoruz onları yine torunlarla.. Hatta uçuk bir babanne olduğum için su hortumunu onların üzerinede tutuyorum.. Sonra onlarda beni ıslatıyor.. Hatta kiraz dalına kurduğumuz salıncağa önce ben biniyorum.. Tıpkı "Çınar ağacı"  filmindeki gibi. ben salıncağa biniyorum, onlar beni sallıyor.. Hadi ama babanne sıra bizde diyorlar.. 100 e kadar sayın  sonra sıra sizde diyorum. Ama biz 100 e kadar sayanıyoruzki  diyorlar. O zaman 200 e kadar sayın evladım diyorum:)) Muzur bir büyükanne oluyorum.

Sonra tavuklar ön bahçeye dalıyor. Kış kış onları kovalıyoruz günde üç kez. Bir şeylere sinirlenmek gerekiyor tabi.. Öyle herşey güllük gülistanlık değil.. Ama siyasi ve politıkacılara kızmıyoruz artık.. Gerçek bir demokrasi partisi iktidarda. Artık her kimse? Herkes memnun hayatından.. Eski siyasiler  akşamları sohbette gülme nedenimiz oluyor.. O neydi diyoruz, 2010 lu yıllarda, ayaklar baş oldu, başlar kıl oldu, kıllar adam oldu diyerek.. Biz sadece tavuklara sinir oluyoruz, yada bağrış çığrış saklanbaç oynayan torunlara az biraz susun artık diyoruz. Sonra iç çekerek şükrediyoruz halimize gülümseyerek...

Kışlık biber ve patlıcan kurutuyoruz. Erişte kesiyoruz..  Tarhana yapıyoruz. Turşuda kuruyoruz.. Acılı turşu hemde. Plastik şişede değil, eskiden olduğu gibi küplerde yapıyoruz turşuları.. Üzerinede bir demet maydonoz küflenmesin diye.. Kekikli zeytinler, sarımsaklı zeytinyağlı kurutulmış domatesler..
Mutfak penceresinin pervazındaki felseğen mis  gibi kokuyor pencereden dışarıya baktığımda ellerimle dokunduğumda.  Sürahide limonata, içinde nane yaprakları ve limon dilimleri.. Yoğurda bakıyorum tutmuşmu diye... O da ne? Kerpiç gibi.. Kaşık zor giriyor..

Tel dolaptaki  renk renk reçel kavanozlarına iyiki hayatımın tek rengi değilsiniz  diyerek Oskar Wilde'ye selam gönderiyorum..

TRT'den kazandığım nostaljk radyom gündüz Türk halk müziği, akşamları Türk sanat müziği çalıyor.. Yan komşumla didişiyoruz bizim tavuklar onun bahçesine dadandığı için.. sonra kahkaha ile gülüyoruz.. Akşamları mangal yapıyoruz, kavun, karpuz kesiyoruz, rakı, yada şarap içiyoruz.. Ellerimle ördüğüm dantel perdeler loş sarı ışık önünde çok güzel görünüyorlar.. Masada rüzgara korunaklı mumlar söndü sönecek. . Radyoda  "ömrümüzün son demi, sonbaharıdır artık, maziye bir bakıver, neler neler yaşadık"" şarkısını dinlerken rakı kadehlerini tokuşturuyoruz ve şarkıya eşlik ediyoruz... Herkes öyle mutlu ki...

İşte böyle 10 yıl sonra veya daha sonra kalıcı hayatımın hayallerini kuruyorum.. Bir şeyi önce çok istemek lazım.. İnanmak lazım.. belli mi olur.. olur mu olur!!! 

Ömür defterimde bu hayallerim yerini alır mı? Bilinmez? Sağlığım, ömrüm ve gidişat el verirse??? Belki!!! 

Sadece iki domates var diye sinirleniyorum mesela:))
Baskada hic derdim tasam yok:))

8 yorum:

  1. Ay ne güzel anlatmışsın, bana da bir sevinç bastı okurken. Ben de çantamı alıp bahçede çalışmaya gelirim mesela, bana erişte kesmeyi ve tarhana yapmayı öğretirsin.
    Bu fotoğrafını çok seviyorum <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla imkansız gibi görünmüyor.. Seninde bir yanın Egeli. Ve birlikte tarhana yaparken, "hatırlıyor musun, yıllar önce bunu blogta yazmıştık" diyoruz 😀 hayallerin sınırı yok tabi.

      Sil
  2. Ay, ay ,ay ne güzel hayaller:))))İnşallah aynen olur Berfin'ciğim, o şarkıyı da çok severim, bulaşık yıkarken, temizlik yaparken söylediğim şarkılardandır. :)))tüm hayallerin gerçek olsun. Amin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel hayal kurarım😀 Hepimizin hayalleri gerçek olsun. Amin 🙏

      Sil
  3. Ay nasıl güldüm okurken bir bilsen. En çok torunlara kendini sallattırmanı sevdim. :) Offf hayaller. Ne güzel şey hayal kurmak. Ben de yanına gelebilirim ama öyle erişte kesmek falan bana göre işler değil. Sen yapsan da ben de biraz otlansam senden olmaz mı? Turşu kurmana yardım ederim ama. O kolay iş. :)
    Ege güzel yer haklısın. Bir unut orası kaldı zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur olur.. ben sana tarhana, erişte falan veririm, sende Paris'ten şarap getirirsin 🍷🍷 içeriz güzelleşiriz😀

      Sil
  4. Kandırıkçı babaanne seni :))))
    Ben senin torunlarına 500 e kadar saymayı öğretiyim de gör gününü sen :))
    1-2-3-10-100-500 desinler olsun bitsin ahahahaaa :)))

    Sana komşu geleceğim inşallah...
    Gemiyle karşıya geçeceksin hemen...
    Bana organik yumurta getirmeyi unutma ama, çayın yanına organik kek yaparım yumurtalarınla :)))

    YanıtlaSil
  5. Ben muzur, sen benden muzur.. 500 e kadar ögretecegin sayilara cok sesli güldüm.. Yumurtalar sepette.:)

    YanıtlaSil