Belki bir film izlerim, belki resim yaparım diye çayı alıp balkona çıkıyorum. Elimde telefon. Şu günlerdir beklenen YSK nın “gerekçeli kararı” açıklanmış. Twitter yine coşmuş. Neler görüyor, neler okuyor insan şu twitter aleminde be. Çok eğlenceli bu türk twitleri. Hele hele seçim dönemlerinde. Arada çok salakça şeylerde oluyor. Bugünkü ennn ama ennn “saçma açıklama ödülü” goes to Ece.. Eurovision yorumunu okudum. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. En iyisi gül, dedim kendime. Güldüm. Hatta baya bi güldüm.
Bu abartılı gülüşüm iyi gelmedi bana. Sonra yüzüm ciddileşti. Miri nerde ya, dedim.
Evet birden bire, kedim Miri’nin yokluğunu hissettim. Diğer balkona çıkmıştı. Çıktım balkona sessizce çağırdım, Miri, Miri diye. ama yok. Birazdan gelir dedim. Çünkü gider gezer gelir. Baktım hala yok. Dedim herhalde bu yine aşağıya atladı. Zemin katın bi üstünde oturuyoruz. Yani atlarsa çıkamıyor yukarı.
Hava kararmış, saat 21.30 gibi. İyice gece olmadan çıkıp arayayım diyorum. Evin etrafında adını çağrarak bi tur atmayı düşünüyorum. Daha o turu atamadan sesini duyuyorum. Miri diyorum, miyav diye cevap veriyor. Sese doğru gidiyorum. Karanlıkta göremiyorum. Yerde mi, gökte mi belli değil. Telefonumun ışığını açıyorum. Evin önündeki çalılıklara, evlerin pencerelerine tutuyorum. Bi gören olsa sapık damgası yiyeceğimden korkuyorum. O da ne? Telefonun ışığı ile bir pencerede jaluzilerin arasından parlayan iki göz görüyorum. O evde oturanlar taşındı yakın zamanda. Ev boş. Hani rüyada bi şeye çok yakınsındır ama ulaşamasın ya aynen öyle hissediyorum kendimi.
“Miri gel” dedikçe miyavlıyor ama hareket edemiyor. Zemin katın bi üstü olduğu için, ulaşabileceğim yükseklikten fazla. Bizim oğlanlardan birini çağırıyorum. 1.80 boyuyla oda ulaşamıyor. Garajda bi uzun bir merdiven gördüğümü hatırlıyorum. Garaja gidiyoruz. Evet merdiven duvarda asılı. Seviniyoruz. Merdivene kilit vurduklarını görünce sevincimiz kursağımızda kalıyor. Sonra uzunca bi demir görüyoruz. Onu alıp tekrar yukarı pencerenin önüne geliyoruz. Taylan, demir ile jaluzileri yukarı kaldırmaya çalışıyor, fakat Miri sürekli kafasını jaluzilerin arasına soktuğu için canını acıtmaktan korkuyoruz. Böylece iki saat geçiyor. Polisi arayıp, durumu bildiriyorum. Nasıl bir yer orası, gözümde nasıl canlandırmalıyım diye soruyor. Anlatıyorum. “Oraya girebildiyse, çıkmasınıda bilir” diyor. İki saat geçti ama, diyorum. Bi iki saat daha bekleyin sonra tekrar arayabilirsiniz, itfaiyeye haber ederiz ama size çok pahalıya gelir diyor. Ne kadara gelir diyorum? Bi şey diyemem diyor. Çaresizce kapatıyorum telefonu.
Evet birden bire, kedim Miri’nin yokluğunu hissettim. Diğer balkona çıkmıştı. Çıktım balkona sessizce çağırdım, Miri, Miri diye. ama yok. Birazdan gelir dedim. Çünkü gider gezer gelir. Baktım hala yok. Dedim herhalde bu yine aşağıya atladı. Zemin katın bi üstünde oturuyoruz. Yani atlarsa çıkamıyor yukarı.
