Sayfalar

14 Kasım 2018 Çarşamba

Bayan Suzi, Ve O Gül

gül kokulu gül.
Geçen hafta perşembeydi, yine telefonla aramıştı bayan Suzi beni. Sesi iyi gelmiyordu. Döndün mü tatilden, nasıl geçti diye sormuştu. İyi geçti, sen nasılsın diye sorduğumda, hiç iyi değilim demişti. Peki, evde misin, seni ziyarete gelebilir miyim diye sorduğumda, hayır birazdan fizyoterapiye gideceğim, demişti. Peki ya yarın, diye sorduğumda, bilmiyorum kafam çok karışık, yarın günlerden ne diye sormuştu. Cuma dedim. Bilmiyorum, gelmeden önce ararsın demişti. Gitmedim ben o Cuma. Biraz nezle gibiydim, aksırıp tıksırıp duruyordum birde gidip ona bulaştırmayım diye düşündüm. Cumartesi, Pazar hava çok güzeldi sık sık bayan Suziyi düşünüyordum ormanda yürürken. Yine gitmedim. 

Bugün iş çıkışı aradım bayan Suzi’yi. Nasılsın, dedim. Çok kötüyüm dedi. Neyin var diye sormadan, vaktin varsa sana gelmek istiyorum, dedim. Çok sevinirim dedi. Telefonu kapatmadan önce “hele şükür” dediğinide duydum. 

Sisli ve hafif çiseleyen havada neyle karşılaşacağım acaba diye yol alıyordum. Bayan Suzi’nin sokağına girdiğimde, dış kapıda beni beklediğini gördüm. Gözleri çok iyi görmediği için o beni göremedi. Arabayı park edip hızlı bi şekilde evine yöneldim. 
Kapıda karşıladı beni, iyi ki geldin dedi. Kapısının önündeki kasaların içindeki elmalarını gösterdi. Götür bunlardan, bir sürü var, dedi. Bahçesindeki bir tek elma ağacındandı bütün o elmalar. 

Benim merak ettiğim Bayan Suzi, aksine her zamankinden daha iyi görünüyordu. O ittirmeli sandalyesi olmadığı gibi değneklerini bile kullanmıyordu yürürken. Ee hani çok kötüyüm, demişti diyorum içimden. Neyse içeriye girdik. Girişteki bi halının köşesini kaldırmış, “gözlerim çok iyi görmüyor, şurda duran ne? Diye sordu. Kurumuş bir yaprak duruyordu halının altındaki açık köşede. Eğilip aldım, kurumuş bir yaprak 🍂 bu, dedim. Elini yüzüne tutup gülmeye başladı. Ama nasıl gülüyor. Kedim kaldırdı o köşeyi ve ben onu fare sanıyordum, dedi. Ama gözleri iyi seçemeyen bi insan için kurumuş boz bir yaprak üstelik sapı var, fareyi andırabilir. Ben onun güldüğü kadar gülmedim, gerçekten fareye benziyor, bende önce fare sandım, dedim tebessüm ederek. Benziyor dimi, dedi. Evet, dedim. 
Bay Anliker ve oturdugu sandalye.
Sonra mutfağa geçtik. Her zaman oturup sohbet ettiğimiz yere. Küçük yuvarlak masası ve iki sandalyeli mutfak. Birinde Bay Anliker, diğerinde Bayan Susi oturur. Üçüncü kişiye diğer odalardan gelir sandalye. Bay Anlikerin sandalyesine bayan Susi oturdu. Bende bayan Suzi’nin sandalyesine. “Bay Anliker öldü biliyor musun” dedi pat diye. “Neeeeee” dedim bende pat diye. Evet öldü, gitti, terketti bu dünyayı dedi. Ağlamıyordu. Gülmüyorduda. Normal mimikleri ile anlatıyordu. 

Ne zaman, neden, nasıl? Diye sordum. 
Şarap içermiyiz bir kadeh dedi. İçeriz, dedim ve hemen bardakların olduğu dolaba yöneldim o zahmet etmesin diye. Hayır, dedi sen otur ben getireceğim o çok özel kadehleri. Biri babamdan kalma tek bir kadeh, diğeri ise bay Anliker’den kalma tek kadeh. Onu ben alacağım, babamdan kalanı ise sana vereceğim dedi. Peki dedim. Oysa dolabın içi çeşit çeşit içki bardakları ile doluydu. Ama bu iki bardak tek. Bu iki tek bardağı özenle alıp mutfağa döndük. Kırmasam bari diye kadehi sıkı sıkı tutuyorum. Neredeyse sıkarak kuracağım.
O sandalyede oturan Bayan Suzi,
ve camin önündeki o gül..

Tekrar oturduk mutfaktaki masaya. Açık şarabı varmış zaten, kadehleri ben doldurdum. Bay Anlikere içelim diye kaldırdık kadehleri. Evet ona içelim, dedi. Ve başladı anlatmaya. 

