Artık pazartesi olmuştu.. Herkes işe gitti.. Serpille telefonlaştık.. Beni kahvaltıya çağırdı.. Güzel bir kahvalti yaparken ne yapalım diye plan yaptik.. Bu arada 16 temmuz.. Ertesi gün Ayçanın doğum günü.. Birlikte olmayı arzu ediyoruz.. Ama koskoca 1 gün var.. Mudurnuya gidip gelsekmi demeye kalmadi, biz hazırlandık.. 3 saatlik yol şunun surası.. Hemen Cansuyu aradık, biz Mudurnuya gidiyiruz, ama yarın akşam döneceğiz.. Sen bir yerde buluş Ayça ile, bizim gelemiyecegimizi söyle, ama biz gelicez.. Tamam dedi Cansu.. Eee nede olsa Organizasyon onun işiydi..:) Bunuda halletmenin sevinci ile hemen yola çıktık.. Her anı değerlendirmek istiyoruz..
Hatta Gebzeye uğrayıp, kahvelerimizi Emel yengemde içtik.. Fallarada bakıldıktan sonra, tekrar yola koyulduk.. Biz otobana girdik, Ömer aradı, fazla uzaklaşmadiysanız bende sizinle köye gelmek istiyorum dedi.. Ama biz baya uzaklaştığımızı söyleyince, Tamam o zaman dedi.. Sonra aklımıza geldi, onlarında arabası vardı.. Geri aradim ömeri, sizde gelin dedik.. Tamam dedi.. Ama Emel yengemi ve Aslı'yıda mutlaka getir demeyi ihmal etmedik..
Sonra otobanda güle oynaya yol aldık.. Herekedeki Nuh çimento fabrikasına geldigimizde yavaş dedim Murata.. Resmini çekmeliyim.. Ayça bayılır oraya.. Ve ne zaman ordan geçsem aklıma düşer.. Kocaman, devasa şeyleri çok sever kendileri:)) bu fabrikada onlardan biri.. Bir gün oralarda dolaşmak en büyük hayali imiş:) insanların garip garip hayalleri olabiliyor:))
Bir zaman sonra Mudurnu yoluna saptık.. Akyazı üzerinden.. Çok seviyorum bu güzergahı.. Yeşillik bir alanda, kıvrım kıvrım yollarda.. Trafikte olmuyor... Trt dinleyerek dahada bir güzellesiyor o yollar..
Akyazıda güzel bir bahçede mola veriyoruz.. Masum, utangaç güzel bir köylü kızı, sanki komşuya gitmişiz gibi hizmet ediyor.. Pide istedi diğerleri, ben sadece çay.. Pideler geldiğinde kenarından köşesinden derken ben oardan daha çok yedim:))
Tekrar koyulduk yola.. Yollarda benzinliklerdeki dialoglar var, ama yazilacak gibi degil:)) onlari ancak Serpil anlatabilir, muratta seslendirmesini:)) çok gülmüştük..
Artık köy yoluna saptık.. İçin kıpır kıpır.
Köyümüzün üzerinde bir kolye gibi duran yaylalar.. Karşarmanda nezaket halalara gittik önce.. Nasil sevgi ile karşıladılar.. Sanki o evin insanıymışız gibi. Gerçi bütün köy öyledir.. Hem misafirperverdirler, hemde bizi severler.
Neyse kapı önünde hoş beş ettikten sonra, hemen eve davet ettiler, üstelik kaşıksapı yapıyorlarmış.. Çok severim.
Eve gidelim, amcamlar bekliyor diyerek ayrıldık.. Tamam gidin ama yemeğe mutlaka gelin, dediler.. Bizim köye giden ne aç kalır ne susuz.. Yatıracak yerleri bile vardır..
Biz tabi gelemedik, amcamlarda bizi bekliyorlarmış.. Artık allah ne verdiyse oturduk yedik.. Hava kararmadan Kaş'ı çayırı ve Dımışkıyı gezmek istedik.
Kas.. Ninemden geliyoruz.. |
.
Dibek tasi, Cocuklugumuzda saklambac oynamak icin sectigimiz sayma yeri... |
Köyde rehberlik yaparken.. |
Akşam köy ahalisi peynirini, tereyağini, köy ekmeğini koltugunu kıstıran gelmiş.. Nasil sicak bir ortam.. Kurban olurum ben o köyümün insanlarına.. Ha birde azar işittik, neden kaşıksapı yemeye gelmediniz diye:))
Bu arada saat gece 11 i gecti.. Köy insani erken yatar, erken kalkar.. Saat 23 onlar icin baya geç.. Bu arada Emel yengemlerin gelecegini söyledik.. Saat 12 ye kadat bekleyip gittiler artik.. Onlarda baya bir gecikmişti..
Neyse eminalarin Müşerref yenge ve Metin abi, gelin bizim bahçede bekleyelim, biz çayi demliyoruz dediler. Tamam dedik ama, evden çıkabilmemiz ne mümkün.. Onca yaşımıza rağmen hala çocuk gibi karışıyorlar.. Bu saatte ne işiniz var? Muratı gönderdik artık, sen önden git, biz bi şekilde geliriz diyerekten.. Bir yolunu bulduk bizde serpille gittik.. Güzel olur onlarin bahçesi ezelden.. Onlardada bir dut ağacı vardır.. Yerler çimen, kenarlar çiçek, ahşap diktörtken bir masa.. Tüpte kaynayan çaydanlık.. Köyün tek chp lileri..:)) oturduk.. Laf lafı açtı. Ve her seferinde konu mutlaka onların kızı olan Şenay'a gelir, ve hüzünleniriz.. . Köyün en güzel kızıydı gerçekten.. Mavi gözlü, güler yüzlü.. Çok güzelde şarkı söylerdi.. 17 agustos 99 depreminde o güzel kız, çocugu ile birlikte gölcüğe ziyarete gittikleri yerde göçük altında kalarak can vermişti..
Hayatın devam ettiği bilincindeler tabi, ama acıları hala yüreklerinde doğal olarak..
İşte biz kah kahkaha atarak, kah hüzünlenerek otururken gece 2 ye doğru bir araba sesi.. Hah dedik geldiler.. Evet, nihayet gelmişlerdi.. 3 saatlik, ne hatta 2 saatlik yolu nasil olurda 6 saatten fazla bir zamanda geldiler akıl sır ermedi tabi.. Yavaş yavaş, geze geze gelmişler.. İyide gece gece nere var gezilecek bilmem..
Neyse onlarda oturdu eminaların bahçesinde.. Hoş geldin, beş gittin muhabbetleri bitince eve gittik.. Yataklari yaptık. Ama uyumak tabiki sabah ezanını buldu..
yer yataklari serildi, sessiy sinema oynaniyor.. |
ocak basinda sigara, küllüge dikkat!!! |
Yani 17 temmuz olmuştu bile.. Kuşluk vakti uyandık.. Aşagıda büyük yengem kahvaltıyı hazırlamıştı bile.. Biz akşamdan kalmalar teker teker indik aşagıya.. Kahvaltidan sonra yola çikmalıydık, daha hendege ugrayıp istanbulda olunacak.. Olunacakta nasıl olacak? Gece İsmail abimler geldi, sırf bizi görmek için ve birlikte olmak için..
Amcam, ateş almayamı geldiniz? Dedi.. Biz bitbirimizin yüzüne bakarız, ne yapsakki, dercesine.. Şima dedi, ben burda kalmak istiyorum. Serpile baktım, bende 1 gün daha kalmak istiyorum dedi.. Murat bana uyar, dedi.. Eeee ben?!! Açıkçası bende kalmak istiyordum.. Kararsızlık kadar kötü bir şey yok. Hep birlikte kalmaya karar verince bir rahatlama oldu. Emel yengemler ve digerleri çok sevindiler bu duruma.. Karar vermeye verdik te, ammmaa, kocaman bir sorun daha vardı.. Ayça nasıl olda gelmeyecegimizi biliyor, hani gelemiyoruz deyip, sürpriz yapcaktik ya!! O sürpriz kalktı.. Sadece 1 gün erteleyecektik..
Ama sorun Cansu!! Kıza büyük "Auftrag" (görev, ihale?) vermiştik:)) oradakilere durumu anlatırken durumu Auftrag demiştik.. Ve artık dillerine dolanmıştı.. Ömer falan birine bir iş verdiğinde büyük Auftrag diyordu.. Almaca olan bu terim bizim köyde türçeleşiverdi:)) neyse lafı uzatmayım diyorum ama, bunlar oralarda yaşanan ve güldügümüz olaylar:))
Evet, bu sorunu Cansuya nasıl söyliyecektik.. Bir şeyler organize etsin diye biz Auftrag vermiştik sonuçta!! Bir devlet meselesi gibi bir şey olmuştu:))
Serpil dedi, abla bu senin işin, sen hallet!! Tamam dedim, siz buraları halledin, bulaşığı, yalaşığı yıkayın, bende o işi halledeyim.. Serpil, tamam ben razıyım dedi:)) Kahvalti bitince, kahvemi ve sigarami aldım, çıktım yukarı.. Oturdum ocak başına.. Sigaramı içerken, nasıl konuşacağımı çalıştım:)) evet, cevirdim numarayi, çevirmedim tabiki, ama öyle denir ya:)
Uzun dııııt sesi geldi.. Server ablam, diyerek o cıvıl cıvıl sesi ile açtı telefonu.. Diyalog şu:
Ben: nasılsın Cansu?
C: iyiyim ablacim, sen nasılsın?
Ben: iyiyiiiim.. (düşük bir ses tonu)
C: ama sesin iyi gelmiyor??
Ben: Cansu, şimdi söyliyeceklerimden sonra, beni ablalıktan silebilirsin...(sözümü bitirmeden anladi, ve hemen girdi söze)
C: hayııır, silmemmm.. Ama nedennn?
Ben: biliyorsun biz dün akşam geldik, sonra...... ( işte yukardiki şeyleri anlattim..
C: tamam ablacim, gelseydiniz iyi olurdu ama, anlayabiliyorum, dedi..
Ohhh, bende bir rahatlık, sesimde bir canlılık.. Güzel bir konusmayla bitirdik.. Ben bi sigara daha içtim.. Umduğumdan daha kolay olmuştu:) aşağıda işler bitsin öyle ineyim diyorum:) büyük bir Auftrag hallettim sonuçta:)))
İndim aşağıya.. Herkesin gözü üzerimde.. Tamamdır, dedim.. Nerdeyse omuzlarda taşınacam, itibarim çok peyük!!:)))
O gün için plan yapıldı.. Hep birlikte Mudurnu turu yapacağiz. Bir Mudurnulu olarak ilk defa turistik bir gezi yapacağız.. Saat kulesini, çarşısını, konakları, daha doğrusu Hacı Şakirler konağını, kanuni Sultan Süleyman camiini gezicez hep birlikte.. Bir sonraki yazım, "Mudurnu turu"
Şimdilik bu kadar..
Kurban olurum ben o Nuh Cimento Fabrikasına. Birde Karabük'deki Demir Celik Fabrikası. Biliyorum bir gün gezecegim hepsini :)
YanıtlaSilbundan sonra bunu her sene yapiyoruz, hepimize peyuk oftrag:))
YanıtlaSilCitlenbik