Hava kararmış, saat 21.30 gibi. İyice gece olmadan çıkıp arayayım diyorum. Evin etrafında adını çağrarak bi tur atmayı düşünüyorum. Daha o turu atamadan sesini duyuyorum. Miri diyorum, miyav diye cevap veriyor. Sese doğru gidiyorum. Karanlıkta göremiyorum. Yerde mi, gökte mi belli değil. Telefonumun ışığını açıyorum. Evin önündeki çalılıklara, evlerin pencerelerine tutuyorum. Bi gören olsa sapık damgası yiyeceğimden korkuyorum. O da ne? Telefonun ışığı ile bir pencerede jaluzilerin arasından parlayan iki göz görüyorum. O evde oturanlar taşındı yakın zamanda. Ev boş. Hani rüyada bi şeye çok yakınsındır ama ulaşamasın ya aynen öyle hissediyorum kendimi.
“Miri gel” dedikçe miyavlıyor ama hareket edemiyor. Zemin katın bi üstü olduğu için, ulaşabileceğim yükseklikten fazla. Bizim oğlanlardan birini çağırıyorum. 1.80 boyuyla oda ulaşamıyor. Garajda bi uzun bir merdiven gördüğümü hatırlıyorum. Garaja gidiyoruz. Evet merdiven duvarda asılı. Seviniyoruz. Merdivene kilit vurduklarını görünce sevincimiz kursağımızda kalıyor. Sonra uzunca bi demir görüyoruz. Onu alıp tekrar yukarı pencerenin önüne geliyoruz. Taylan, demir ile jaluzileri yukarı kaldırmaya çalışıyor, fakat Miri sürekli kafasını jaluzilerin arasına soktuğu için canını acıtmaktan korkuyoruz. Böylece iki saat geçiyor. Polisi arayıp, durumu bildiriyorum. Nasıl bir yer orası, gözümde nasıl canlandırmalıyım diye soruyor. Anlatıyorum. “Oraya girebildiyse, çıkmasınıda bilir” diyor. İki saat geçti ama, diyorum. Bi iki saat daha bekleyin sonra tekrar arayabilirsiniz, itfaiyeye haber ederiz ama size çok pahalıya gelir diyor. Ne kadara gelir diyorum? Bi şey diyemem diyor. Çaresizce kapatıyorum telefonu.
Sonra ev yönetici idarenin acil telefonunu arıyorum. Durumu onada anlatıyorum. Bu acil telefon hattı bir insanın canına veya eve zarar geldiğinde aranır, bir kedi için gelemeyiz demez mi? Kedininde bi canı var diyorum. İyi de biz ne yapabiliz? diyo. En azından gelip, garajda asılı duran merdiven kilidini açarsınız, diyorum. Hayır gelemem diyor. Adınızı alabilir miyim, diyorum. Neden? Diyor. Kiminle konuştuğumu bilmek istiyorum, diyorum. Söylemeden kapatıyor telefonu. Avrupa’nın göbeğinde bu yaşadıklarıma inanamıyorum.
Sinirden elim ayağım titriyor. Gece yarısını geçmiş. Eve geliyoruz. En azından Miri acı çekmiyor, onu biliyorum. Düşünüyorum, sabah erken ev yönetimini ararım, normal mesai saatinde kayıtsız kalamazlar, diyorum. Ama bu yaşadıklarımdan sonra güvenimide yitirmiş durumdayım. Sabahı nasıl edeceğimi bilmiyorum.
Balkon kapısını açık bırakıyorum. Son sigaramı içip yatacağım. Bir tıkırtı duyuyorum. Bu tıkırtı Miri kuru mamasını yerken çıkardığı tıkırtı. Ben tam küçük balkona yönelirken, Miri de bana doğru koşuyor. Gözlerime inanamıyorum. Sarmaş dolaş oluyoruz. Uykuya gidenler birer birer kalkıp geliyor benim sevincime. Dizlerim yerde, kedi kucağımda kafamı kaldırarak Polis haklıymış be, hııı? diyorum, bizimkilere.