“Geçen hafta Pazartesi hastaneye kaldırılmış kalp yetmezliğinden, benim haberim yok, beni 60 yıldır her gün arayan insan aramayınca merak ettim günlerce. Cuma akşamı karısı Lory aradı. Hastanede yattığını söyledi. Lory gelip beni aldı ve o gün ben gittim hastaneye. Lory de eve gitti. Bütün gün onunla beraberdim. O masmavi düğme gibi gözlerini açıyordu, ama beni gördüğünü ve algıladığını sanmıyorum. Sonra ben eve geldim, o gece 10 Kasım gecesi o mavi gözlerini kapamış” dedi. Tam bayan Suzi bunu anlatırken bütün mavi gözlüler 10 Kasım’da mı ölüyor acaba diye aklımdan geçirdim. Aklımdan geçen diğer bi konu ise sonbaharın aynı zamanda hüzün mevsimi olduğu idi. Hazan, hüzün, yaprak dökümü, ölümler, hastalıklar hep bu mevsimde baş gösterir. Belki sonbaharın renkleri bu yüzden güzel ve aynı zamanda hüzünlüdür. 

Sonra birden bire başka bi konuya geçip dünya gerçeklerinden konuşmaya başladı bayan Suzi. Şöyle adamakıllı Bay Anliker’in matemini tutamıyorum. Bende onun gibi ağlayamıyorum. Oysa bizde ölümler acıklıdır, ağlamaklıdır, derin acılar içerir. 

Biliyor musun diyor, şu gülü götürmüştüm Bay Anlikere. Kokladı. Ne güzel kokuyor, dedi. Bunu anlatırken kendiside kokladı gözleri kapalı. Bak, sende kokla istersen, dedi. Artık nasıl bi özlem ile kokladım bilmiyorum, gerçek söylüyorum, yok böyle bi koku. Böyle güzel kokan bir gül henüz koklamadım. Mutfağında beyaz bir vazoya koymuş. Bu gül solmuştu, yeniden açtı biliyor musun dedi heyecanla. İnanıyorum ona. Fotoğrafını çektim. Bu gül elbet solar bi gün, seneye ölüm yıldönümünde belki ona kartpostal olarak gönderirim diye düşünerek çektim bu fotoğrafı. 

Eee, dedim şimdi bundan sonra ne olacak, nerede ve ne zaman defnedilecek? Bilmiyorum, dedi. Bundan sonrasının önemi var mı? Beni her gün arayan bi insan yok artık, onun düşünceleri, onun centilmenliği, onun anlayışı, onun aydınlığı yok. Sessiz bi dünyaya gömüldüm. Ama ben yalnız yaşamaya alışığım, daha çok onun karısı Lory’i düşünüyorum. Onun işi daha zor. Bir sürü kararlar vermesi lazım. O çok iyi bir kadın, şimdi sadece onu düşünüyorum, dedi. 
Bunu kimseye anlatmadım, bir tek sana anlatıyorum, elbette karısının iznini alarak, dedi. Eğer karısının yardıma ihtiyacı olursa senin adını verebilir miyim? Diye sordu. Elbette, dedim. 

Ama hala defnedilme konusuna açıklık gelmemişti. Nerde, ne zaman olacak, sen gitmeyecek misin diye yeniden sordum. Bay Anliker’i biliyorsun, öyle şaşaya gerek duymadı hiç, sessizce gitmek hep tercihiydi. Buda öyle olacak. Krematoryum’da yakılarak külleri kalacak geriye, dedi. Onada karısı karar verir nereye savrulacağına. 

Nasıl güzel, nasıl objektif, nasıl anlayışlı, nasıl aydın bi kadın. İdolüm. Biraz sert gibi görünüyor. Ama mükemmel. Keşke bende öyle olsam!! Biz acınasını kadınlara alışığız ya hani. 

Son olarak dedi ki; Viktor Hugo’nun bir mezar şiiri bilir misin? Hayır dedim. Bilmiyorum, söylesene bana. Fransızca ama, aynı sözleri bire bir tercüme edemeyebilirim, dedi. Ve etmedi. 

Vedalaştık. Bir kasa elma verdi bana. Eve geldim. Gelir gelmez o şiire baktım. 
Türkçesi şöyle imiş. 

