
Her mevsimi seviyorum. Bazen sadece kış uzun sürüyor gibi geliyor.
Bu akşam ikizlerden biri, Deniz olanı yani, anne gel seni yemeğe götüreyim dedi. Olur dedim. Yürüyüşten gelmiş, banyo ve tuvaletleri siliyordum. Bi elimde bez, birinde deterjan kutusu vardı bunu söylerken. Tamam dedim, hazırlanıyorum o zaman. 20 dakikada giyindim, süslendim. Sanki biraz önceki elinde bezle duran ben değildim. O başka biriydi. Anne naaptın? Seni annem değil, kız arkadaşım sanacaklar dedi. Böylede muzip bir çocuk:)
Bayan Susi ve Lory’ye taziye kartları gönderdim. Sonbahar motifli fotoğraflarım taziye için pek uygundu. Geçen seneki kartpostal satışlarımdan kalmıştı. Daha bi çok var. Yavaş yavaş yılbaşı kartları yazmalı. Elimde olan adreslere göndermeye niyetliyim.
Dün akşam çok komik bi şey oldu. Yazmalıyım. Bilenler bilir ikiz oğullarım var. Tek yumurta ikizi mi, çift yumurta ikizi mi bu soruya hiç bir zaman cevap veremedik, taa ki düne kadar. Ne doğduğunda ne de doğum öncesi jinekoloğum buna cevap veremedi. Kim bunun muhatabı onuda hiç öğrenemedik. Belkide çokta umurumuz olmadı. Onlar bizim için hep ayrı bir bireydi. Çok yakınlarımız karıştırır, okulda öğretmenler karıştırır, gümrük polisi bile farkına varmadı pasaport değişiminde. Evet bunu bilinçli yapmıştık bi keresinde. Farkına varsaydı gümrük memuru, pasaportlar karışmış diyecektik.
Dün ne oldu peki?
Bize göre ikisi çok farklılar. Karakterleride farklı, fizikleride. Tamam aynı boy ve aynı kilodalar. Evet, benziyorlarda. Fakat bana göre, yürüyüşleri farklı, bakışları farklı, duruşları farklı. Sadece kardeş benzerliği var.. Neyse, bunlar laptoplarını yüz tanıması ile açılmasına ayarlamışlar. Dün birbirlerinin laptopunu yüz taraması ile açmaya kalkıştılar. Sonuç? Açıldı laptoplar. Buna hem kendileri güldü, hem ben. Dedim, tamam tek yumurta ikizisiniz. En son teknoloji bile şaşırıyorsa, tasdiklendi, onaylandı, damga vuruldu:).
Tek yumurta ikizisiniz! Nokta.
![]() |
Deniz'in üzerindeki önlük gibi sey pek estetik görünmesede siparis ettigi yemekle alakali, önünde pisiyor. |
Türk restoranına gittik. Sahibi taniyormuş bunu. Oooo Deniz, hoş geldin diye karşıladı. Deniz hemen “annem” diyerek beni tanıştırdı yanlış anlaşılmaya sebep vermemek için:) Efendim, adınızı hep duyduk, çok memnun oldum diyerek masa seçimini bize bıraktı. Bos masalardan birine oturduk..
Adam dört dönüyor etrafımızda sağolsun. Bu kadar ilgi hem beni, hemde Deniz’i mahçup etti. Neyse mahçupluk bi yana, ilk kez oğlum beni yemeğe götürmüş, rakı içiyoruz, sohbet ediyoruz. Çok duygulandım be. Daha dün gibiydi, küçücüklerdi, parktı, anaokuluydu, ilkokuldu, dersti, veli toplantısıydı, karneydi, liseydi, notlardı, üniversiteye girişti.. Büyümüşler kabul etmeli. Konuşmalarımızın konusu bile değişmiş. Aşk meşk ilişkilerini anlatıyorlar. Farklı bakış açılarından dolayı yaşadıkları zorlukları mesela. Bu konularda onlara yetemediğimi, nasıl konuşmam gerektiğini bilemiyorum sanki. Sadece dinliyorum. Henüz çok gençsin, bi gün bu düşüncelerine güleceksin diyorum ama, bu onu rahatlatan bi şey mi onuda bilmiyorum. Sadece kendini tanı, kendine güven, yolun çok başındasın, daha çok farklı insanlarla tanışacaksın, düşüncelerin değişecek gibi soyut şeyler onu ne kadar ikna etti bilemiyorum. Yaşayarak öğrensin istiyorum. Hepimiz yaşayarak öğrendik mi? Nasihatler bi kulaktan girip diğerinden çıkmadı mı?
Ama öyle bi konuşayım ki, rahatlamış hissetsinler istiyorum. Bunu başarabildiğimi düşünmüyorum, her ne kadar seninle konuşmak iyi geldi deselerde. Hem arkadaş gibiyiz, hem ana oğul gibi seviyeli. Bu iyi bi şey mi, değil mi çözemedim? Oysa onların yaşlarındaki diğer arkadaşlarımın çocukları ile arkadaş gibi her şeyi konuşabiliyoruz ve düşüncelerimiz neredeyse örtüşüyor. Kendi çocukların olduğunda o tutukluk benden mi kaynaklanıyor, onlardan mı? Bunu çözemiyorum. Yada bu normal mi? Onuda bilmiyorum. Bir bilinmezlikler içindeyim şu an. Zaman geliyor çocuğuna yetemiyorsun.
Belkide bu normali bu. Bu mu?