Artık rahatça uyuyabilirim. Hatta gülmeye devam edebilirim.. Madonna, Madonna😂
Vallahi polis haklıymış. Girdiği gibi çıkar ha?
YanıtlaSilSenin bu Miri biraz yaramaz zannedersem. Ama o dediğin yere nasıl girmiş ki? Sizin evden atlayıp oraya mı düşmüş, yoksa aşağı atlayıp yukarı mı atlamış bir daha bilemedim.
Neyse ki tatlı sona ulaşmışsınız.
Geçmiş olsun :)
Yaramaz değilde başına buyruk. Kafa nereye o oraya :)
YanıtlaSilOraya nasıl mı gitti? Şöyle. Her katın evi çevreleyen bir pervazı var. Fotoğrafta da görüldüğü gibi. Yani oturduğumu katın çevresinde dolanıyor, başka balkonlara gidebiliyor. Daha öncede bana komşu kedi gelirdi hatırlıyor musun? Hani adına boncuk koymuştum. Öyle işte.
Ha ha...Allah gariban kulunu sevindirmek isteyince önce eşeğini kaybettirir,sonra buldururmuş.Sizin ki onun kedi versiyonu olmuş.Geçmiş olsun :))
YanıtlaSilEvet, öyle oldu:))) Ama bi sey ögrendim, bundan böyle aramaya kalkmayacagim. Madem bu kediler basina buyruk takiliyorlar, baksin basinin caresine diyecegim:)
SilMiriiiii....ah yaramaz!!!! Kendi kendine ve sağsalim geldiği için nasıl sevindim anlatamam..çok geçmiş olsun Berfin'ciğim. Bu arada bana küs müsün? Gelmiyorsun hiç bloğuma? :( Karpuz Apartmanı'na yeni bölüme bile gelmeyince üzüldüm inan:( tam Ramazan bayramıydı zaten bölüm de Ramazan bayramı özel bölümü, bayram bayram seni rahatsız etmek, angarya vermek istemediğimden e-mail atıp kaynanaya dublaj yapmanı istemeye yüzüm tutmadı...sensiz ne kadar seslendirebiliyorum bilmiyorum ama gerçekten her seferinde seni yormaya çekiniyorum (sen ne kadar yorulmuyorum desen de..)
YanıtlaSilneyse öyle işte:) beklerim...:)
Sevgiler...:)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilMerhaba Mujde Ablacim
YanıtlaSilNeden küseyim ki sana. Yok öyle bir sey. Sadece zaman zaman blogdan ve bloglardan uzak kalinabiliyor. Hele Yaz döneminde. Bu ara eskiye nazaran SIK yazamıyorum. Uzağım yani. Yorum bildirimi gelmiyor bana. Ancak bloguma girdiğimde görebiliyorum. Bugün ofiste okuyabildim yorumlarini. Yoksa hic bir yorumu cevapsız birakmamaya gayret ederim.
Ayrica Huriye hanim dialoglari gayet basarili. Yardim istersen her zaman yazabileceğini söylemistim.Yorum bırakmıyorum diye okumuyorum anlamına gelmemli. Sevgilerimi gönderiyorum.
Canım ben de o zaman o yorumumu sildim.
SilNe bileyim, üç gün yorumuma cevap yazmayınca, Karpuz Apartmanı'nın son iki, üç (saymadım gerçi) bölümlerine hiç uğramayınca küstün sandım. Biraz alınganım aşırı alınganım galiba:) biliyorum söylemiştin ama tam Ramazan bayramı misafirin vardır, belki seyahattesindir, sen benim gibi yaşlı ve evinden çıkmayan ev kuşu değilsin ki, çevren, misafirlerin, işin gücün var en önemlisi....ne kadar desen de sanki angarya yüklüyormuşum gibi geliyordu bana..artık bu kadar yeter daha fazla rahatsızlık vermemeyeyim hele hele Ramazan bayramı günü dedim..
Çok teşekkür ediyorum, benden de sevgiler..