“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar
Seher vakti yağdığında yağmurlar? ”
Diye mezar sordu güle.
“Ya senin o kuyu gibi ağzına
Düşen insan ne yapar daha sonra? ”
Diye sordu ona gül de.
“Ey karanlık mezar, amber ve bal
Kokusuna döner o damlacıklar
Anladın mı beni şimdi? ”
Mezar da dedi ki “Ey dertli çiçek,
Melek olup göklerde süzülecek
İçime düşen her kişi.”
(1837)
Victor Hugo
Çeviren: Tozan Alkan
Böyle işte. Bay Anliker gitmiş. Ve ben üzgünüm. Onun gibi bi insan tanıdığım için çok mutluyum. Bizim firmanın kuruluşundan beri vardı. Katkısı çoktur. Firmanın envanteridir neredeyse. En son yine bayan Suzi’de buluşup hayatımda ilk kez geyik eti yemiştim. O ısmarlamıştı. Ve orada birbirimize sen diye hitap etmeye başlamıştık 20 yıl sonra. Taksiye bildirdiğimde, bu geceyi tekrarlayalım demiştim. En kısa zamanda olsun, lütfen demişti, ve yanaklarımdan öpmüştü. Öyle havayı öper gibi değil, dokunarak öpmüştü😪 
Bi daha olamadı😪 hayat işte. Kaşla göz arasında.. Seni çok sevdik Bay Anliker. Küllerinden yeniden doğ emi. 
Bay Anliker ve ben.

Bayan Suziye ait diger yazılar:

Bayan Suzi Düşmüş
 Bayan Suzi ve Sevgilisi..
Bayan Suzi ve üzümleri



14 yorum:

  1. Hay Allah sabah sabah Bay Anliker ,Bayan Suzi ve Lory için ağlarken buldum kendimi. Huzur içinde yatsın.

    YanıtlaSil
  2. İnstagram'da görünce, "Ah sakın!" dedim. "Bay Anliker'e bir şey olmasın."
    Ölümü de güzel yaşıyorlar ama sessiz ve mağrur.
    Nw diyeyim. Biz de sevmiştik Bay Anliker'i. Bilir miydi acaba tanımadığı insanlar tarafından sevildiğini?
    Öperim çok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahi ya, ölümü sakince kabulleniyorlar. Bence bilirdi, çünkü kendisi ile barışık bi insandı.

      Sil
  3. Başınız sağolsun.
    Biz sadece fotoğraflardan görüp içimiz ısınıyorsa sizi düşünemiyorum bile ...

    Işıklar içinde uyusun

    YanıtlaSil
  4. ah yazını gözlerimde yaşla okudum bir balık sulugözlüsü olarak. yaşlı
    insanlara karşı başka bir hassasiyetim var belki ondan. seninle
    haberimiz oldu Anliker ve Suzi den. tüm yaşlılar gibi ne güzeller ne
    tatlılar. Suzi şimdi ne yapacak, eşine de zor tabi ki ama
    kabullenmek, yokluğuna alışmak bir insanın karakterin ne kadar
    sağlam olsa da mizacın sert olsa da zor gibi geliyor. sen de eminim
    çok üzülmüşsündür, ne güzel ziyaretlerde bulunuyorsun. Biraz kendime
    benzetiyorum çünkü benimde bunca işime rağmen gönül bağı kurduğum
    yaşlı iki teyze var yakınlarımda. kimseleri yok, biri 89 yaşında
    hatta geziyor dolaşıyor çokşükür. ama ne kadar zor onun
    yaşamı diye düşünüyorum her seferinde. gitmesem, uğramasam
    vicdanım rahat etmiyor. Aman Bayan suziyi fazla yalnız bırakma,
    hep yanında ol, bize de haber ver hakkında. çok çok sevgiler buralardan..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım biz acımızı göz yaşı ile atmaya programlıyız. Bende o gün Suzinin yanında ağlayamadım, ama eve geldiğimde bazı yaşanmışlıkları düşündükçe kaçtı gözüme bi şeyler benimde.
      Bugün hem Suzi’ye hem Lory’e taziye kartı gönderdim kendi kartpostallarımdan. Ve Suzi’yi daha sık ziyaret edeceğim. Allah’tan çok sevdiği iki kedisi var. Ve onlar için yaşamayı çok istiyor..

      Sil
  5. Geçen gün Instagram'da gülü paylaşınca anlamıştım biliyor musun? Burada yazmanı bekledim. Başınız sağ olsun. Bay Anliker'in mekânı cennet olsun.
    Bayan Suzi gibi kadınlara bayılıyorum bu arada.

    YanıtlaSil
  6. Ne diyeceğimi bilemedim şimdi...
    O gülün kokusu buraya bile geldi :/
    Başın sağolsun arkadaşım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Çok keskin güzel bi kokuydu, bundan böyle ne zaman bir gülü koklasam bay Anliker ve Susi’yi hatırlayacağım. Sağol arkadaşım💜

      Sil
  7. Çok üzüldüm, bir tanıdığımı kaybettiğimi hissettim. Başınız sağolsun.

    YanıtlaSil
  8. Teşekkür ederim. Dün yine bayan Suzinin yanındaydım. Ruhen pek iyi sayılmasada her seferinde şaşırtıyor beni. Yazarım ay sonuna doğru.

    YanıtlaSil