İstanbul günlükleri diye başladim söze.. Çünkü 1, 2, 3 diye gidecek.. Hepsini birden yazsam uzun olacağı için ben yazmaktan, sizde okumaktan sıkılacağınız olasılığı yüksek olduğundan en iyisi kısa kısa ve bölümler halinde olsun dedim.. Arkasi yarin gibi:)
Baştan söyleyeyim, bol resimli olacak.. Yazdiklarimi birde gözlerinizle göresiniz diye..
Şimdi, 12 Temmuz bir perşembe gecesi gece 1 de otobuse bindim, sabah 8.30 da İstanbul- Aliağa da olacağım.. Kızkardeşim eşi ile birlikte seni aliriz dediler.. Bende kıyamıyorum sabahın köründe beni almalarına, zahmet etmeyin falan diyorum ama içten içe insallah alırlar diye umud ediyorum. Çünkü cuma iş günü ve diger Arkadaşlar çalışıyorlar.. Gerçi Ayça planladı geldigimde kuzeni beni bekliyor olacak ama, kizcağızı tanımıyorumki. Belki o benden haz etmeyecek, belkide ben onu.. Oda beni tanımıyor.. Zaten fazlada nazlanmadım, iyi alin o zaman deyiverdim Serpile. Sabahin köründe kalkarken, "aman uygun bir saatte gelemezmiydi" diye bana lanet okudularmı bilemiyorum.. Ama sanmıyorum.. Serpille ne zaman Aliağa terminalinde sabahın köründe buluşmuştukki? Bu bir ilk olacaktı.. O gece uzun otobus yolculuğumda bu işide halletmenin rahatlığı ile yarı uyur yarı uyanık bir halde Adapazari/Pamukova da mola verdik.. Gün yeni uyanıyor.. Tatlı serin bir hava.. Çevre nasil yeşil.. Heryıl orada mola verilince kendime balkondan bir yer seçer ve çay içmenin keyfini çıkartırım.. Sevdiğim arkadaşlarımla, yakınlarımla, akrabalarımla buluşmanın keyfi işte o çayi yudumlarken canlanır gözümde, ve heyecanlanırım..
Zaten Pamukovaya geldikten sonra duraklar sırası ile Adapazari, İzmit, Gebze ve İst./yakacik, Aliaga ve sondurak Esenler.. Pamukovada hangi terminalde insem olur.. Heryerde bir akrabam ve yakınım var.. Hatta bir ara izmitte inmeyide düşündüm, çünkü kuzenim Mervenin dügünü var cumartesi.. Ama artık serpillerle sözleşmiştim.. Sabah beni bekliyor olacaklardı..
Sabah 7.30 gibi FSM köprüsünü geçerken bir mesaj geldi.. Benimde Türkiyede kullandığım kalubela zamanından kalma bir nokia cep telefonu var, yazılar ya eksik geliyor, yada hiç açılmıyor.. Sms Ayçadan.. Şiirsel bir şey yazmiş ama okumak ne mümkün.. Sinir oluyorum.. Bekliyorum biraz, belki tamamı gelir diye.. Yok, gelmiyor.. "bu şehri periler sarmış" diye bir şey okuyorum, " eksik yazi var" okuyorum.. Ama belliki güzel şeyler yazmış.. Hemen aradim, sabah sabah o işe gidiyor, ben istanbula.. ( ayça anadolu yakasına, bende avrupa yakasına geçtiğimiz için ben istanbula gidiyorum dedim, o Ankarada falan çalışmıyor yani) O güzel sözleri bana telefonda söyledi..
Cuma sabahi saat 9 a dogru Aliağaya geldim.. Serpille, Murat benden önce gelmişler.. Serpili bir kez olsun bize geldiğinde vaktinden önce gittimmi diye düşündümde, galiba bir kez başarabilmiştim:))
Sevgi ile kucalaştık.. Hiç yorgun falan değildim. . Onlarda öyle.. Beni Emirganda, Sütiş'e kahvaltıya götürdüler.. Kocaman kocaman çınar agaçlarının altında güzel, serin bir mekan.. Laflayarak, keyifli bir kahvaltının ardından artık bir türk kahvesi ve bir sigara içmenin vakti gelmişti.. Günün planını yaptık..
Hoşbulduk İstanbul dedim..
(arkası yarın, yada öbürgün, bilemem)
Ya dün yazmıstım ama becerememişim göndermeyi. Anti Teknolojik bir sahıs olarak...
YanıtlaSilOkuyucuların dikkatine; yazarımızın bahs ettigi yer Aliağa değil Alibeyköy'dür.
Düzelti: Aliaga degil Alibeylöy olacak..
YanıtlaSilIzmirdeki Aliagayla, Istanbuldaki Alibeyköyü karistirmisim.. özürr..