Yine bir perşembeydi.. Her perşembe öğleden sonrası Elisabethle bahçesinde buluştuğumuz saatlerdi. Bahar başlangıcınada denk geldi.. Havada artık baya güzeldi.. Pembe değil, beyaz şarap vardı bu perşembe. İki hafta önce perşembe pek bir dertliydi.. Bence gereksiz bir şeye bu kadar üzülmüştü.. Onun için önemli olabilirdi, ama bana basit gelmişti.. Çok kötü durumdayım, lütfen gel, deyince uçmuştum yanına.. Sorunu öğrenince bumuydu dedim, ama içimden. Bu hafta tekrar buluştuğumuzda artık o konununda sıcak olmadığını düşünerek gerçek fikrimi söyledim.. Konuyu gereğinden fazla abarttığınıda.. Anladı beni.. Geçen hafta bunu söyleseydim asla anlayamazdı.. Oysa anlayışlı biridir.. Galiba arkadaş ve dost olmanın işveleri bunlar.. Neyi ne zaman söyleyebilirim.. Herşeyde zamanlama önemli.
Geçen Perşembe gitmedim.. Canım istemedi.. Hem hava çok soğuktu hemde o geçen haftaki sorununu dinlemek istemiyordum.
Bu hafta gitmek istedim.. Haftaya paskalya var.. Onlar ailesine gidecek, benimde kardeşim gelecek.. Bizim perşembeler baya aksayacağı için gittim.
İyi oldu bu sefer gitmem. Zaten her Perşembe doyurucu bir zamanla dönerim, taa ki geçen haftaya kadar:)
Üç kadındık.. Her ne kadar kimliklerimizde Türk asıllı Alman, Alman asıllı İsviçreli, isviçre asıllı İtalyan olsakta milliyetimiz önemini kaybediyor. Sadece kadın oluyoruz.. Anne-kadın, eş-kadın, iş-kadın.. Ortak noktamız kadın, anne ve insan olmak.. Her birimizin ikişer çocuğunun aynı yaşlarda ama farklı olmaları.. Küçükken onlarda beraber oynardı, ama herbirinin farklı okullara gitmesi ile arkadaş çevresi değişti.. Biz aynı biz kaldık.. 15 yıl olmuş..
İlginç konulardı yine konuştuklarımız.. Yerel gazetede çıkan bir haberi söyledi biri, okudun mu? Dedi. Hayır dedim.. Hannalore'nin haberini okumadın mı dedi tekrar.. Utanarak, hayır dedim.. Hannalore bizim oturduğumuz semtte köpekleri ile ünlü bir kadındı. 5-6 köpeği birden gezdirirdi.. Psikolog bir kocası vardı.. Kadın erken yaşlarda göğüs kanseri teşhisi ile göğüsleri alındığı için cocuklarıda yoktu.. Hayvan hatta köpek dostu insanlardı.. Hatta eşi savaş bölgesinden özürlü ve çok korkak bir köpeği ülkesine getirmiş, bakımını üstlenmiş, hatta o köpeğini köpek psikoloğuna götürdüğü biliniyordu..
Son zamanlarda o köpekler yok olmuştu birer birer.. En son 1 köpekle görüyorduk.. En son geçen Pazartesi Elisabeth görmüş.. Yanlarında köpek yoktu.. Dikkatimi çekmişti, dedi.. Uzaktan gördüm, eşi ile el ele idiler.. El salladılar, dedi.. O gün oturduğu şehire vedaya çıkmışlardı sanki dedi..
Bu iki karı koca bir yazı yazmışlar, gazetelere göndermişler.. Metni okumadım ben.. Ama şöyle başlamışlar yazıya.. " ikimizde birbirimizin mezarını yanlız ziyaret etmek istemediğimiz için birlikte bu dünyaya veda ediyoruz" geçtiğimiz Pazartesi yaşamlarına son vermişler.. Tüylerim diken diken oldu.. Kavga ile birbirini öldüreni duymuştumda, sevgi için birlikte ölümü göze almak??!!! Ve o kararı verebilmek? Uygulamak? Cesaretsizlikmidir? Çaresizlikmidir? Neyin nesidir? Akıl sır erdiremedim? Ama iki insanın bu şekilde veda etmeleri, birde tanıdığım için derinden sarstı beni.. Ama onlar kararını o şekilde vermişler, öyle yapmak istemişler dedim ben. Yani zorla yapılan bir şey yok.. Diğeri bundan bende sorumluyum sanki, dedi.. Hep yüzeysel konuştum onunla... Sorunları vardı, ve ben sormadığım için suçluyum, dedi.. Bir diğeri, bu dünyaya veda etmek kolaymı, her ne kadar dini duygularım olmasada kafamın arka taraflarında bir yere yerleşmiş, sırf o yüzden yaşamıma son veremezdim, dedi.. Katolik İtalyanların dinlerine bağlı olduğunu hatırladım.. Hatta savaş bölgesinden köpek bile getirdiğini yadırgadı.. Tipik psikolok işte dedi..
Eve geldim bu konuyu anlattım.. Cocuklarımın yorumu. Tipik İsviçreli, yalnızlık, aile duygusu yok, arkadaş sevgisi yok, oldu.. Eşim başka bir yorum.. Savaşa karşı hiç bir eylemde bulunmazlar, savaş bölgesinden köpek getirmekle mutlu sanarlar kendilerini dedi.. Eşimin keskin sınırları vardır.. Kökten halletmeyi sever.. Bazen sert gelsede düşünceleri, öyledir..
Ben ne düşüneceğimi bilmiyorum.. Sadece bu çiftin 70 yaşlarında olduğunu biliyorum. İstedikleri hayatı yaşamışlar diye düşünüyorum. Hatta sevgi dolu yaşamışlar.. Birbirlerinin yokluk acısını çekmemek için birlikte veda etmişler.
Benim asıl merak ettiğim, o kararı nasıl verdiler. Ve nasil veda ettiler.? Gazetede sadece veda mektupları yayımlanmış.. Ne diyeyim, toprakları bol olsun..
Buna benzer konuları konuşurken, ve bahçede akşam olmaya başlamışken gökyüzünde şöyle bir görüntü vardı.. Bugün herşey ilginç geldi bana..
Tüylerim diken diken oldu okurken, gerçekten çok ilginç bir karar!
YanıtlaSilBeni de derinden etkiledi bu hikaye. Son noktayı kendi iradeleriyle koymuşlar. İnsan yaşamın artık yeterli olduğuna nasıl birlikte karar verir? Uygular. Bu nasıl aynı şeylerin hissedildiği bir beraberliktir? Ben bilmiyorum. O kadar birbirimize yüzlerimizin dönük olduğu bir beraberliğim olmadı hiç.
YanıtlaSilEnteresan hayatlar, enteresan kararlar var.. Boş defter, Hüznün tadı..
YanıtlaSil