Sayfalar

28 Ekim 2014 Salı

Heyecanlı bir gündü..


okulun önündeyim. hava gri.. ben heyecanli.. saat 11.10-- 
Bugün yaşadıklarımı yazmadan olur mu? Olmaz tabi.!! Dünya için küçük, ama bizim için büyük bir gelişme sonuçta.

Matura! Nedir bu Matura zamazingosu derseniz? Basit bir dille, Üniversite kapısını açan altın bir anahtar diyebilirim. Almanya'da "Abitur" diğer Avrupa ülkelerinde "matura" deniyor. Latince bir kelimeden almış adını. Maturus = olgunluk, demekmiş. Yani olgunluk sınavı. Lise son sınıfta diğer var olan genel derslerin yanı sıra, ayrıca notlandırılan bir tez bu. Bu tez araştırmalar sonucu hazırlanıp, hem yazılı, hem sözlü sunuluyor. Konuyu öğrenci belirliyor. İstediği her konuda yazabilir. Mini bir doktora tezi desem yeridir. Fazla abartmayım hadi mini master tezi diyim o zaman. Yazılı olan doysayı kitapçık haline getirip 12 Eylül'de teslim etmiştik. Yine yazmıştım buradan, ne gibi tersliklerlere karşılaştığımızı. Uçakta bavulun kaybolması, tez dosyası ile birlikte laptopun içinde olması, artı araştırma kitaplarını Türkiye'de unutması vs. O dönemler bir stres yaşamıştık, neyseki yinede zamanında teslim edilmişti. O yük kalkmıştı omuzlardan. Bugün ise o tezin sunumu vardı. Bütün lise son sınıf öğrencileri sabah 8 den akşam 18 e kadar 20 dakikalık sunumları vardı. Her derslikte ayrı bir sunum. Herkese açık. Kapıda bir plan asılı. Tez konusu, saati ve kimin sunduğuna dair. Hangi konu ilgini çekerse ona giriyorsun. Taylan'ın saati 11.20. 
Bu teknik bilgileri verdikten sonra işin duygusal tarafına geçebilirim artık. 

Bu sunumun yapılacağı tarih ve davet bize yazılı olarak gelmişti. Taylan'a bende gelmek isterim, sende istermisin diye sormuştum. Bilmem, diye cevap vermişti. Hmm, bimem demesini, ben, gelmezsen daha iyi olur diye yorumladım. Benim için önemli olan onun rahatlığıydi tabiki. Ben gitmesemde olurdu. Ama bi taraftan gitmeyi çok istiyordum. O nasıl isterse öyle olsun diyordum. Dün akşam hala hazırlanıyordu. Bizim boncuk (kedi) yine masasında, sanki ona anlatıyor, oda dinliyordu. Odasına girdiğimde bu manzara ile karşılaşmıştım. Yanina gittim, kucakladım, çok güzel olacak yarın, dedim. Kucaklarken, geleyem mi? Dedim tekrar. Istersen gel, dedi. Hmmm, bir adım ilerlemişti. Yani kendini göstermek istiyor, diye algıladım.. Bende, sen belirle diyorum. Birbirimize karşı nezaket paçalardan akıyor yalnız:) Neyse yattık biz. Sabah, kahvaltı için kalktık. Kahvaltıda hiç oralı değilim güya.. Seni çok rahat görüyorum, belki gelirim bugün dedim. Geeeel, dedi.. Bu bana yetti. Öpüp, kucaklayıp, bol şans dileyip gönderdim.. Iki dakika sonra bir whatsapptan bir mesaj. "Anne, bu kedi peşimden geliyor" demiş. Seni yolcu ediyor, bu iyi bir şey, diyebildim sadece. Ama merak etmedim değil hani? O kedi aşşağıya nasıl indi? Ve nasıl çıkacak? 
Bir saat sonrada ben çıktım evden. Işe gittim. Saat 11 e doğru okulun önündeki alandayım.. Bir kahve ile sigaramı içtim.. Hala düşünüyorum, girsem mi, girmesem mi? Okulun fotosunu çekiyorum.. Üzerindeki o kocaman tren istasyonlarında bulunan saati ile. 11.10 u gösteriyor. 10 dakikam var. Ömrümün en uzun, aynı zamanda en kısa 10 dakikası. Saat 11.15 e geldi. Girdim okula. 1. Kata çıktım. Dizlerim hem taşıyor beni, hem geri geri gidiyor. Her sınıfın kapısı camdan. İçersi görünüyor. Her derslikte bir sunum var. Kimisi daha koridorlarda hazırlık yapıyor bir sonraki sunumuna. Ben 14 numaralı dersliğe doğru ilerliyorum. Taylan söylemişti orada olduğunu. Cam kapıdan içeri doğru bakıyorum, ortama göre karar vereceğim girip girmeyeceğime. Tam o anda Taylanın bir arkadaşı görüyor beni, elini kaldırarak selam veriyor bana.. Ve hemen ardından dudaklarından okuduğum kadarı ile, o kapıdan göremediğim Taylan'a "annen geldi" diyor. Artık geri dönemem. Girdim içeriye. Kafamla selam verdim, sıradan bir izleyici gibi gittim arkada bir yere oturdum sessizce. Bi ara gözgöze geldik Taylanla. Gülümsedik. Sonra asla gözgöze gelmemek adına bakmadım ona. Tüm hazırlığını yapmış, laptopdan projektörle PowerPoint hazır. Saatini bekliyor. 21 kişi var izleyen. Bunlardan ikisi not verecek olan öğretmenler, (hoca demeyi sevmiyorum) biri bir arkadaşı, biride ben.. Diğerleri bu konuya ilgi duyan kişiler. Saat tam 11.20 de başlıyor. Gülümseyerek sanki heyecanını yenmeye çalışıyor. Iyide başarıyor. Yüzü pancar gibi kızarmıyor mesela. Bir anne olarak onu tanıdığım için gülerek bir şey anlatıyorsa kıvırmaya çalışıyor demektir. Ama bildiği konularda ciddi ciddi anlatır. Ama benim onu tanıdığım gibi oda beni tanıyor. İşte tamda böyle anlarda ona hiç bakmadım. Saat 11.34 gibi bitti sunumu.. Sorusu olan varnı diye sordu. Bir 20 saniye kimse bir şey sormadı. Sonra biri parmak kaldırdı. Eyvah, dedim. Ama cevabı güzel oldu. Sonra birer birer başkaları sordu sorular. Dikkatimi çeken, soruları cevaplarken daha rahattı. Yani konuya hakimdi. En son öğretmenlerinden biri bir soru sordu. Taylanın tez konusu e-sport yani elektronik spor du. Bilgisayar oyunlarının günümüzdeki sosyal, psikolojik, fizyolojik ve ekonomik boyutu. Sunumunda bu oyunlara eğilimli olanların yüzde 63 ü erkek, yüzde 5 i kadın olarak tanimlamıştı. Öpretmeni bunu sordu. Neden kadınların az olduğunu, bu konudada bir araştırma yapıp yapmadığını. Aha, dedim şimdi sıçtı işte Taylan. Buna hazır değildi. Ama bana göre öyle güzel bir cevap verdi ki; yine gülümseyerek, negatif bir cinsiyet ayrımı yapamayacağım, ama kadınlarının ilgisini çekmiyor olabilir, dedi. Yüreğimde alkışladım. Sonra bir sessizlik oldu. Bilmiyorum öğretmeni bu cevapla tatmin oldu mu?  Sorular bitti. Taylan teşekkür etti. Alkışlandı.. Ve bitti. Saat tam 11.20 idi. Önce öğretmenleri tebrik etti. Sonra o arkadaşı. En son ben. Napıyorsun şimdi dedim. Arkadaşımla yemeğe gideceğim dedi. Tamam dedim. Bende onunla gitmek isterdim. Hatta karşılıklı bir bira veya bir şarap içmek isterdim. Ama onun arkadaşı ile gitmesi de güzel tabi. Sonra ben her zaman gittiğim kenar bir mahallede, mavi ile turuncunun buluştuğu bir mekanda oturup, bir bardak pembe şarabımı içerken yakınlarımın mesajlarına cevap veriyordum. Hayat güzeldi. Ve devam ediyordu.. Taylan sadece bu devam eden hayatın bir yerine bir kanca atmştı. Hayatta var olabilme adına. Bunları düşündüm orada otururken. Sonra kalktım, yeniden ofise gittim. Hayat hakkaten devam ediyordu.. 
Büyük bir yük kalktı omuzdan. Şimdi sonuçları bekleyeceğiz.. 

Bu arada, bugün boncuk hiç uğramadı. En son bu sabah Taylanın peşinden gitmişti. Hala ne bir ses, ne bir pati.. Bu hiç hayra alamet değil. Sahibi bizde olduğunu bilip rahat okabilir. Deniz biraz önce gidip dışarlara baktı. Ama yoktu.. Hakkaten meraklardayız. 

Tam bu yazıyı yazarken yine tarihi bir mesaj geldi. Kızkardeşimden. Ikinci kez teyze olacağım. Hastanedeymiş şu anda. Yani yarın, hatta bu gece teyze olabilirim.. Hareketli günler devam ediyor.. Ama güzel heyecanlar. Ben nasıl uyurum bu gece? 

Sunuma basladigi an gizli gizli cekilen anlar..
izlecilerin bi kismi..

umutlarumin yükseldigini hissrettigim bir yerde..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder