17 yıl.. 204 ay.. 886 hafta.. 6'205 gün.. önce bugündü.. 6 saatlik bir tren yolculuguyla gelmiştim.. Ana, baba, kardeş, eş, dost kimsemiz yoktu.. Sadece ikimizdik.. Heryer bembeyazdı.. Güneş alabildiğine parlak.. Kara yansıyan güneş ışınlarının gözlerimi kamaştırdığı kalmış aklımda.. Hava ayazmı ayaz.. Kibrit kutusu gibi tek kişilik bir oda.. Çatı katı.. Sıcak samimi.. Ahşap merdivenli.. Ahşap pencereli. Pencereden sokak lambalarının altında o sarı kar görüntüsünüde unutmuyorum.. Evin karşısında Coop (süpermarket)vardı.. Kapısının önünde kış çicekleri, çam dalları ve mumlar vardı.. Ve bunlar açıkta duruyordu.. Gece gidip oradan bir mum (ç)alıp gelmiştik:)) hayatımın en anlamlı mumuydu.. Meğer daha sonra ögrendikki; o mumlar mezarliklara götürülen mumlarmış:) şöyle, kırmızı mika yada benzeri erimeyen bir nesne içinde mum, üstü kapalı, herhalde yağmurlu ve karlı havalarda sönmemesi için, üst kenarda altın bir şerit, artı işaretleri ile, hava alsin ve sönmesin diye düşündüğüm şey aslında bir haç işareti olduğunu çok sonra ögrendim:), hala o mumları gördüğümde o günü hatırlarım.. Ve hala en güzel mumlar..
Hele gündüz yaşadıklarımız tamamen sıra dışı.. Hep böyle sıradışı bir şekilde evlenmek istemiştim.. O gün saat 15.00 te nikahımız var.. Ama dedim ya, hiç kimsemiz yok.. Şahidimiz bile yok.. Bir Srilankalı rahibmi denir bilmemki, hindu bir komşu var, bir şahit o var.. İkinciyi artık sokakta bir vatandaşa soracağız.. Kuşluk vakti çıktı dışarıya ikinci şahidi aramaya.. Ama dedim ya hava ayazmı ayaz.. 15 dakika dışarda kalsan buz kesiyorsun.. Resmen yüzdeki mimikler buz tutuyor, dudaklarını oynatamıyorsun, o kadar soğuk.. Her 15 dakikda bir eve gelip, ellerini ağzı ile ısıtırak eve giriyor, kafasını yukarı kaldırarak kimseyi bulamadığını işaret ediyordu. Çünkü konuşamıyordu, ağzı bile buz tutmuştu.. Bu seans 4-5 kez tekrarlaninca sonunda ellerini ovuşturarak ve gülerek girmişti içeri.. Buldum diyordu.. Biraz ısındıktan sonra çenesi açılmıştı:) bir Maraşlı amca buldum.. Saat 15 te nikah dairesinde olacak dedi.. Ama ikna edene kadar akla karayı seçmiş. Adam diyormuşki, bana bir şey olmaz dimi.:)) yok amca, olan bana olacak diyerek ikna etmiş amcayı.. Nikah daireside tam karşı çarprazımızda, coop'un yanında.. Yayan iki dakika.. Evde hazırlıklarımızı yaptık.. Giyindik kuşandık güya.. O zamanlar genciz, güzelizde fazla uğraşmıyoruz.. Bir kutu çikolatamızı alıp gittik nikah dairesine..şahitlerimiz bizden önce oradaydı..
Geldik nikah merasimineee.. Nikah memuru almanca konuşan bir isvicreli.. Biz evlenenler Türkiyeli.. Burada bir tercüman olması gerekiyor.. Bunu nikah davetlilerinden biride yapabilir.. Ama biz sadece 5 kişiyiz.. Biri nikah memuru, biz ve iki şahit.. Şahidin biri Srilankali, tercüme yapamaz.. Biride Maraşlı bir amca, ama almanca bilmiyor:)) artık ben hem tercümanım hem gelin.. Böyle bir şey aslında olmuyor ama nikah memuru sevgi dolu, yüzünden nur akıyor sanki, bizdeki sevgiyi gözlerimizde gördügünü söyleyerek bu nikahı kıyacağını söylüyor... Evet demedik, "ja, ich will" deyip
İmzaları attık... Kendi halimizde resmen karı koca olmuştuk.. Getirdiğimiz çikolataları ikram ettik nikah memuru ve şahitlerimize.. Sonra tokalaşıp evimize gittik..
Akşam o günün şerefine Bern in güzel bir restoranina gitmiştik.. Özel olsun diye tanımadıgımız yemekleri ısmarlamıştık;) ve bitirememiştik o yemekleri. Çünkü damak tadımıza uygun değildi. Ama biz doymuştuk.. Eve geldik sonra..
Biz o evde değiliz ama, hala evliyiz, 17 yıldır.. Yolun yarısını katettik birlikte.. Umarım diger yarısınıda katederiz..
Geçen yıl bugün başka seyler yapmıştım, yazmıştım.. Ama o gün bir bloğum yoktu.. Geçen yıldan bir videoyu paylaşmak isterim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder