Sayfalar

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Venedik anılarım #3

En son terasta kahvelerimizi içerken Venedik'te gezi rotamızı belirliyorduk. 

Bizimle gezmek ister misiniz? O zaman buyrun😀

O dünkü yağmur yok bugün. Fakat güneşte yok. Hafif bir serinlik var. Bavulumda sandığım şalımı bulamıyorum. Ben hariç, herkes iki dirhem bir çekirdek, çıkıyoruz. Bize en yakın yer olan Piazza San Marco- San Marco meydanına giderken yine bizim görkemli Santa Maria della Salute kilisenin yanından geçiyoruz. Arkadaşımız Antonella bize rehberlik yapıyor.
Bu kilisenin yapılış hikayesini anlatıyor. "Pest" diye bir salgın hastalık baş göstermiş, 1600 yıllarında. Yüzbinlerce Venedikli bu salgından ölmüş. Bu hastalık durursa Meryem'in anısına bir kilise yapacaklarına söz vermişler. Mucizevi şekilde hastalık gerilemiş. Ve Venedikliler söz verdikleri üzere bu kiliseyi inşa etmişler. Dışı çok güzel, içi çok sade bir kilise burası.

Pest hastalığının Türkçesi cüzzam mıydı, lepra mıydı diye birbirimize soruyoruz. "Veba" bir türlü aklımıza gelmiyor.

Canal Grande-Büyük kanalı geçmek için tahta bir köprünün üzerinden geçiyoruz. Birbirine benzeyen dar sokaklar, ve minik köprüleri geçerken nereye fotoğraf makinemi tutsam bir güzellik görüyorum. Masal gibi. Gelinler görüyoruz sokaklarda, tarihi binalarda fotoğraf çektiriyorlar. Orada evlenmek çok romantik olsa gerek. Venedik öyle bir yerki, istersen asker arkadaşınla gel, ister kocanla, ister sevgilinle, ister kız arkadaşlarınla. Venedik hep aynı, hep güzel. Sen ne anlam yüklüyorsun, önemli olan o. Biz dört kadın bir erkek dolaşıyoruz. Ve çok mutluyuz. Aynı kafadanız..

San Marco meydanına geliyoruz. Küçücük kaldığımı hissediyorum devasa, tarihi yapıların arasında. Dört yanımız tarihi eser. Tam karşıda San Marco kilisesi, yanında saat kulesi, yanlarda ve arkada dükler sarayı. Herkesin kafası yukarda, nereye bakacağını bilemiyor. Güvercinler insanların arasında. Martılar tepede uçuşuyor. Etrafta hafiften yükselen hepimizin aşina olduğu klasik müzikler. Medeniyet bu olsa gerek diyorum arkadaşıma. Venedik'in en çok turist akınına uğrayan yerlerinden biri. Sezon dışında gittiğimiz için insanları ittirmeden yürüyebiliyoruz.. Şehri keşfe çıktığımız için sadece dışardan bakıyoruz heryere.

Arkadaşım Venedik'i bir balığa benzetiyor. Biz balığın kuyruk kısmında kalıyoruz. Başı ise geldiğimiz Santa Lucia tren istasyonu. Kılçığı, şehri ikiye bölen büyük kanal. San Marco meydanı kuyruğun biraz üzerinde. Biz şimdi balığın gövdesine doğru yürüyoruz. San Marco nun arkasına dolandığımızda "Ponte de Sospiri" denilen "ahlar köprüsü", iç çekme köprüsüde deniyor, orayı görmek istiyoruz. Ben orayı normal bir köprü sanıyorum. Zindandan ölüme giden mahkumlar açık bir köprüden Venedik'e baktıklarını sanıyordum. Öyle değil, kapalı, küçük pencereleri olan bir köprü burası. Onlar ölüme giderken bizim olduğumuz yere bakıp iç çekiyorlarmış, bugün biz onların geçtiği köprüye bakarak fotoğraf çekiyoruz. Buruk hissediyorum kendimi orada. Çok kalmıyor, ayrılıyoruz oradan.

Balığın gövdesine doğru bağırsaklarından ilerliyoruz. Küçük kanalları ve köprüleri aşarak küçük bir meydana geliyoruz. Soluklanmak için bir kafeye oturuyor, birer aperol spritz ve wi-fi şifresi istiyoruz. Tam karşımızda yerde bir şal duruyor. Biri düşürmüş. Şal arıyordum sabah, bak karşıma çıktı diyorum. Bir süre bekliyoruz. Kimse almıyor. Arkadaşım Antonella kalkıyor yerinden, şalı bir kenara koyuyor. Kaybeden gelirse görüp alsın diye.  Bir saati aşkın bir süre oturuyoruz orada. Gelen giden olmuyor. O şalı ben sahipleniyorum. Yakışıyorda. Teşekkür ediyorum sahibine, ve içimdem şöyle bir dilek diliyorum, "hayat sanada ihtiyacın olan bir şeyi çıkarsın karşına".  Umarım çıkarda. Venedik hatıram o şalımı çok seviyorum.

