Sayfalar

21 Ocak 2013 Pazartesi

21 Ocak..

Serpil bebek..
"Okumayı pek değil ama yazmayı ezelden severim.. Hızımı alamayacağım yakında bir blogda ben acacağım:)) Yine kendimi tutamadığım ve tuşlara basıldığı an.." diye başlamışım yazıma:) aldığım notlarda gecen yıl bu zamanlar;)) ve tutamamışım kendimi açmışım bir blog. Kafama koyduğumu yapıyorum demekki!! Bu aralar yakınimdakilerin doğum günlerinin arka arkaya gelmesi, doğum günü blogcusuna çevirdi beni:)) yazayımda kayıtlara geçsin istedim.. Belki torunlarımızada ip ucu vermiş olurum:)

Ve şöyle devam etmişim; (biraz değiştirdim yazıyı ama ana hatları ile aynı sayılır)

Yıllar önceydi.. 2. Sınıfa gidiyordum Hendekte.. 15 tatil olmuştu..O zamanlar öyle denirdi.. Şimdi yarı yıl tatili deniyor herhalde.. Ve tatillerde biz hep Mudurnu'daki köyümüze, nineme ve dedeme giderdik.. Dedem gelir bizi alırdı.. Eskiydi o zamanki otobüsler.. Herkes içerde sigara içerdi.. Pis kokardı.. Benide otobüs tutardi o dönemler.. Kusmamak için sürekli yutkunurdum.. Ama bazen kendimi tutamazdım.. Ama bir poşet hep yanımda olurdu.. Cok uzun sürerdi o zamanlar Hendekten Mudurnuya gitmek.. 5 saat kesindi.. Ama biz Cok sevinirdik yinede.. (biz, abim ve ben) Otobüs yolculuğu o zamanlardan kalma bir alışkanlık bende.. Cok severim.. TRT de şarkı ve türkü eşliğinde, otobüsün sesi bir orkestra gibi hala kulaklarımda. Kış ise camlar buğulanırdı.. Buğulanan camlara birşeyler yazmak çizmek yolculuktaki eğlence.. Yılmaz Erdoğan'ın bunu anlatan bir şiiri var, ne zaman dinlesem bu yolculuklarımız aklıma gelir. İşte yine böyle bir yarı yıl tatilinde köye gelmiştik.. Masal kitaplarındaki gibi bembeyaz karla kaplıydı köy.. Ahşap evlerle... Kahverengi ve beyaz renginin hakim olduğu bir yerde tek renk çocukların kızak keyfi.. Dedemin yaptığı kızağın üstüne 5-6 kişi binerdik.. O zamanlar kar giysileri yok tabi üzerimizde.. Ayaklarda Ankara lastiği bir ayakkabı, üstünüzde el örgüsü bir hırka.. Hiç üşümezdik ama.. Bizemi öyle gelirdi? Eve geldigimizde her yerimiz ıslak, işte ancak o zaman anlardık üşüdüğümüzü.. Ninem sobanın üzerindeki yedekte kaynayan suyla ılıştırıp sicak suyla ayaklarımızı yıkamak yerine soğuk suyla yada karla yıkardı.. O zamanlar sinir olurdum ama kadın doğrusunu yapıyormuş.. Zaten onun ne kadar bilge oldugunu çok geç anladık...

Köyümüz gerçekten sevimli bir köydü.. Akşam oturmatına gidilirdi.. Ninem eğer el fenerini iki ayağının arasina alıp kapağını açıp, kibriti çakıp yakıyorsa o feneri, demekki bir komşuya oturmaya gidiliyor.. Sevinirdim;) O gidişlerin detayları hala aklımda..
Fener, Foto Internetten
Dolunay varsa fenere gerek olmazdı.. Yanımızda sönük taşırdık.. Dönüşte karanlık olursa diye.. Ay ışıgında kar'ın rengi, ve üzerindeki adımların sesi, uzaktan gelen çoban köpeklerinin havlama sesleri ile nasıl gizemli, nasıl heyecanlı.. Ninemin eteğine yapışırdım. O varken birşey olmazdı nasıl olsa.. Birşeyden korkmazdı..
Ama benim asıl anlatmak istediğim şey başka.
O yıl başka bir güzellik vardı.. Günümüzün teknolojisi yok.. Telefon falanda yok.. Hatta köyde elektrik bile yok o dönemler.. Gaz lambası var.
Gaz Lambasi
Her akşam, ortalğa karanlık çökünce elde bir kibrit kutusu her odanının lambaları yakılır, fitilleri kısılırdı. Loş bir ışık.. Ne zaman misafir gelse, o aksam lüks denen alet yakılırdı misafir odasına..
Lüks, Foto Internetten..
Çünkü o daha çok aydinlatırdı.. Kimin penceresi daha bir aydınlıksa o evde misafir olduğu anlamına gelirdi.. Ve herkes o aydınlığa giderdi o akşam. Böyle bir Kış gecesinde bizim evin pencereleri ışıl ışıl.. Çünkü o gün Almanyadan bir mektup gelmiş.. Bir kardeşimin doğduğunu yazan.. Ve birde resim.. Öyle bir bebek doğmamıştı o güne kadar.. İkinci sınıftayım o zamanlar artık okuyabiliyorum.. Eskiden postacıya okuturduk gelen mektupları:)) heceleyerekte olsa okudum.. Ben o resmi alıp köyde kapı kapı dolaştım.. Benim kardeşim olmuş, bak buda resmi diyerek.. Kimi sevindi, kimi, "senin artık pabucun dama atıldı" dedi.. Ben o zamanda anlamamıştım bu deyimi.. Halada anlamıyorum;)) İşte o akşam evimizin bütün odalarının ışıl ışıl yanmasının sebebi Serpilin doğumu için kutlamaya gelen misafirlerimizdi.. Onu daha görmeden çok sevmiştim..
O yıl kış ayı çoook uzun sürmüştü.. O Yaz mevsimi sanki topal eşeğe binmişti, bir türlü gelmiyordu..

