Sanki yarın Venedik'e gidecek olan biz değiliz. Diğerlerini bilmem ama, en azından ben öyleyim. Küçük bir çanta hazırladım, fotoğraf makinamda hazır, birazda yolluk hazırladım, yolluk dediysem dolmalar, sarmalar, börekler yapmadım. Peynir, kraker, küçük boy şarap falan. Trenle gidiyoruz çünkü. Perşembe kadınları olarak biz buradan, İstanbul şubesinden Ayça ve Cansu, birde Almanya'dan Serdar gelecek. Almanya şubesinden Serpili temsilen:)
Bir yıldır planladığımız bu geziyi 6 ay önce rezervasyonunu yaptık. Önceden rezervasyon yapmanın avantajı çok büyük. Çünkü o zaman mecburen gidiyorsun. Öyle oldu benimkisi. Bundan sonra hep böyle yapacağım.
Bir kaç gündür güzel rüyalar görüyorum. Güzel dediğim şu, unutmuyorum, net görüyorum herşeyi. Rüya yorumlarına takılmam. Çünkü benim rüyalarımın yorumu yok. Daha doğrusu bana işlemiyor o yorumlar. Öyle bir kabiliyetimde yok.
Eğlenceliydi benim rüyam. O yüzden yazmak istiyorum. Ha birde abim bugün bana whatsapp tan şöyle bir soru sordu; bizim oralarda (Mudurnuda) ahır kokusuna ne denirdi? Benim mudurnucama güvenir:)
Şöyle bir düşündüm, "sanra" denirdi, dedim. Ama n ile g yi birleştirip söyleyeceksin, yani genizden gelen ng. Sangra. Yazıldığı gibi okunmayan. İlginç, dedi abim,
hiç bir çağrışım yapmıyor bende, sanki ilk kez duyar gibiyim, diye ekledi. Ninem ineklerin yanından dönünce "üstüm başım sangra koktu" derdi dedim.
Sonra eşi Nuray yazdı, Google Mudurnuca yazınca seni adres gösteriyor dedi:)
Dün akşam gördüğüm rüyamı hatırladım hemen. Bizim köyde geçiyordu konu yine. Mudurnuca atasözleri, değimler havada uçuşuyordu. Unutmadan yazayım istedim.
Zehraabayı biliyorsunuz. Mudurnunulu bir kadın. (ninem olur)İ şte yine böyle bir bahar zamanıymış, çimenler taze yeşil renginde, papatyaların ucu morumsu, açtı açacak. Birlikte Akınbeline (bir tarla adı) yürüyoruz. Yaylaların eriyen karı derelerden gürül gürül akıyor. Dere sesinden bazen duyamıyorum söylediklerini. O kadar çağlıyor yani derenin akar suyu. Kulaklarımı iyice Zehraabaya kabarttım. Anlattıklarını atasözleri ile süsleyince dinlemeye doyum olmuyordu. Ve yine sinirliydi.
"Elinden iş gemez, götünden çiş gemez" insen bu gada beceriksiz olu mu gızım gı? dedi. Kimden söz ettiğini soramadan, kendisi hemen söyleyiverdi. "Bizim, hıra gelin", dedi. "Elinden bi iş gemediği gibi dilide kürek gibi. Önüme halı yazıp duru, arkamdandan guyumu gazıp duru.. Ben gömeyo muyun? Görüp durun. Emme ses etmeyon. Eh, unlada bi gün gayınna olacak. Ömrüm yetede görürsem ne ala. İki gızı, iki oğlu va. Sandığını açanda olur, ağzına sıçanda.. Benim gızım omadığı üçün, sandığımı açan olmadı. Bi günden bi güne, seninde bi derdin var mı, seninde bi şeye ihtiyacın var mı deye soran omaz. Evde gara erik buruşu gibi sorudur, gezmeye gelince gabak çiçeği gibi açılır, sekiz günde dokuz kapıyı dolanır. Emme her şeyin farkındayın ben "çoban güttüğü goyunun huyunu bilirmiş" derlerdi atalamız, ben böne güdülmeyi hakediyorsam, banada müstehak. Maymın deye gettik başımıza, sırıtmadan gidibatı. Bi işe yara yara sandık, nerasın? Emne biz bunu hep yapıyoz, al biride bizim erduvan," dedi. Ağzımıza sıçıp duru. Yine her zamanki gibi sonunu Erduvana bağladı ya. Hiç ses etmedim. Güya bir bahar sabahı yürüyorduk.
Yüzüme bir el çarpınca uyandım. Tekrar uyusamda rüyanın devamını göremedim.
Kimbilir daha neler anlatacaktı? Belki yine görürüm.. Görürsem yine yazarım.
İşte böyle, Venedik anılarımla tekrar dönerim elbet..
Ah ne güzel Venedik'e gitmek; hem de trenle. Ben Avrupa'da yaşasam, (eğer böyle bir şey varsa tabii) kendime hemen bir tren kartı alırdım. Sonra atar atlar o trene, tüm şehirleri gezerdim. Çok eğlenin olur mu? Fotolarını IG'den bekliyorum.
YanıtlaSilSevgiler
Yorumuna gec cevap veriyorum kusura bakma, malum iste Venedikteydik:) Evet, o sözünü ettigin Tren karti var, trenle cok yolculuk yapanlar icin ideal, benim gibi ayda yilda bir yolculuk yapanlar icin degil tabi:) Bir Venedik yazisi yazmaliyim, hele bir kendime geleyim;)
Silhah haa bir de sangria var :)
YanıtlaSilhahaha alemsin sen🍷
Sil