Sonra yürüyerek balığın midesi olan ünlü Rialto köprüsüne geliyoruz. Burasıda turistlerin uğrak yeri. Büyük kanalın ilk köprüsü olma özelliğini taşıyor. Ben çok özel bulamıyorum. Sadece görmüş olmak amaçlı, ha burasımıymış diyorum. Kalabalıkta her birimiz bir yana dağılıyoruz. Kimi köprünün ayağında, kimi üzerinde. Birbirimizi uzaktan görebiliyoruz. Ama birimiz yok. Kısa süreli bir panikten sonra herkes bir yana dağılıyor. Kaybolan bulunuyor, aramaya giden kayboluyor bu sefer. İyiki cep telefonları var. Telefonlaşarak tam köprü üstünde buluşuyoruz. Rialto köprüsünün adı artık değişiyor bizim için. Bundan böyle Cansu köprüsü koyuyoruz adına.

Yine ayrılıyoruz oradan. Kalabalık yerlerden çok, sakin sokaklarda kaybolmayı seviyoruz. Venedik sokaklarında kaybolmak çok güzel. Arasan bulamazsın çünkü. Ve aynı sokağı bir daha bulabilmekte biraz zor,
eğer o şehrin aplikasyonunu indirmemişsen. Ben indirmemiştim zaten, ama çok zorda kaldığımızda bu aplikasyonu kullanan arkadaşlar buluyordu zaten yolu.

Yürürken küçük kanallardan birinde bir Gondolcuya rastlıyoruz. Bir kez gondola binmeyi düşünüyoruz ama hemen olmak zorunda değil. Godolcumuz çok sevimli. Arkadaşımız Antonella pazarlık yapıyor. Gece 100, gündüz 80 Euro. Tur 45 dakika sürüyor. 5 kişi bu ücreti böldüğümüz için normal geliyor. Kişi başı 15 Euro. Madem gondol şehri Venedik'teyiz, olmazsa olmaz. Teker teker biniyoruz, kırmızı,sarı kadife koltuklu siyah, ince, uzun ve sessiz gondola. Lacivert beyaz çizgili tüm gondolcular. Bazıları kırmızı beyaz. Bunun bi özelliği var mı diye sormasını istiyoruz Antonella'ya. Soruyor. Bütün gondolcular aynı giyinsin diye bir kural varmış. Herhangi bir hikayesi yada efsanesi yokmuş. Sadece çok önceleri Venedik'i tam ortasından bölen büyük kanalın sağında kalanlar kırmızı beyaz, solunda kalanlar lacivert beyaz çizgili giyerlermiş. Artık bununda önemi yokmuş günümüzde. Ama ben daha çok lacivert beyaz çizgili gördüm. Yoksa siyah beyaz mıydı?

Gondolcumuz bir süre sonra bize şarkı söylemeye başlıyor. "Ooosolomio" diyerek. Biz zevkten dört köşe oluyoruz. Kimimiz kendini först lady falan sanıyor:). Gerçi först ladymizden fazlası var, eksiği yok o başka. İşte biz först lady edasında ilerlerken, bizim arkamızda kürek sallayan gondolcumuz, şarkı söylerken, son anda bir köşeye toslamaya ramak kala hem şarkısını devam ettirip hem küreğini hızlı hızlı çektiğini daha sonra kardeşimin kaydettiği videoda görüyoruz. Gülüşmelerimiz Venedik'in en yüksek yapılarından daha yüksek. İzledikçe başka detay yakalıyor, ve gülme krizlerine giriyoruz.  O 45 dakika bize 20 dakika gibi geldi. Saate hiç birimiz bakmadık, ya çok güzeldi bize kısa geldi, yada kandırıldık. İlk seçenek daha yakın geliyor bana. Venedik'te o gondol turu bir kezde olsa yapılmalı. Mutlu bir şekilde ayrılıyoruz gondolcumuz Fabio ile tek tek tokalaşarak.

O gün Venedik'in altından girip üstünden çıkıyoruz. Akşam saatlerinde eve geldiğimizde sağ dizim gibi bulutlarda çok dramatik görünüyor. Koyu mavi hatta siyaha yakın nerdeyse. Sanki yağamıyor hava. Sigara içmek için balkona çıkan Antonella birden terasa koşuyor, bizede hemen terasa gelin diyerek. Hep birlikte terasa koşuyoruz. Muhteşem bir görüntü var. Gökyüzünde kara bulutlar, güneşin battığı yerde bulut yok ve güneş ışını bizim çatıdan gördüğümüz Salute kilisesinin gubbesine vuruyor. Diğer heryer kapkara. O harika görüntüyü beynimin bir köşesine kaydediyorum. Birde fotoğraflara. Güneşi batırıyoruz orada.

Sonra biz yine yakınımızda olan o kafe-bara gidip, hem bir şeyler yiyoruz, hem bir şeyler içiyoruz, çokça gülüyoruz gün aşırı yaşadıklarımıza. Ve tekrar güzel evimize geliyoruz. Antonella yatağında kitap okumaya gidiyor, biz ise artık Türkçe konuşmanın ve kikirdeşmenin dibindeyiz. Gece yarısını çoktan aşmışız. Fakat yine uyumalıyız. Çünkü yarın Murano ve Burano adalarına gideceğiz. Uyuyoruz..

Devamı gelecek.. 




Piazza San Manco 

Bildunterschrift hinzufügen

Ponte de Sospiri, Ahlar Koprüsü 

Gondolla ara Kanallar

Rialto Köprüsü, Cansu Köprüsüde dieyebiliriz:)

Gondol Sefasi

14 yorum:

  1. Ossolomio nasıl da güzel gelmiştir o gondol sefasında :) Sesi güzel diye hayal ediyorum ben :)))

    Ekip olarak şahanesiniz, ayrı terlerden eğlenmek eminim şahane olmuştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gondolcumuz ve sesi güzeldi. Daha sonra bir kaç kez karşılaştık. Neredeyse akraba olacaktık😀 grubumuz zaten muhteşem canım. Yılların dostluğu ve kardeşliği var. Uyumsuz olanı eleyip yola devam ediyoruz 😀

      Sil
  2. Geçen yıl nisan'da Venedik'teydim. Sanki sizle tekrar oraları geziyorum. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel anılarınız tazeleniyor o zaman. 🌺

      Sil
  3. Masal diyarı romantik Venedik'i seninle gezmek ne güzel geldi okurken :)
    Şalın sahibi için dilediğine de işte Berfin dedim ;) Güle güle kullan canim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek güzel gezdiriyorum😀 sevindim. O Şalı anlatmışım da bir fotoğraf eklememişim. Bir dahaki postta şallı bir foto göstereyim o zaman. Rengi falan pek güzel 😀

      Sil
  4. Fabio ve harika telaşı. Fabio'nun telaşı ve Ayça'nın bulutlar üzerindeki hali :) Gülmeyelimde ne yapalım:)
    Birde birçok yer gezen ve hiç kaybolmayan ben, nasıl olduda o köprüde kayboldum hala anlamış değilim :) Bravo bana. Ama tarihe adımı yazdım, Rialto köprüsü benim köprüm..
    Bu Venedik serileri çok hoşuma gitti.
    Sırada Serdar'dan istediğim simultane tercüme olayımdaki detay vardır heralde?
    :)
    Cansu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acaba diyorum tarihe adını yazmak için mi kayboldun sen o köprüde😀
      Venedik serileri devam edecek. Artık uzatırıııım😀 Elimde onca malzeme var.

      Sil
  5. Ne güzel olmuş ya, o solee mioo...her tarafı tarih resimlere baktım da, mutlaka gidilmeli bir şehir. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Müjde Abla, biz çok sevdik Venedik'i. Belkide bir kaç gün herşeyden uzak kalmak iyi geldi.

      Sil
  6. Çok keyifli bir yazıydı. Salute klisesinin yapılışı ile ilgili bir roman okumuştum, maria fiorato-şifacı. Çok güzel bir kitap, kitap kurgu olsa da, kilisenin mimarının mimar Sinan'dan etkilendiği ve kubbesinin nedeninin bu olduğu anlatılıyor kitapta. Tavsiye ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzdan sonra kitabi biraz arastirdim, hakkinda cok güzel yorumlar var. Evet, bu kitabi istiyorum, dedim. Tesekkür ederim..

      Sil
    2. Pdf okursanız internette var bulabilirsiniz

      Sil
  7. Evet var, ama ben kitabı koklayarak ve sayfalarını parmağımı ıslatarak çevirerek okumayı seviyorum ☺️ Yinede çok teşekkür ederim🌺

    YanıtlaSil