Sayfalar

19 Mart 2017 Pazar

Bir Pazar Hikayesi, Patetesli Börek..

Bugün Pazar. Güneşde açtı. Evin diğer fertleri Cenevre'ye otomobil fuarına gittiler. Benim ilgimi çekmediği için gitmedim. Seviyorum evde yalnız olmayı. Okuduğum kitabı cuma iş yerinde unutmuşum. Kızdım kendime. Yürüyüş yaptım bir saat. Haftada bir gün yürüyorum. Ne çok değil mi? Yürüdüğüm yol hep aynı. Ama her hafta başka şeyler görebiliyorsun. Değişiyor, uyanıyor doğa. Kuş seslerini özlediğini hissediyorsun. Aslında bu yürüyüşü her gün yapabilecekken yapmıyorum. Ahmaklık biliyorum. Onun yerine evde olmayı, türkü dinlemeyi, ütü yapmayı (zorunlu), okumayı, yazmayı, dolapları karıştırmayı seviyorum,  birde yemek yapmayı. Bugün patatesli börek yaptım. Yaparken yine bir hikaye canlandırdım kafamda. Onu yazacağım şimdi..  

Olay her zamanki gibi köyde geçer. Zehraabanın, patatesli böreğinin başına gelenler.. ve yine Mudurnu şivesi ile.. 

Bazar böğün, tadil gün. Dip köşe o'masada aycık temizlik yaptım, gaz lambasının fernüslerini bi gaşığın sapına doladığım bez parçasıyla hohlaya hohlaya sildim.. Parıl parıl odula.. Alettirikle kesilip duru, hazır osunla dedim. Yukarı ebdesliğe çıktım, baktım ibrikle boşalmış. 4 ibriği kaptığımınan köyün ortasında şarıl şarıl akan pınara vardım.. Baktım Zehraaba, Pınar'a bakan penceresinde oturup duru.. Bi uğrayım, hal hatır edim, deyerek yanına vardım. Ağşama torunu gelecekmiş, hamır yoğurmuş, yazmış, patatesli böreğini davul fırına gomuş. Ah birde ne gösün, alettirkle gidivemiş, tam orta yerinde.. Gücü gurumuş, sinirleri tepesine çıkmış, aklını fıydırıverecek gibi olmuş. Hemen gitmiş fırınevine ataş yakmış, fırının gızmasını beklerken ben gemişin.. Bunnara artık gatiyen güvenmeyon, eyce heyallaha galktı, pek havayelli oldu bunla, güçlü Türkiye, yeni Türkiye deye deye mani (hep) gittim oyumu vedim. Hani nerde? Kendileri gibi alettiriğinede güven omayo, o davuluda fıydırıp atacam, dedi. 
Ben gene dut yemiş bülbül gibi galagaldım. Bi alettirik kesildi deye ne gücünüzü guruduyosunuz, gurulu düzeniniz vaa, davulda olmazsa, fırınevinde yapasınız, hem eskidende kesilirdi alettirikle, dedim.. Dedim emme, dediğime bin pişman oldum.. Açtı ağzını, bir yumdu gözünü, vedi veriştidi.. 
Benim aklım gıt birez, hepsini aklımda dutamatım, emme en son dediklerini hiç unutmayacan tee 16 Nisan'a gadar.. "yeni Türkiye, güçlü Türkiye diye gıçını yırtabatı, herşey eskisinden beter , ne annadım ben bu işden, bi dedikleri bi dediklene dutmayo bunların dedi.. Isimleri ak, cisimleri gapgara, birde ampül resmini gullanıyorlar, ampül neyinen yanar, alettiriğinen yanar,  ee oda yoğusa nolacak, söner gider işte böne." Deyince birden fırınevine yaktığı ataş aklına geldi.. Ah bide ne gösün, ataşıda geçmiş, alafıda.  Bide ona sinirlendi.. "Gödünmü bak" dedi, "onların yapamadıklarını gonuşmak bile zarar, he şu başıma gelen, ağızlım yüzlüm, bi börek bile yapamayon bunların yüzünden" dedi.

Zehraaba'yı lafa duttum deye, içim bi gısım oldu. Yaptığı börek hiç hora geçmedi diye garnım dakılırken, baktım eminaların fırınevinin bacası tütüp duru. Verin tepsiyi bana dedim, pişiripte getiriverecem. Tepsiyi gaptığımınan o fırınevine gittim. Fakriye aba süngüynen fırını temizleybatı.  "Berekatlı osun" dedim. "Hoşgedin, Bohçacıla gibi gezip durma, ekmek ediyom, şu sedirin üstünde duran sahana iki yımırta gır, şu ambarın üstünde duran çıkıdan birez susam dök, çırpta, somunları sulakla bakam" dedi.. Nereye varsam azarlandım böğün. Herkes bi ayrıksa omuş. Kim delirtti bunnarı bilmen ben? Neyse sulakladım galan somunları Fakiye aba kürekle fırına verdi. Şu başına gelmedik gamayan, Zehrabanın Börek tepsisinide verdik fırına. Bahçeye iki minder attık, bu sırada Zehraabada geldi, oturduk. Dut ağacının dalında asılı iredyoyuda açtık. Türküler varıdı ne gözel. Engin Turan, o tok sesiyle, "Vardım hint eline, gumaş getirdim, sen benim başıma neler getirdin, ben senin gahrını çekemem" derken, happadanak referandum gampanpayasına geçti. Zehraaba ottuğu yerden bi hışımınan galktı, "Nisan'a gadar cana imana yetele galan, bilmekte istemeyon, duymakta istemeyon şu adamın longurdusunu, dolu başağın başı eğik, boş başağın başı dik olurmuş ye, bununkuda o hesap, dedi. Hinci bunu dinleken fırındaki böreği yakmayam deye, gısıverdim sesini", dedi. 



7 yorum:

  1. :)))İnanmıyorum Berfin'ciğim Mudurnu şivesine o kadar iyi kulak vermiş, o kadar iyi aklında tutmuşsun ki, hani ben senaryo yazıyorum ya, bazen senaryo gereği şiveli konuşan karakter oluyor ve hiç bilemiyorum nasıl konuşacağını, az buçuk Laz şivesi yapıyorum ama bildiğimden değil Karadenizliyiz ama filmlerden gördüğüm, filmlerden aklımda kalanıyla yazıyorum (haçan, uy, bakayrum, geleyrum filan):)))eğer Mudurnu şivesi ile konuşan bir karakter yazarsam senin bu yazdıklarından başka hiçbir kaynağa ihtiyacım olmayacak:))izninle tabii:))

    Kalemine sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Müjde ablacım. Yorumların ruhuma merhem gibi. Benim bir tarafım Mudurnu'lu bi tarafım Laz. Laz şiveside çok güzeldir, ve o şiveyede aşınayım. Eğer yardımcı olabileceğim bir şey olursa seve seve tabiki. 💜

      Sil
  2. Canımıniçi,
    sen gittikçe açılıyorsun bu Mudurnu Şivesinde :) ... Keyifle okuyorum. Benim için bir yazı, okurken gözümün önüne anlattıgı resmi getirebiliyorsa o zaman yazı, yazı oluyor. Bu benim için böyle... Nobel ödülü düzeyinde yazılan bazı yazıları anlayamadıgım da olur, olmuştur ve olmaya da devam edecek sanırım :).
    Kısaca bu Mudurnu şivesi ile yazdıklarında Zehraba'nın halleri geliveriyo gözlerimin önlerine :) ... Ellerine saglık... Evet, Müjgan ablanın yazdıgı senaryoyu sen şiveleştirebilirsi :)... Çuk oturur :)
    Eline saglık...
    Yine ben, yine anonim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anonimde olsan cümlelerinden tanırım seni her zaman. Mudurnu şivesi güzeldir. Melodi gibidir. Yazarken pek anlaşılmasada melodisi konuşurken kulağa hoş gelir. Yorumun için teşekkür ederim canım😘

      Sil
  3. Hahaha :) Koymuşsun yine lafı gediğine. Börek bahane sanırım. Sana ne desek konu aynı yere varacak sonunda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Börek hem bahane hem şahaneydi Özlemcim😀

      Sil