Sayfalar

13 Ekim 2015 Salı

Bir Sabah Uyanacaksin ki bir tanem, ben yokum...




"Bir Sabah uyanacaksinki birtanem, ben yokum.."
Buraya aslında şunu yazacaktım, bunu yazacaktım diye başlamak istemiyorum. Evet, hepimiz isteriz güzel şeyleri anlatmayı, yazmayı, yaşamayı. Bu bütün insanların hakkı, sadece benim değil.

10 Ekim, bir Cumartesi sabahı yaşananlar hepimizin malumu. Haftasonu evde genelde radyo dinlerim. Bu ya radyo Voyage olur, yada TRT-türkü, nağme, memleketim olur. Işte o sabah TRT'nin saat başı haberlerinde, Ankara'da bir patlamadan bahsediyordu. Ben uzaktaydım yarım yamalak duyabiliyorum. İşte haberler bitti, TRT Türk'ü spikeri, bu yaşananlardan dolayı ağırlaştırılmış bir program olacak deyince, bir kahve, bir sigara ve telefonumu alıp balkona çıktım. Twitter ve Facebook'taki paylaşımlara baktım. Ankara'dan kartpostal arkadaşımın Facebook taki şu paylaşımı "Yağmurluğuma yapışmış et parçasıyla eve geldim, yeni yeni duymaya başladım. Noolur hastanelere gidin, noolur." Tüylerimi diken diken etti. Sonra Twittere geçtim. Kilometrelerce uzakta olduğum ülkemin acısını buradan hissediyordum. O gün yaptığım işin hiç bir hayrı yoktu. Hiç tanımadığım, hatta sevebileceğime inanmadığım o şehirde, Ankara'da atıyordu yüreğim. Hala orada. Yazılanları, çizilenleri, olanları, yorumları okuyordum. Benim özelliklerimden biride, zamana yaymam, sabırlı olmam. Gerçi bu olayda sabıra gerek yok, her şey açıkça ortada. Türkiye'nin hatta Ankara'nın göbeğinde, "barış" artık gelsin, nolur, lütfen, diyen insanlar. Kimisi çocuğunu alıp gelmiş, kimi karısını. Kimi gelini ile gelmiş, kimi torunu ile. Hepside herşeye rağmen güzel umutlarınıda yanına alarak barışı getirebileceklerine inanarak gelmişler. Ne güzel bir insan topluluğu değil mi? Ne oldu? Suçlusunun kim olduğunu hemen bildiğimiz bir bomba yüzlerce insanın bedenine, binlerce insanın yüreğine düştü.

Orada bende olabilirdim.. (Tesadüfen Kürt, ve Alevi olmadığım halde, sadece insan olarak) Sende.. Orada olmadığım için şanslı mıyım? Bilmiyorum. Ama bu şanslı olma hissi utandırıyor beni. Ve biliyorum ki, böyle giderse hepimiz yasayacağız, artık o kadar yakınımızda ki!

Bir çok yorumlar okuyorum. En çok şu yorum, yada cümle sinirimi bozmaya başladı. " biz hangi ara böyle olduk ??" Bunu hala anlayamayanlara şöyle diyorum. 13 yıldan beri böyle olduk. Ha bazılarımız hep böyleydi, şimdi hepten çoştu. Bunu görmek istemeyen, iyi niyetli olan bizdik. Ama ucundan kenarından dokunuyorduda, biz oralı olmuyorduk. Şimdi artık yanıbaşımızda. 

Bir arkadaşım, "din ve milliyetçilik bu ülkenin başına bela" demiş. Evet, bu böyle. Kürtleri ve alevileri hiç bir zaman bağrımıza basamadık. Bırak bağra basmayı insan olarak göremedik. Onlar hep ötekiydi, 13 yıldan beri hepten ötekileştirildi. Kimse kimseyi anlamıyor. Bunu en son instagramda yaşadım ben. 
Cizre'de bir kadının "yeter cumhurbaşkanım yeter, Allahaşkına yeter" diyen bir kadının feryadını ta buralardan duyduğum için titredim. Buna gelen yorum: 

Sadece güldüm bu yoruma. Bunu yazan her kimse profilinden tanıdığım kadarı ile, bohem takılan, rahat, biri. Dünya'dan bi haber. Tanımadığım için yorumu beni hiç ırgalamadı. Ama biri daha vardı. Onunla aynı düşündüğüm şeyleri sandığım. Çok okuyan, güzel yazıları olan. Beni ve yazılarımı çok sevdiğini söyleyen. Amerika'da yaşayan bir kadın. Hakkaten hukuğumuz biraz daha ilerlemişti. Adreslerimizi almış, hatta kart bile göndermiştim. Aydın bir kadındı. Bir baktım, sorgusuz sualsiz silmiş beni. Önce üzüldüm, bi kaç gün bekledim ve sonra sordum, neden? diye. Son paylaşımlarında hdp ye sempati duydugun için dedi. Çok okuyan, aydın bir kadının bu yorumu, evet şaşırttı beni. Bundan şunu çıkarttım, en aydını bile anlamak istemiyor bir diğerini. Kaldı diğerleri?   
Akrabalarınla bile ayrı düşebiliyorsun. Iste biz böyle bir hale geldik..

Kim ne derse desin, ırk gözetmeksizin insanları sevmeye devam edeceğim. Irk gözentenleride kendileri ile başbaşa bırakacağım. Bu din ilede aynı şey. Ben insanları ırkları ile, dinleri ile, dilleri ile anlamaya çalışacağım. Sadece insan olduğum için. 

Biraz birbirimizi dinlemeye, anlamaya, ve tanımaya çalışalım, bundan zarar gelmez. Anlamıyorsan bile, koluna dokunarak deki; " ya, iyi güzelde ben seni anlamaya çalışsamda anlayamıyorum" diye başlasak ne olur? Konuşabilme özelliğimizi kullansak insan gibi? Anlamaya çalışmak zaten başlı başına güzel bir adım değil mi? Sonra anlamasanda olur? Bir dinle önce. Dinlemeden nasıl anlayacaksın? 

Ama yok, dinlemeden yargılamayıda öğrendik biz son 13 yıldır. Hep bölüktükte, şimdi hepten bölündük. 
O yüzden tekrar söylüyorum; kimse "biz hangi ara böyle olduk" demesin. Biz hep böyleydik. Şimdi ayuka çıktı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder