(Bayan Suzi’yi tanımıyorsanız eğer şuradan Bayan Suzi ve Üzümleri yazimi okursanız daha anlamlı olabilir. )
Ofisteki orkidelerin çiçeklendiğini görünce düştü aklıma Bayan Suzi. Sonbaharda gittiğimde, “artık kurtulmak istiyorum bütün fazlalıklardan” diyerek bir sürü çiçeksiz orkideyi dizmişti balkonuna. Orkideler yarı solmuş gibiydi. Atmaya kıyamıyordu. Ben alırım dediğimde çok sevinmişti. Onun sevinciydi aslında beni mutlu eden, yoksa o can çekişen orkideleri iş yerindeki çöp konteynırına atmayı düşünüyordum. Atamadım. Biraz ofiste kalsınlar tamamen solduklarında atarsam üzülmem diye düşünmüştüm.
İşte bu son ziyaretim geldi aklıma o yarı canlı orkidelerin çiçeklendiğini görünce. Aldım telefonu elime, aradım bayan Suziyi. Uzun uzun çaldırdım. Genelde geç çıkar telefona. Yine öyle oldu. Ve genelde adımı bi kaç kez tekrar edince tanır beni. Tanıdığında ise sesine sevinç düşer. “Biliyor musunuz, Bay Anliker’de burada” dedi heyecanla ve ben öyle mi? diyemeden devam etti. “Dişçiye gitti bugün, onu almaya gittim, biliyorsunuz kendi başına hareket edemiyor, dönüşte bir buçuk saat taksi beklememizi söylediler, ama beklemedik toplu taşıma ile geldik çok zor oldu, ama şimdi evdeyiz, somon yapıyorum birlikte yemek yiyeceğiz” dedi. Sizinle cumartesi görüşebiliriz diye ekledi. Cumartesi gelemem, ama müsaitseniz bugün öğleden sonra gelebilirim, birer kadeh şarap içeriz birlikte ve sonra Bay Anlikeri evine götürebilirim diye bir teklifte bulundum. Oda olur tabi, kapıyı açık bırakacağım zile basmadan girin içeri, dedi.
Soğuk ve gri bir hava vardı o gün. İş yerinde hala asılı olan Bay Anlikerin hırkasını ve hala masasında duran iki paket açılmamış purosunu alıp çıktım. Eve vardığımda dış kapı aralıktı. Ama ben yine zile basarak girdim içeri. Mutfaktan sesler geliyordu. “Bayan Suziiii” diye ünleyerek mutfağa yöneldim. Küçük yuvarlak bir masa etrafına oturmuşlar şarap içip, sohbet ediyorlardı. İlk Bay Anliker gördü beni, gülen gözlerini bana dikerek bak bak, kim geldi der gibi “luk a, luk a” dedi. Bayan Suzi ile kucaklaştıktan sonra Bay Anlikerin yanına gittim. Yerinden kalkınmaya yeltendi ama zorlandı. Lütfen oturun dedim. Tokalaştım. Hafif eğilip sizi öpebilir miyim, yakışıklı erkekleri öpmek şans getiriyormuş, dedim. Seve seve dedi gülerek. Kucaklarken ben onu yanağımdan öpen o oldu:) bakın size hırkanızı ve puronuzu getirdim, deyince siz bir meleksiniz, şu anda ihtiyacım olan şey bunlardı, dedi. Masaya bende dahil oldum. Bir şarapta bana verdiler. “Salute” deyip tokuşturduk kadehleri. Bay Anlikerin çok soruları vardı. İşle ilgili iş arkadaşlarımızla ilgili, bazı değişiklikleri öğrendiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Konuştuk ordan burdan, daldan doruktan.
İşte bu son ziyaretim geldi aklıma o yarı canlı orkidelerin çiçeklendiğini görünce. Aldım telefonu elime, aradım bayan Suziyi. Uzun uzun çaldırdım. Genelde geç çıkar telefona. Yine öyle oldu. Ve genelde adımı bi kaç kez tekrar edince tanır beni. Tanıdığında ise sesine sevinç düşer. “Biliyor musunuz, Bay Anliker’de burada” dedi heyecanla ve ben öyle mi? diyemeden devam etti. “Dişçiye gitti bugün, onu almaya gittim, biliyorsunuz kendi başına hareket edemiyor, dönüşte bir buçuk saat taksi beklememizi söylediler, ama beklemedik toplu taşıma ile geldik çok zor oldu, ama şimdi evdeyiz, somon yapıyorum birlikte yemek yiyeceğiz” dedi. Sizinle cumartesi görüşebiliriz diye ekledi. Cumartesi gelemem, ama müsaitseniz bugün öğleden sonra gelebilirim, birer kadeh şarap içeriz birlikte ve sonra Bay Anlikeri evine götürebilirim diye bir teklifte bulundum. Oda olur tabi, kapıyı açık bırakacağım zile basmadan girin içeri, dedi.
Soğuk ve gri bir hava vardı o gün. İş yerinde hala asılı olan Bay Anlikerin hırkasını ve hala masasında duran iki paket açılmamış purosunu alıp çıktım. Eve vardığımda dış kapı aralıktı. Ama ben yine zile basarak girdim içeri. Mutfaktan sesler geliyordu. “Bayan Suziiii” diye ünleyerek mutfağa yöneldim. Küçük yuvarlak bir masa etrafına oturmuşlar şarap içip, sohbet ediyorlardı. İlk Bay Anliker gördü beni, gülen gözlerini bana dikerek bak bak, kim geldi der gibi “luk a, luk a” dedi. Bayan Suzi ile kucaklaştıktan sonra Bay Anlikerin yanına gittim. Yerinden kalkınmaya yeltendi ama zorlandı. Lütfen oturun dedim. Tokalaştım. Hafif eğilip sizi öpebilir miyim, yakışıklı erkekleri öpmek şans getiriyormuş, dedim. Seve seve dedi gülerek. Kucaklarken ben onu yanağımdan öpen o oldu:) bakın size hırkanızı ve puronuzu getirdim, deyince siz bir meleksiniz, şu anda ihtiyacım olan şey bunlardı, dedi. Masaya bende dahil oldum. Bir şarapta bana verdiler. “Salute” deyip tokuşturduk kadehleri. Bay Anlikerin çok soruları vardı. İşle ilgili iş arkadaşlarımızla ilgili, bazı değişiklikleri öğrendiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Konuştuk ordan burdan, daldan doruktan.
Yaşlılıktan bedenleri yorgun olsada beyinleri dinçti. Birbirlerine saygılılar, anlayışlılar ve sevgi dolu bakıyorlar. Biri diğerinin hakkında olumlu bir şey söylediğinde teşekkür ediyor, diğerinin gözlerinin içine bakarak. Belki gözlerin feri kaçık artık, ama samimiyet ve o inanç hala yerinde. Birbirlerini eleştirdikleride oluyor. Buna cevap vermek yerine gülümsüyorlar sadece. Acaba bunun sırrı evli değilde hep sevgili olarak yaşadıklarından mıdır? Diye soruyorum kendime içten. Bilemedim.. Ama hayranlığımıda kendimden gizleyemedim.
Zaman ikindiden akşama geçerken, “gidelim mi Bay Anliker” dedim. “Gidelim, yoksa karım aranıyor ilanları asmaya başlar” dedi.
Bu arada karısının Bayan Suzi’den haberi var. Bu durum çok garip gelsede genel anlayışa, ben bu konu hakkında asla yorum yapmam. Bu onların üçünü ilgilendiren bi konu. Ve yıllardır üçü bu şekilde yaşıyor. Ve ben Bay Anlikeri hep bayan Suzi ile tanıdım. Bence Bay Anlikerin eşi de müthiş bir kadın olmalı. Herkes birbirine saygılı ve hayatından memnun.
Zorla kalktı yerinden Bay Anliker. Kalkınca yürüyebiliyor. Bayan Suzi yardım etti montunu giymesine. Merdivenden inerken elinden tuttu. Bayan Suzi yaşça büyük olsada, Bay Anliker’den daha dinç. Kendi başına yaşayan ve hareket edebilen bir kadın, üstelik iki kedisi ile mutlu bir kadın.
Bindik arabaya.. Dedim bana yolu tarif edebilir misiniz? Ederim dedi. Geldik eve. Evin dış kapısına gitmek için otuz merdiven basamağı var. Yardım etmemi istermisiniz dedim. Teşekkür ederim, giderim ben, dedi. Hiç ihtimal vermedim. Düz yolda yürümekte koluma giren Bay Anliker, burada neden ben giderim diyordu? Ya yaşlılığını kabul etmeyip bana bir şeyler ispatlamaya çalışıyordu, yada karısının beni görmesini istemiyordu diye düşündüm önce. Tamam bunu anlayabilirdim ama gönlüm razı gelmiyordu onu öyle bırakmaya. Çünkü, yaşlılığın verdiği yorgunluk dışında, öğleden sonra içtiği şarap ve şnapslar az buz değildi. Ben bu yaşta içseydim onları çıkamazdım o merdivenleri. Taktik değiştirdim bu sefer, “sizin gibi centilmen bir erkeğin koluna girip şu merdivenleri çıkmayı hep hayal ettim, lütfen bunu esirgemeyin benden” dedim. “Buyrun, o zaman” dedi. Beş basamak çıkıyor, soluk soluğa kalıyor. Dinlene dinlene 10 dakikada çıktık giriş kapısına. Üç katlı bir evin en üst katında oturduğunu ve asansörün olmadığını öğreniyorum. Ama nefesi yetmiyor bunu anlatırken. Dinleniyoruz giriş kapısındaki verandanın altında. Orta yaşlı güzel bir kadının merdivenlerden çıktığını söylüyorum. Kısık gözlerle bakıp, orta kattaki kiracısı olduğunu tanıyor. Kadın sadece selam verip gülümseyerek giriyor içeri. Merak etmiyor yani ev sahibinin, hiç görmediği, görece genç olan bir kadın ile evin girişinde konuştuğunu gördüğünde. Öyle normal herşey. Yine bırakamıyorum onu bu halde, ben çıkarım desede, bu sefer ben alıyorum ipleri elime. Nasıl çıkıyorsunuz bakacağım diyorum. Söz yardım etmeyeceğimde. Peki, diyor. Çıkalım, hem eşimide tanımış olursunuz. Gayet rahat. Ben yine Türkçe düşündüğüm için dumura uğruyorum. Kendime geliyorum hemen, benim amacım o değildi sadece evinin kapısına ulaştırmaktı deyip. O anahtarını ararken iyi akşamlar deyip merdivenleri ikişer, üçer atlayarak inerken ne enterasan bir gündü diyorum içimden, yüzümdeki tebessümle..
