Sayfalar

12 Ekim 2014 Pazar

Macerakitabim Bern'deydi..

Bugün konuklarım vardı.. Taa uzaklardan.. Istanbuldan.. Blog dostluğu taşıdı bizi bu güne. Önce yazılarımızdan tanıdık birbirimizi. Daha sonra instagram ve facebook'ta buluştuk. Hatta mektup yazdık birbirimize.. Kim mi? Macerakirabım bloğunun yazarı Özlem'den bahsediyorum.. Gezgin ruhlu Özlem. Bilirsiniz her iki ayda bir başka bir Ülkededir.. Ne hatta, her iki haftada bir gittiğide olur.. Daha geçen hafta Bologna'da idi. Iki gün sonra Cenevre'ye Charles Aznavour konserine gelmişler. Madem İsviçreye gelmişler görüşmek istedim. Cenevre'ye gidip bir, iki saat görüşmektense, Bern'de bir gün geçirmeyi daha uygun gördüm. Hem farklı bir şehir daha görmüş olurlardı. Hatta gönül rahatlığı ile söyleyebilirimki, Isviçrenin en güzel şehri ve Kantonu, hatta başkenti olan Bern'i de görmüş olurlardı. Çoğu insan İsviçre'nin başkenti Zürih olarak bilir. 
İşte ben Özlem'e böyle bir teklifte bulundum, zaten onun gezgin ruhunu bildiğim için buna hayır demiyecekti. Ama ben yinede emin olmak adına onun bir zaafını kullanarak, asla hayır diyemeyeceği yerden girdim konuya.. Ona dedim ki; "Lizbon'a Gece Treni" kitabında adı geçen "Kirchenfeld köprüsüne" bakarak şarap içmeye ne dersin? Yalnız nerden vuracağını çok iyi biliyorsun, dedi. Bu sabah Cenevre'den Bern'e Trenle geldiler. Heyecanlıydım. Hava puslu, ve hafif yağmurluydu. Akşama dönecekleri için, Bern çevresindeki göller ve dağlar programını çıkardım programdan. 
Gurten tepesinden başladık gezmeye. Minik dağ treni ile çıktık. Bern'e kuşbakışı bakamadık. Çünkü şehrin üstü bulutla kaplıydı. Önce o tarihi restoranda kahvaltımızı yaptık. Kahvelerimizi içtik. Gurten çevresinde yürüyüş yaptık. Konuştuk, anlattık, dinledik, daha fazla anlamaya ve tanımaya çalıştık birbirimizi. 

Mavi-yeşil sandalye ve masaları olan bir yere oturduk. Piknik sepetimi açtım. Içinden, üzüm, ceviz, peynir, zeytin ve pembe şarabı çıkardım. Uzun uzun oturduk ve sohbet ettik. Insanı üşütmeyen harika bir sonbahar havası vardı. Bizim masayı gören güneş bile bulutlara meydan okuyup çıktı geldi.. Yine aynı Trenle şehre indik. Ayılar çukurundan başlayarak. UNESCO dünya mirası listesinde olan Bern Altstadtı gezdik. Zamanımız çok, acelemiz hiç yoktu. Münsterplattform, Münster kilisesi, Kirchenfeld köprüsü, Çeşmeleri, ve renkli heykelleri, saat kulesi, gözetleme kulesi, küçük tarihi ara sokaklarıyla Bern'e hayran kaldılar. Hatta, daha güzel bir yer keşfedene kadar buraya yerleşmeye karar verdiler:)) 
Gezi yazıları yazan Macerakitabim bakalım Bern'i nasil tanımlayacak? Ben susayım o anlatsın.. 

Bunlarda zamanı durdurduğumuz anlar: 
Dag treni ile Gurten'e

Münsterplattform/Bern

Bern Saat kulesi 

Gurten de mola vakti..

Yine o köprüden baska bir açi

Bern'in Istaklal caddesi.. Aksam 7 den sonra bir sessizlik çöker..

Ve dönüs vakti.. Bern'den gece treni ile Lizbona
olmasada tekrar Cenevre'ye gittiler..



2 yorum:

  1. Benim bu yazdıklarını görmemiş olma ihtimalim var mı?
    Bern'i düşünüyorum birkaç gündür. Aklıma güzel Bern ve senin sıcacık ev sahipliğin geliyor. Herhalde yeteri kadar demlendi Bern, sanırım ondan :) Orada olmayı tuhaf bir şekilde canım çekiyor. Biraz şehrin parke taşlı sokaklarında geziyor, çeşmelere ellerimi daldırıyor, köprülere uzaktan bakıyorum. Bazı köprülerin üzerinde yürüdüğüm bile söylenebilir :) Sigara tellendirmek bile geliyor içimden :) nasıl güzel bir gündü. Nasıl güzel zaman geçirdik.
    ....ve ne güzel anlatmışsın. Ellerine, diline, bizi evine davet eden yüreğine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu küçük kendime yazdığım not, elbette gözünden kaçmış olabilir.. 1 günlük bir Bern gezisi seni/sizi mutlu etmesi hoşuma gidiyor. Bern güzel ev sahipiği yapıyor.. Bende yakınlarımla Bern'de dolaşmayı çok seviyorum. Bazen düşünüyorum, Bern rehberliği yapsam ne güzel olur:)) Hakkaten seviyorum bu şehri..

      Sil