Sayfalar

16 Kasım 2012 Cuma

Beni bana anlatanlar...


Ayçanin gözünden, yüreginden, kaleminden ben..

Server…

Ö.... Ailesinin her üyesini  Meto’dan cok duymustum. Ayça tanısman lazım, Ayça kızları tanıman lazım. Nuray’ı anlatır, Serpil’i anlatır, Server’i anlatır. Çok neşelidirler der. Çok keyiflidirler. Mutlaka tanısman lazım. O kadar cok ortak mekanlarda bulunmusuz ki, nasıl karsılasmadık hala anlayamam.
Neyse, bir gün tiyatroya gidecegiz. Hepimiz bizim evde bulusup birlikte yola cıkacagız. Duisburg’da Genco Erkal’ı izlemeye gidecegiz. Arkadaslarım geliyorlar yavas yavas. İbo ve Server’de geldi. Bu arada Server benden evvel Düsseldorf’tan ayrılmıstı. İsvicre’ye esinin yanına tasınmıştı. Ve taşınmadan evvel evindeki esyaları dagıtıyordu. Çamaşır makinası da bana nasip olmustu:)  O gitmeden tanısamamıstık. Giderken de onu tanıyamadan gittigi için hayıflanmıstım.  Gittikten sonra kardeşlerini ziyarete geldigi işte bu Almanya seyahatinde tanıstık sonunda yani o tiyatro gecesi. Ama sadece tanıstık. Server sessiz! Server İsvicre’ye geri döndü. Bende cok gecmeden Türkiye’ye tasındım. O arada cok az haberleştik. Bir iki mesajlasmayı gecemedi diyalogumuz.

Meto o kadar anlatmıstı ki, ben daha neseli, daha konuskan bir insan bekliyorum. Server izliyor. Sessiz. Az ve öz konusur genelde ama bunu tanıyınca anlıyorsunda ilk tanıdıgında o neşeli, keyifli, çoşkulu insanı görememiştim, hani Meto’nun bahs ettigi. Nuray’ı da öyle tanımıştım:) Sinemaya gitmiştik. Türkiyeden gelen bir film vardı(o zamanlar cok fazla sinema filmi gelmezdi Almanya’ya), Zeki Alasya, Metin Akpınar, Yıldız Kenter’in birlikte rol aldıkları bir filmdi, Güle güle idi sanırım. Onunla da aynı sırada oturmuştuk ve Nuray’da film boyunca aglamıstı. Neşe derken, hay allah ! Bu işte bir yanlışlık vardı:) Bu konuda beni yanıltmayan Serpil’dir. Her şartta herkesi güldürmeyi başarır:) Ve Serdar.. Yok ama her zaman var:) Bir arada zaman gecirmek kısmet olmadıgı icin pek gülmedim ona ama gülüşünü çok severim J.

Server’i tanımadan evvel bir de Taci’den duymustum. Bir sohbet esnasında Server’in şarap sevdiginden bahs etmiş, keyifle içer demişti. Almanya’ya gelirken falan getirirmiş. Evet, şarap seven bir kadın, bu özelligi de cok hosuma gitmişti. İçkiye uzak degildik ama şarap içmek = keyif demekti. Sindire sindire, yavaş yavaş… Koştur koştur şarap içilmez. Şarabı başka bir şeyle de karıştırarak içemezsin. Tek alternatifi vardır yine kendisi:) O yüzden kişilikli bulurum şarabı. Onu sevende, sevebilenide özel bulurum (Babam duymasın, rakı ve viskiden başka ickiye pek içki demezde:) ). Ben de o zamanlar evimin yakınında şarap satan bir yer kesf etmiştim. Şaraplarımı oradan almaya ve tadını anlamaya çalışıyordum. Bu yönü de bende merak uyandırmıstı.

İstanbul’da Halkalıda yasıyorum. Bir gün Ibo’dan bir telefon geldi. İstanbul’a geliyoruz Can, görüşebilir miyiz dedi ? Bende balıklama atladım. Server ile birlikte geldigini söyledi. Elbette beraber olacaktık. Taksim’de bulustuk. Nevizade’ye gittik. Ben artık bir İstanbul’lu olarak misafirlerimi İstanbul’da agırlamanın keyfini yasıyordum. Meyhane’de, Demgah’da oturduk, yemek yedik, içtik. Bol bol sohbet ettik. Onlarda (Server ve İbo) bizim gibi nineleri ile büyümüşlerdi, ben ve kardesim gibi sonradan Almanya’ya gitmişlerdi. Ninelerinin yanından geliyorlardı. Server, ninesini kaplıcalara götürmüş ve yıkamıştı, cok hosuma gitmişti, bilirim o mis gibi sabunla yapılan uzun banyoları:) Öyle yakındıki anlattıgı hersey. Zerre uzak degil, zerre yabancı degil. Bazı insanlarla öyle olursun iste. Bir yerden baslarsın ama o basladıgın noktanın öncesindeki zamanın hic bir önemi olmaz. Ayrı yasanmıstır ama yasanmamıs gibidir. Yakınsındır. Birlikte gecmiş ve yasamıs gibi. Bu da öyle idi. Server bana bir mumluk getirmişti. Yesil boncuklarla sarmalanmıs bir mumluk. Yeşili severim, Işık ve aydınlıkla ilgili herseyi severim ve Server’den gelmesini daha da sevmiştim. Beni görecegi planlı bir sey degildi. Ama o hangi arada derede bulmussa bunu yapmıstı, eli bos gelmemişti. Gördügünüz gibi ne kadar da önemli elinin bos olmaması :))… O sabah erkenden İbo’nun ucagı vardı. Biz Nevizade’den sonra Karaköy’e oradan havalimanına oradan da benim eve gelerek yattık. Uyandıgımda Server’i karsımda görmüştüm. Bana bakıyordu. Ne güzel uyuyormusum:))… Sıcacık bir ifade ve sevgi.

Gündüz Merve bizden ayrılmıstı, sanırım o günden sonra basladı bu; bir ara ne kadar kalabalık olursak olalım basbasa kalacak bir zaman denk geliyor. Florya da dolastık o gün. Sahilde. Sonra oturduk bir yerde bir seyler atıstırdık. Benim İstanbul’daki kötü günlerimdi o zamanlar. Kendimden uzaktım ama birbirimize yaklasabilmiştik. O aksam onu otogara bıraktım ve cantasından bana bir şişe şarap cıkartıp vermişti:) Otogarda Anadolu Turizm’den onu Usak’a ugurladım ve bana hala iyi gelen bir dostlugun temelleri o zamanlar atılmıstı. Sonra düzenli İstanbul bulusmalarımız ve 2012 Mart ayından beri de 2. Gerceklesen İsvicre bulusmalarımız:)).

Hayatın bana dostlarım konusunda bonkör davrandıgını düsünürüm, mutlu olurum ve bu durumdan çokca beslenirim:)
İyi, güzel, çoşkulu, sevgi dolu nefis, mis gibi bir şey bu….

Bu arada, evet gerçekten neşelidir:))

2 yorum:

  1. :)) Sarap gibiyim evet, önce buruk bir tat birakirim, sonra ictikse icesin gelir:))

    YanıtlaSil
  2. Gec olmus ama guzel olmus tanismamiz bizim:)) iyiki variz..

    YanıtlaSil