Nihayet o Temmuz ayı gelmişti. Annem ve babamin yanında çok güzel bir bebek vardı.. Ve o bebek benim kardeşimdi.. Çok anneciydi. Bir hafta sonra alışırdı bize. "Abba, abba" derdi bana ve ayrılmazdı yanımdan.. Avrupalı bir bebegin saçlarını ben keserdim. Köylü kızlarına benzetirdim;)) heryıl yapardım bunu:)) Avrupalı gibi gelir, köylü gibi giderdi.. ama o hep çok güzeldi, saçlarını, kahküllerini yamuk yumuk kessemde:))

Bir gün hiç unutmam, yine bir tatile gelmişler.. 2,5 yaşlarında o zaman.. Ben yine Serpili yanıma almış, çayırda oynuyoruz çocuklarla.. Çayırın çoban köpeği ipinden kopmuş nasil koşarak geliyor üzerimize. Çok azgın bir köpek, herkesin korkulu rüyası.. Biz hepimiz kaçıştık.. Ben Serpili bırakıp kaçtım.. Korku büyük, yusuf yusuf olayı tabi.. Ama gözüm arkada.. İçim acıyor.. Serpilin iki elini açıp "abba abba" diye yalvarışını hiç unutamam.. O koca cüsseli köpek koşarak geldi, Serpili yakaladı, kokladı kokladı ve uzaklaştı.. Hiç birşey yapmadı.. Çoban köpeklerini o yüzden çok severim.. Bir çocuğun çaresizliğini ve masumiyetini görebildi.. Köpek gittikten sonra gittim, kucakladım tabi Serpili.. Ama o an hiç aklımdan gitmez..

Bugün doğum günün.. Gözlerimi kapadım, film şeridi gibi geçenlerdi bunlar senin bebekliğine dair anılarım..

Şimdi yine ayrı ülkelerde, yine tatillerde görüşeceğimiz günleri beklemek düşüyor payımıza.

Otobüs yolculuklarında buğulu camlara adını yazdığım yazılar, lüks lambasının ışıltısı, karda yürüdügüm ses, uzaktan duyduğum köpek sesleri, yamuk kesilmiş kahküller, senin bebekligini hatırlatır bana..

Gördünmü bak, doğumunla birlikte ne anılar katmışsın hayatıma.. Ergenliğini ve yetişkinliğini saymıyorum bile.. Sensiz çok eksik olurdu bu hayat..

İyiki doğdun Serpil.. İyiki varsın..

6 yorum:

  1. Ne güzel anilar bunlar:)köyde yasamadigim icin her seferinde ic cekerim benim neden hic böyle güzel anilarim yok diye..bunlarin bir parcasi olmasi beni cok mutlu ediyor tabi bircogunu hatirlamasamda:)

    eline yüregine saglik ablam.. sen hep böyle güzel güzel yaz emi.. seni cok seviyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel anılar elbette sizlerle oluşan anılar.. Bende seni çok seviyorum:)

      Sil
  2. Server ablacim bizim koyede gel bizim koy icinde yaz:-) Senin anilarini anlatim dilin cok guzel. Sizin koyunuzu iki kere gordum topu topu ama sanki benimde anilarimis gibi duygulaniyorum okurken.

    YanıtlaSil
  3. Adsız, hangi köyki senin köyün? Davet edersen seve seve:))

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir yazı olmuş bu! Unuttuğum bir dolu ayrıntıyı aklıma getirdi. İstanbul'a çok yakın olmasına rağmen, evlenene kadar hiç gitmemiştim Mudurnu'ya, Hendek'e. Ne zamanki evlendim, eşim Akyazı'lı olduğundan çok geçer oldu oraların adları konuşmalarımıza...Adapazarına, ''Ada'' dediklerinş öğrendim mesela:)

    Keyifle yazılarını bekleyeceğim.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Özlem.. Bende senin yazılarını keyifle okuyorum..

      Sil