Sayfalar

11 Eylül 2012 Salı

Cansuyla tanışmam!!!!


Cansu bir gün bana; bana, benimle nasil tanıştığını ve sonrasını yazarmısın? dedi.. Ama blog diliyle yaz diyede ekledi.. Hoşuma gitti..  blog dili, yeni bir terim.. İyi fikir, iyi bir yazı diziside olabilir.. kiminle, nasil ve ne zaman yollarımız kesişti, o kader o ağlarını nasıl örmüştü?
Cansunun bu fikri ile ilk Cansudan başlayayım o zaman.. 

Cansu ile tanışmamız çok eskilere dayanmıyor.. Yeni sayılır, ama çok eski gibi bir samimiyet var.. 

Sanıyorum Sene 2007.. Serpil, Ayça ben ve bizim çocuklar bir kaç günlügüne bizim köye gittik.. Yine çok güzeldi.. Dönüşte Hendege uğrayacağız, annemin mezarına.. 
Ayça dediki; Hendekte babamin asker arkadaşı var, kardeşten öteler, onlarıda ziyaret edebilirsek çok sevinirim.. Taman dedik.. Ama Ayçada ne bir adres, nede bir telefon numarası, hiç bir şey yok.. Sora sora bulucaz:) Sora sora Bagdat bulunmus, Hendekteki Ali amcayimi bulamayacagiz:))

Annemin kuzeni Ayhan abiyi artık biliyorsunuz:) işte ona rastladik bir kahvenin önünde.. çalisirken rastlayacak halimiz yoktu elbette:))..Uzun yıllar sonra tekrar ayaküstüde görsek, yine güldürmüştü bizi:)) işte ona sorduk.. Ayhan abi, Ali K. nu taniyormusun biz onu arıyoruz.. He, tanıyrum, ne yapcanız onu? dedi. Bu yanımızdaki arkadaşimiz Ayçanın babasının asker arkadaşı imis, babası illa onunla tanışmasını istemiş.. Bu açıklamayı yaptıktan sonra bizi gerçekten anladımı bilemem ama, bir elini beline koydu, diger eliyle kafasini kasiyarak, hendeğin neresindeyim der gibi sağına soluna baktı.. Bu arada kızkardeşi Nurtende bizimle, bizi o götürecek mezarliğa ve ardından Cansunun Hendek'teki evlerine.. Kim abi bu Ali K. dedi.. Ben tanıyormuyum? Kardeşine bakarak, "yau yokmu hau marangoz, beyaz mercedesli deli, onu arayler.." deyince biz hepimiz Ayhan abi adına utanarak birbirimize baktık.. Nurten hemen çıkardı kim olduğunu.. Öyle yerlerde herkes birbirini adı ile değil lakapları ile tanınıyor besbelli.. Sonra tarif etti yolu.. 
Nurtenin rehberliğinde evin kapısina geldik.. Dış kapı bahçeye açılıyor.. Bahçede İncir ağaçları, ve birsürü yeşilligin içinde güzel tipik bir Hendek evi.. Dışı sarmaşık kaplı. Bir tek pencereler görünüyor.. Ama eve girmedik.. Bahçesi öyle güzeldiki, bahçede oturduk.. Nasıl sevindiler bizi görünce.. Hatta annesinin annemi tanıması beni çok mutlu etmişti.
Saçlarımı okşayarak, ne kadarda Sabiha ablaya benziyor demişti benim için.. Sonra sohbet muhabbet derken, Ali amca Istanbuldaki kızlarından bahsetti.. ve hemen yanımızda aramıştı galiba, ve telefonu Ayçanın eline sıkıştırıvermişti.. Neler konuştular hatırlamıyorum ama, İstanbulda görüşmek için sözleştiler.. Sonra vedalaşıp ayrıldık oradan..
Hendekteki o ev
Çok zaman sonra Ayça tanışmış Cansu ve diger kardesleri ile.. Banada yazmıştı, nasil sevimli cocuklar, nasıl temiz çocuklar, şöyle tatlılar, böyle şirinler anlata anlata bitiremiyordu.. 

Ben her İstanbula gidişimde birbirinizi kılpayı kaçıriyorduk.. Bir türlü karşılaşamıyorduk.. Ama hep birbirbirimizden haberimiz oluyordu.. 

Ve nihayet, 2010 temmuzunda şahsen tanıştık. Ayçayla Fransiz sokağında (Cezayir sokağıda deniyor galiba) Cansuyu bekliyorduk.. Kuzenim Merve'de bir arkadaşi ile gelecekti.. Biz 5 kız Cezayir sokagindan Istiklale çıkan yolda karşılaştık.. Orda sarmaş dolaş bir tanışma faslından sonra Fıccına gittik.. Orada oranin ünlü pidelerinden ve diger ara sicaklardan .. Cansu daha çok Ayça ile sıkı fıkı.. Bende Merve ile.. 
Cansunun o gün ilk iş günü imiş.. Ayçada unutmuuuşş!! Vayy senmisin unutan.!! O akşam konu dönüp dolaşıp Ayçanın nasıl unuttuğuna geliyor.. Bende sürekli kendisini kızdırmakla meşgulum:)) beni görünce doğal olarak seni unuttu diyorum.. Hatta "kıskanç Cansu, kıskanç Cansu" muhabbetimiz baya uzun sürmüştü.. 

Gel zaman git zaman dostluğumuz baya ilerledi.. Kuzen gibi olduk.. Abla kardeş gibi olduk.. Birbirimize posta kartları gönderdik.. "En son ne zaman kartpostal aldığımı unutmuştum" dedi bana ve mutluluğu taaa Bern'e ulaşmıştı.. Sonra Cansu beni posta yağmuruna tuttu.. Hatta paketler.. 

2011 Kasım.. 5 günlük bir İsviçre-Bern gezisi planlamıştı.. Tesadüfen Serpil'de o tarihte burada olacakti.. Çok güzel bir 5 gün geçirdik.. Ben sabahtan işe gidiyordum, Serpil ve Cansu evde kahvaltı yapıyor, ve evi topluyorlardı.. Ögleye dogru gelip onlarla birlikte Bern ve çevresini dolaşıyorduk.. Akşam eve geldiğimizde dil dışarda, zor atıyorduk kendimizi koltuklara.. 
Zürichide gezmiştik biraz.. Ama en çok Bern'i sevdi Cansu.. Hele Münster'e aşık oldu.. Ne zaman Bern'de dolaşsam ve Münsterplatz'ı ve Münster kilisesini görsem Cansuyu anımsarım.. Hatta Cansu baya bir abartip diyorki; hani kilisenin karşısındaki çeşmenin başında "münsterplatz" levhası varya, onu kopar getir diyor.. O kadar yani.. Bir gece gidip sökecem o levhayı:))
Münsterplatz levhasi

Bern, Zytglocke
Zürich, Bern, İnterlaken, Lauterbachbrunnen, Blausee derken 5 gün bitivermisti.. Buradan Serpil ile birlikte Almanyaya gidecekler.. Tren bileti serüveni varki, anlatılacak gibi değil:)) birkaç iptalden sonra Almanya Freiburg'tan binecekler trene.. 

Münsterplatz
Jungfrau
Blausee

Zürich


Zürichte biz


Trenle yapılan yolculuklar çok duygusal gelir bana.. Belki bunda eskiden çok Almanya-İsvicre yolculuğu yaptığım için olabilir!! Neyse bindiler trene Serpil ve Cansu.. O trenin kapılarının kapanacağı an acı acı öten bir sinyal vardır ya, kapılar yüzüne kapanır, ve sen orda kalırsın.. Tren uzaklaşır senden ağır ağır, onunla gidersin bir süre, ama sonra yetişemezsin.. İşte o an yapayalnızsındır orada.. Çünkü o tren silip süpürmüştür gidenleri..  O an oturup bir sigara içmekten başka birşey yapamazsın.. Öyle yaptım bende.. Sonra bindim arabama, o yol nasıl bitti anlamadım, hiç birşey hissetmedim.. Tek hatırladığım, 11.11.11 saat 11.11 de nikah çılgınlığı vardı.. Sevenler birlesiyor, oysa biz ayrilik yasamistik. Ama bizim dostluk iyice derinlesti, o evlenenlerin çogu kesin ayrilmistir:)) Arabada radyoda bu haberleri dinlemiştim.. Artık o günde benim için unutulmaz günler arasına girmişti..

ayriliga ramak kala..
Artık biz kardeş gibi olmuştuk., Cansu bizim küçük kardeşimizdi.. bazen şımarık, ama herzaman çok hassas, çok nazik, çok kibar, ve çok saygılı bir kız olarak tanıdım.. 

İyiki gitmişiz o yıl Ayçayla Hendeğe.. Biz birbirimizle tesadüflesme ağlarını farkında olmadan örmüşüz.. Böyle oldu Cansuyla tanışmam.. Serpil daha önce tanıdı.. Abim, Serdar ve diğer kuzenlerimde tanıştı.. Hatta ve hatta biz Cansu ile cok uzaktan akrabaymışız.. Onun teyzesi, benim annemin dayısı ile evliymiş:)) 

Böyle bizim tanışmamız:)) 

5 yorum:

  1. Ellerine saglik guzel server ablam...bizi, hepimizi seviyorum..iyikide variz..ohh canima degsin :))

    YanıtlaSil
  2. Evet ablacim , eline yüregine saglik. Heyecanla okudum. Cansu bitane bitane!!. Bende her yazinda varim, haa:))) şimarcam:)))

    YanıtlaSil
  3. :-) Ellerine saglik abla. Yine cok guzel anlatmissin.

    YanıtlaSil