Bak şimdi Bay Anliker'in evli olduğunu bilmiyorduk :)
YanıtlaSilBence de herkesin özel yaşamı kendini ilgilendirir. Keşke biz de burada sadece kendi hayatlarımıza baksak:) Kesin daha mutlu oluruz. Uzun ömürleri olsun hepsinin.
😀 değil mi? Ne kadar meraklıyız üzerimize fazife olmayan şeylere..
SilAy çok şirin yaaa, valla hakikaten özel yaşantıları kendilerini ilgilendirir de tahminim sevgili değil sadece arkadaşlar karısı da o yüzden kıskanmıyordur bleki yani sadece başbaşa şarap içip, konuşuyorlardır iki pinpon:))))"Yakışıklı erkekleri öpmek şans getiriyor"a çok güldüm, eline sağlık Berfin'ciğim.
YanıtlaSilSevgilerimi bıraktım:)
Evet, şimdi sadece arkadaşlar😀 imrenilecek düzeyde ve çok tatlılar. Sanada sevgiler Müjde Ablacım💜
SilBaşlığı görünce, aaaa evet Bayan Suzi vardı, ne şekerdi diye merakla geldim. Çok tatlıkar yine :)
YanıtlaSilÜçüncü kata dizlerim yüzünden ben bile merdivensiz çıkamıyorken artık gözümde nasıl büyüdü Bay Anliker'in çıkması.
Biz de böyle yaşlanırız umarım :)
Dileğine katılmamak elde değil. Umarım böyle güzel yaşlanırız hepimiz🍀🙏
SilBu konudan roman çıkar. Harika bir yazı olmuş keyifle okudum. Fatma Çetincalı
YanıtlaSilValla öyle Fatmacım. Roman gibi hayatları olmuş. Sevgiler 💜
SilBir önceki yazıyı zamanında kaçırmışım. Onu da okudum. İçim ısındı. Ne güzel böyle yaşlanmak. Sağlıklı ömürleri olsun. Senin tavrın, yaklaşımın için de şapka çıkarıyorum. Sevgiler Berfin...
YanıtlaSilYaşlı insanlara özel bir ilgim var. Çok seviyorum onlarla oturmayı, onları dinlemeyi, gözlemlemeyi, onlardan öğrenmeyi.. Hele birde dolu dolu konuştuklarında. Ve hala hayata tutunmaları çok güzel. İyi pazarlar Sezer💜
Silnaif yaşamlar... <3
YanıtlaSilBöyle sakin ve dingin yaşamlar sarsa her yeri keşke. 💜
SilHayranlıkla okudum aşkla yaşayanların hikayesini. Bedenleri yaşlansa da, son nefese kadar hayata sevgiyle bağlanmış insanlara hayranım. Hele senin anlatımınla birleşince, bitmesin istediğim romanlar gibiydi.
YanıtlaSilBende hayranım böyle insanlara. Bayan Suzi ile ilgili yazılarım çok sevildi. Hayatını mı yazsam acaba?😀
SilRoman okur gibi okudum . Bloğunuzu yeni gördüm gerçi diğer yazıları okumadım . Gerçek mi bu hikaye . :) Gerçek olsa olmasa da keyifle okudum . :) Ne güzel anlatmışsınız ... Sevgiler . :)
YanıtlaSilMerhabalar Zehra.
SilAdın çok güzel. Bende çok özel bi yeri var. Çok sevdiğim ninemin (bahanemin) adı. Ninemle ilgilide çok yazdım buralarda. Bayan Suzi kadar enteresan biriydi😀
Bu yazdıklarım gerçek. Fotoğraflarıda var zaten. Çok teşekkürler yorum için. Hoşgeşdin💜
vallahi roman kahramanı gibiler yaaa :)
YanıtlaSilYukarıada bi yorumdada yazdım, ben en iyisi bunların hayatını yazayım😀
Silhıhım :)
Sil