Sayfalar

31 Mart 2019 Pazar

Selam..

Selam Blog. 

Eskiden daha içli dışlıydık seninle.. severdim seninle senile sohbeti. Çünkü hep ben konuşur, sen sadece dinlerdin. Belkide normal yaşantımda hep dinleyen ben olduğum içindi bu. Sana döküyordum içimi. Şimdilerde ise ne konuşanım, ne dinleyen. Çok şey değişti be blog. 

Ritüellerim değişti, akışkanlıklarım değişti, hobilerim değişti, yaşam biçimim değişti. 

Eskiden gece olsa yatmasam, sabah olsa kalkmasam modundaydım, gece 2 gibi yatar sabah yataktan spatula ile kazınmam gerekirdi. Çalar saati 15 kez ertelerdim. Şimdi öyle değil. Gece en geç 11 de yatağa gidiyorum. Sabah saat 8 e kurduğum saatten önce uyanıyorum. Kedim yüzümü okşayarak uyandırıyor gerçi. Sonra yan dönüyorum, anlıyor beni. Ayak ucuma kıvrılıp saatin çalmasını bekliyor. 

Eskiden iş çıkışı eve gelip balkonda bir saat bir kadeh beyaz şarapla keyif yapma ritüelim vardı, bu olmazsa olmazımdı. Şimdi öyle değil, işten gelir gelmez, üzerimi değiştirip doğru ormana yürüyüşe çıkıyorum. Kulaklıklarım ve telefonum olmazsa olmaz. Kafa radyo, ve Best Fm dinliyorum. Saat 16-18 arası Perşembe hariç her gün. İki yıla yakındır yapıyorum bunu. O kadar alıştım ki buna, yürüyemediğim zamanlarda kendimi çok kötü hissediyorum. 

Eskiden akşamları yemek sonrası çay, içmeden yapamazdım. Artık içmiyorum. Hiç çay içmiyorum. En son çayı ne zaman içtim hatırlamıyorum. Onun yerine bitki çayı yapıyorum, şekersiz bir litre kadar içebiliyorum. Veya bir sürahi suyun içine salatalık, limon ve nane koyup bütün akşam onu içiyorum.  Ha birde eskiden çay sonrası 3-4 kadeh şarap içerdik. Artık o da yok. Çok canım çekerse bi kadeh içiyorum onuda şaraba su ekleyip öyle. Evet piç ediyorum şarabı. Olsun, o beni piç edeceğine ben onu edeyim:) 

Eskiden ben hiç resim yapamam diyordum. Hala yaptığımı iddia edemem. Geçenlerde bir kursa gittim. Bi kerelik gidebiliyorsun, bana göre mi değil mi diye. Eğer devam edeceksen kaydoluyorsun. Gittim, gördüm.. Bi şeyler yapmaya çalıştım. Ama yaptığım şey hiç bi boka benzemedi. Sonra hoca geldi, adımı sordu. Selva dedim. Almanlar bana Selva der. Ne kadar sanatsal bi isim dedi. Selva, vahşi orman demek bunu biliyorsun dimi, dedi. Evet biliyorum, dedim. Hakkaten biliyordum, çünkü bunu yakın bi zamanda öğrenmiştim allahtan:)

acemice calismalarim.. 
Nasıl resimler yapmak istiyorsun dedi? Dedim, ağaç, çiçek böcek doğa resimleri benim hiç ilgimi çekmiyor, daha çok soyut resimler, yada kadın resimleri yüzü olmasada bedeninin belli olduğu, renklerle oynamak dedim.  Sen bunu yapabilirsin, sana inanıyorum dedi ve gitti. Ertesi gün iş çıkışı Bauhausa gidip, tuval aldım, boyalar aldım, fırça aldım, spatula aldım, yürüyüş ve yemek sonrası başladım resim yapmaya. Ne yaptığımı bilmeden, yapa yapa, renkleri tanıya tanıya bi şeyler çıkıyor ortaya. Yani eskiden yazmayı severdim şimdi resim yapmayı. Yazmayı özlüyorum o başka.. 
Yazmayı özleyip yazamamakta bambaşka. 

Türkçeyi unutuyor muyum acaba? Bak ne diycem blog? Biliyor musun benim burada hiç Türkçe konuşabildiğim bi arkadaşım bile yok? Çok ince düşündüğünde bu aslında büyük eksiklik değil mi? Ha buna ihtiyaç duymadım bu güne kadar, evde konuşabildiğim kadarı ile yetiyor sanıyordum. Hayır, yetmiyor. Evde konuşmakla, arkadaşlarla konuşmak bambaşka. Benim arkadaşlarım İsviçreli, ve hiç Türkiye’li arkadaşım yok. Bu iyi bir şey mi, değil mi hiç bilmedim ama, son zamanlarda çok ihtiyaç duyuyorum buna. Türkçe deyimler kullanmayı, Türkçe atasözleri ile konuşmayı, Türkçe fıkralar anlatmayı, Türkçe şarkılar/türküler dinlemeyi.  Ve sanırım bu yüzdendir ki, üç, dört ayda bir bi hafta sonu Türkiye’deki arkadaşlarımı ziyaret ediyorum. Soranlara kuaföre geldim diyorum ama gerçek bambaşka. 

Geçen Facebook’ta bi paylaşımımın altına, Özlem şöyle yazmış;  „Ne güzel. Ne gizli saklı yeteneklerin varmış. Bence hayatı güzelleştirme işini nasıl böyle başarı ile yaptığın konusunda bir ders vermelisin bize  :)” demiş. 

Ne kadar iddialı motive edici bir yorum, oradan öyle mi görünüyorum, dedim? „vallahi öyle gözüküyor ve yanılmadığımı biliyorum. Sende bu konuda içten gelen bir yetenek var. senin yanındayken ben de öyle hissediyorum üstelik.“ diye cevap verdi. 

Ben eksiklerimle yaşarken biri çıkıyor bana benim farklı bakmam yönünde yorum yapıyor. Demekki dışardan farklı görünüyorum. Bunun farkına varmalıyım sanıyorum. 

Bugün farkına vardığım bir şey oldu. Hani bacağı kesilmiş bi Martin amca vardı. Ona yine yemek götürmeye gittim. Zile bastım ve uzunca bekledim. Kapı açılmadı. Sonra kapıda isminin yazılmadığını gördüm. Dışarıdan baktım bomboştu ev. Belliki taşınmış. Umarım başka bi evrene değil, başka eve taşınmıştır. 

Sonra aklıma bayan Suzi geldi. En son Noelde görüşmüştük. Hemen bayan Suziyi aradım. Seni çok merak ettim, dedi kendimi tanıtır tanıtmaz. Bende seni merak ettim dedim. Ama aradan geçmiş üç ay. Bazen çok kızıyorum kendime. En kısa zamanda Bayan Suziyi ziyaret etmeliyim. 

Böyle işte blog. Yarın 31 Mart. Yerel seçimler var. Ben en son 24 Haziran’dan sonra o seçim heyecanını kaybettim. Hiç heyecanlanmıyorum, hiç umutlanmıyorum, hiç inanmıyorum artık seçimlere. Ne bir haber, ne seçim propagandası, ne başka bi şey. O saatlerde zaten hep yürüyüşlerdeydim. Evet yarın seçim sonuçlarını izleyeceğim, beklentimin üzeri çıkarsa sürpriz olacak, olmazsa zaten beklediğim olacak şaşırmayacağım. Artık böyle.. 

Bu söyleceklerim okura;
Seçimlere güven olmasada, yinede herkes oy kullanmalı. Bu yerel seçimler genel seçimlerden daha önemli gibi sanki. Genel seçimlerde o üste ulaşman zor, ama yerel seçimde sadece kendi bölgeni kimin yöneteceği önemli. Ona ulaşmak daha kolay çünkü. Oy senin sesin demek. O yüzden gidip oy verin lütfen. Bu sizin hakkınız, aynı zamanda göreviniz. 

Hiç bir şey sürekli değil çünkü. Mutlulukta sürekli değil, acıda.. Saltanat keza öyle. Her şeyin bi sonu var. Bu neden bu sefer olmasın? 

9 yorum:

  1. Bu sefer de olacak tabii ki, herkes geldiği gibi gider.

    Resmini çok sevdim. Bence devam et.

    Bayan Suzi'ye gitmeyi unutma sakın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gergin bi şekilde izliyorum şu an sonuçları. İstanbul çok heyecalı..

      Resime devam edeceğim. Hatta kursa yazılacağım☺️

      Bayan Suziye gitmeliyim evet.

      Sil
  2. Resmini ben de sevdim. Yürüyüşte güzel. Ama merak ettim. Akşamları şarap keyfinden niye vaz geçtin? Bir zararını mı gördün? Bunu bir şarap sever olarak meraktan sordum. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü çok kalorisi var😀 yürüyüşlerim boşa gidiyorda ondan. Şarabı hayatımdan tamamen çıkarmış değilim, keyifli anlarda içiyorum artık. Yoksa bi zararını görmedim şarabın☺️

      Sil
  3. İnsan hep değişiyor, değişmeyen tek şey değişimdir derler
    ya. bakalım yaş ilerledikçe daha neler göreceğiz, nelerden vazgeçeceğiz.
    şu an 3 dönem belediye başkanlığı yapan kişinin tekrar kazandığını
    öğrendik. herkes herşeyden memnun. yerine konacak iyi şeyler göremiyorum. mecburiyette
    alternatifi olmayanlara seçim yaptık işte. değişen birşey olmayacak.geçen gece istanbul
    havaalanına inmiş birinin nefret dolu, ırkçı söylemlerini görünce bu düşüncem daha da pekişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yinede umut verici sonuçlar geliyor. Ankara, Antalya,.. İstanbul’u bekliyoruz bakalım 🤔

      Sil
  4. Hayatın çok monotonlaşmış belliki. Çözümü çok basit aslında. Ama Türk olsun ama İsviçreli onların içine karış, onlarla dertleş, konuş, paylaş.... işe arabayla gidiyorsan otobüsü veya metroyu kullan mesela. Yada yeni tarzda kıyafetler al kendine. Veya yıllar öncesinde kalan arkadaşlarınla iletişime geç, konuşabildiklerinle konuş yazışabildiklerinle yazış. Evin dekorasyonunu değiştir veya. kısaca demem o ki siz güne “bugün de dünün aynı” diye başlarsanız, olabilecek güzel ve farklı şeylere karşı kendinizi otomatikman kapatmış olursunuz. İşte bunu yapmamalısınız! Evet, her gün aynı hayatı yaşadığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Evet, her gün aynı işle zamanınızı geçiriyor olabilirsiniz. Genel olarak baktığınızda durum bu! Oysaki ayrıntılardaki küçük değişiklikleri görmeye başladığınızda, güne “acaba bugün neler olacak?” düşüncesiyle heves içinde başlayacaksınız. İşte o zaman işe gidiş yolunuzda annesinin kolunun ardından size dostça gülen çocuğu fark edebilecek, onun o gün içinde karşılaştığınız ilk güzel farklılık olduğunu açıkça görebileceksiniz.

    YanıtlaSil